4. BÖLÜM

56 9 67
                                    

Leyla'nın anlatımından...

Arabaya valizleri yerleştirirken Sevgi abla elime çiçeği tutuşturmuştu. Furkan Ali eniştenin gönderdiği çiçeklerdi bunlar. Bir zarar gelmemesi için başta beni arabaya yerleştirip kucağıma bunları koydu. "Sen bunlara dikkat et yeter. Ben gerisini hallederim" dedi ve kapımı kapattı. Bu kız tam bir deli!
Çiçeklere bakarak gülerken önümdeki şoför koltuğuna Yağız oturdu. Kafamı kaldırıp dikiz aynasından baktım. O da beni kaşları hafif çatık izliyordu.
"Bakıyorum da ayrılamamışsın çiçekten."

"Efendim?"
Cevap vermezken annem ön koltuğa, Hande teyze ve Sevgi abla da yanıma oturduğunda araba hareket etmeye başladı. Akşam saatlerinde sakin sakin otogara gidiyorduk. Yollar çok kalabalık değildi.

Hande teyze Yağız'a hitaben "Sağ olasın oğlum, sana da zahmet verdik böyle" dedi. Yağız gülümseyerek cevap verdi;
"Estağfurullah, ne zahmeti. Sizin gibi güzel hanımlara bir faydam oluyorsa ne mutlu bana."

"Aman ne de kibar maşallah" Anlaşılan Hande teyze Yağız'ı sevmiş. Elleri çantasını tutarken başını bana çevirip elimdeki çiçeğe baktı.
"Kız Leyla, senin de eline çok yakıştı çiçekler. İnşallah nişanını da görürüz hayırlısıyla."

Sevgi abla ortamızda ses çıkarmadan gülmeye çalıştı. Ama hiç becerememişti. Hande abla anneme doğru "Değil mi kız Saliha?" Dedi. Annem "hayırlısı" dediğinde konuşmama anca fırsat vermişlerdi.
"Ben evdeki çiçeğimle mutluyum" dedim arkadaşımı kastederek.

Hande teyze benimle uğraşmak istiyordu galiba. "Sevgi de öyle diyordu" dedi ve tam anlamıyla kıkır kıkır güldü. Göz devirmekle yetindim bu kez. Yolun kalanını kucağımdaki buketin kurdeleleriyle oynayarak geçirdim. Otogarda önce annemi bindirdik ve yolcu ettik. 15- 20 dakika sonrasına da Hande teyzemlerin bileti vardı. Vakitleri geldiğinde otobüsün önüne gittik. Arabaya bindiğimizinden itibaren Yağız'ın bana hiç bakmaması dikkatimi çekmişti. Ne kadar aynı ortamda olursak olalım başını çeviriyordu adeta. Bunu göz ardı edip Sevgi ablaya sarıldım, buketi eline verdim. "Al bakalım çiçeğini, elime yapıştı kaldı." Annesinin taklidini yaparak "Senin de eline çok yakışmıştı" dediğinde birlikte güldük bir süre. Yanıma dönüp bakınca Yağız'ın bizi izlediğini gördüm. Başını hafif eğmiş gülüyordu.

Sevgi abla Hande teyzeye dönüp bir şeyler konuşmaya başladı, ben de hala gülen Yağız'a döndüm ve soran gözlerle baktım. İşaret parmağıyla çiçek buketini gösterdi.
"Onlar Sevgi'nin miydi?"

"Evet, nişanlısı gönderdi. Neden?"

"Hiç.."

Birkaç dakika sonra son yolcularımızı da göndermiştik. İki anne de giderken sıkı sıkı tembihlerde bulundu. Dikkat edin, kapınızı kilitleyin, camlarınız açık yatmayın gibi gibi..
Saat gece 12 olmuştu bile. Yağız'la yan yana arabaya doğru yürürken otoparka giden yol sakindi, olduğum yerde durdum ve gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Bu akşam güzel bir esinti vardı, rüzgarın elleri saçlarımda gezindi, hava ciğerlerime doldu. Yıldızlar parlaklığıyla gülümserken ay küçük bir bulutun arkasına gizlenmiş izliyordu bizi. Bu an beni gülümsetti, gözlerimi kapattım ve huzuru hissettim. Bu havayı, görüntüyü zihnime, kalbime işlemek istedim. Sadece görüntü değil de şehrin ruhu ruhuma, nefesi nefesime işlenmeye başlamıştı sanki.

Birkaç saniyenin ardından gözlerimi açıp önüme baktım. Biraz ilerde yan dönmüş beni izleyen Yağız'ı unutmuştum ben.
"Pardon, bi' an daldım."

"S-sorun değil. Gidelim mi?" Başımı sallayarak karşılık verdim. Arabaya bindik, anahtarı çevirmeden önce Yağız başını sağa sola salladı. Kendine gelmeye çalışır gibi bi hali vardı.

DÜŞLER SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin