21. BÖLÜM

49 9 66
                                    

Leyla'nın anlatımından...

Muğla'ya geleli birkaç gün geçmişti. Her geçen gün daha da kabuğuma çekildim. Sadece doktorla konuşmak için dışarı çıktım. Gelişmeleri haberdar ettikten sonra hiçbir yere uğramadan eve döndüm. Kimseyle konuşmak dahi istemiyordum. Günlerdir bu haldeydim, öyle ki babam bile uğraşmayı bırakmıştı benimle. Herkes hayatına devam ediyordu. Sevgi abla, abim ve babam işe gidip geliyor, annem bazen komşularına bazen alışverişe vs. gidip geliyordu.

"Leyla, kızım hadi sen de gel biraz kafan dağılır havan değişir. Hem özlemişsindir Ayşe teyzeni." Komşumuz Ayşe teyze, annem yaşlarında tatlı bir teyzeydi.

Yorganı kafamdan biraz indirip konuştum;
"Yok anne, hiç misafirliğe gidecek halim yok. Sen git, benden de selam söyle."

Annem kapıda durmayı bırakıp yanıma geldi ve yatağımın ucuna oturdu.
"N'oldu kızım sana? Düğünde de canın sıkkındı geçer sandım ama her geçen gün daha da içine kapandın."

Cevap vermeden yüzünü izlemeye devam ettim. Canı oldukça sıkkındı ama benim bir şeyler anlatmaya gücüm yoktu. Bir süre ikimiz de sessiz kaldık.

"Anlatmayacak mısın? Kim üzdü seni bu kadar?"

"Kimse üzmedi anne, ben üzdüm, şimdi de yaptıklarımın cezasını çekiyorum."

Annem kaşlarını çattı, ne demek istediğimi anlamamıştı.
"Ne oldu? Anlat artık lütfen kızım. Seni böyle görmek içimi parçalıyor."

Tekrar kısa bir sessizlik yaşandığında annem yanıma biraz daha yaklaşıp yanağımı sildi. O an fark ettim ağladığımı.

"Neden anlatmıyorsun? Ben senin annenim her şeyini anlatabilirsin kızım biliyorsun."

"Biliyorum. Sen sadece annem değil aynı zamanda da arkadaşım oldun her zaman. Ama anne, benim kimseye anlatacak gücüm yok. Herkesten ve her şeyden önce ona anlatmam gereken şeyler var. Güç bulduğumda, önce ona sonra da söz veriyorum sana anlatacağım."

"Öyle olsun kızım." Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra uzanıp alnımdan öptü. Ardından odadan çıktı. Annem gibi abim de bir şeylerin farkındaydı. Ama sormamış, anlayışla beklemeye başlamıştı. Sadece beni mutlu etmek için küçük şeyler yapıyordu. En sevdiğim tatlıyı almak, çiçek getirmek gibi. Bir iki kez dışarı çıkmayı da teklif etmişti, gezmek istemediğimi söylediğimde ise veteriner polikliniğine gelmemi istedi. İyi geleceğini düşündü. Daha sonra geleceğimi söyleyerek yine reddetmiştim. Onun da canı sıkılıyordu halime.

Herkesin canını sıkıyorum. Başka bir halta yaradığım yok.

En iyisi uyumak belki de. Yatağımla yorganımın arasına gömülüp kalmak istiyorum.. Kulaklıklarımı takıp az önce açtığım yorganı tekrar kafama çektim.

Yağız'ın anlatımından...

Havaalanından çıkıp etrafa bakındım. Taksiler, yolcular.. klasik bir havaalanıydı. Sadece insanların büyük çoğunluğunun tatile geldiği belli oluyordu.

Şimdi nereye gidecektim ki? Muğla'ya ilk gelişim olduğu için ne yapacağımı bilemedim. Zaten gelirken de hangi havaalanında insem Leyla'ma daha yakın yer olur bilemediğim için rasgele seçmiştim. Şehirde 2 tane havaalanı vardı. Tatil bölgesi olduğu için garipsemedim bu durumu. Ama birisinin bana Leyla'mın nerede olduğunu söylemesi gerekiyordu.

Telaşımı bir kenara bırakıp gökyüzüne diktim gözlerimi. Onunla aynı şehirdeyim, gerisini hallederim diye telkinlerde bulundum kendime. Akşamüstü havasını seviyordum. Batmaya başlamış güneşin gökyüzüne yansıyan renkleri beni benden almıştı yine. Kızıllaşmış gökyüzünden gözlerimi ayırmamı sağlayan şey gelen taksiler oldu. Yolcular birer ikişer taksilere yürüdüğünde ben de birisine bindim. Valiz olarak sadece bir sırt çantası aldığım için rahattım.

DÜŞLER SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin