Leyla'nın anlatımından...
"Gülsüm! Kaçmasana ya, gören de işkence ediyorum sanır."
"Öyle sanmakta haklı olurlar Leyla. Hiç kusura bakma kanım kalmadı artık."
"Abartma daha tam bir tüp bile almadım."
Çiçek koltukta oturmuş gülerek bizi izlerken elindeki elmayı keyifle yiyordu. Gülsüm benim odama kaçıp kapıyı kilitleyince elimdeki iğne ve tüple ona döndüm. Kan almayı öğrenmiştim ama pratik yapmam gerekiyordu. Birlikte yediğimiz akşam yemeğinden sonra denemek istemiştim. Ama canım arkadaşlarım bana asla güvenmedikleri için benden kaçıyorlardı. Gülsüm kapının arkasından seslendi;
"Leyla sana güveniyorum ben yanlış anlama ama elindeki suç aletine güvenemiyorum. Sorun sende değil bende de değil, iğnede!"
Çiçek yerinden kalkıp ellerini sallamaya başladı; "Leyla, canım arkadaşım bilmiyor musun? Ben iğneden çok korkarım." Düzenli olarak kan bağışında bulunmuyor olsaydı belki bu dediğine inanabilirdim. 18 olduğu gün gidip kan bağışında bulunan bir insandan bahsediyoruz. Ben de yapmaya çalışmıştım ama kullandığım ilaçlar ve kan değerlerim buna müsaade etmiyordu.
"Çiçek, Kızılay senin için hiç öyle demiyor."
"Heh! Evet işte, daha kan vereli bir ay oluyor, biliyorsun ki 4 ay dolmadan kan vermek yasak."
"Benim alacağım kan onların aldığının çeyreği bile etmez ki!" dedim sitemle. Bu kadar kaçmaları biraz üzmüştü açıkçası. Koltuğun arkasına geçmiş elindeki elmayla bana bakıyordu. Onun sağına doğru gittiğimde diğer tarafa kaçtı. Bir elimde pamuk, diğerinde iğneyle berjer koltuğun etrafında tur atıyordum Çiçek'e ulaşmak için.
"Duyan da hiç izin vermedik sanır. İki gün önce Gülsüm'ün de benim de kollarımızı morarttın Leyla. Haksızlık etme bırakta bari morluklar geçsin." dedi. Evet iki gün önce başarısız bir denemede bulunmuştum ama bahsettiği kadar büyük bir morarma yoktu kollarında.
"Ya Çiçek, valla üzüyorsunuz beni ya. Ben o kadar beceriksiz miyim?" Sitem ederken olduğum yerde durup kollarımı indirdim. Gerçekten son günlerde çok uğraşmıştım kan almayı öğrenmek için. Tonlarca video izlemiş, alakasız şeylerin üzerinde bile denemeler yapmıştım. Okuldaki maketin canına okumuştum. Kan almayı bilmeyen ebe mi olur? Öğrenmem lazımdı işte. Çiçek halime üzülmüş olacak ki kaçmayı bırakmış masum masum bana bakıyordu. Bu gidişle ikna olacağını düşündüğüm için biraz daha uzattım konuyu ve üzgün bir sesle konuşmaya başladım; "Kan almayı, damar yolu açmayı bilmeyen ebe mi olur? Olmaz. Herkes öğrendi ben bu gidişle sınıfta bile kalırım. Kan almayı bile bilmeyen birisini Neşe hocanın dersten geçireceğini sanmıyorum. Günlerdir öğrenmek için nasıl uğraştığımı sen biliyorsun. Ne var sanki denesem?"
"Ama Leyla.. off, tamam yine sen kazandın." Cevabıyla yüzümde gülümseme oluştu. Dolan gözlerim yaşları geri yerine yolladı ve ellerimi çırpıp güldüm. "Canım arkadaşım benim. Bak bu senin için küçük ama sağlık dünyası için çok büyük bir adım inan bana. Katkıların çok büyük olacak." dedim. Çiçek gözlerini devirip koltuğun arkasından çıktı ve az önce kalktığı yere geri oturdu.
"Ama bak bu son. Başka bir deneme istemiyorum." dedi parmağını tehdit edercesine havaya kaldırıp. Heyecanla başımı aşağı yukarı salladım. Sesleri duyan Gülsüm odadan çıkıp yanımıza geldi. Ben Çiçek'in kolunu pamukla temizlerken başında dikilip gülerek yarım kalan elmayı Çiçek'in elinden aldı.
"Az önceki sözlerin o kadar tanıdık ki Leyla."
Çiçek benden önce davranıp "Ne alaka?" diye sordu. Gülsüm elini belinden çekip taklit yaparak konuşmaya başladı. "'Kan almayı, damar yolu açmayı bilmeyen doktor mu olur Gülsüm? Olmaz. Bu gidişle sınıfta kalacağım. Daha bunu bile beceremeyen birisini Murat hoca hayatta dersten geçirmez. Ne var sanki abine biraz yardımcı olsan?' diyordu abim de. Hatta son cümleleri tamamen aynı. 'Bak bu senin için küçük ama sağlık dünyası için çok büyük bir adım'"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER SOKAĞI
Romance"Ben yolumu kalbinde buldum." Leyla gördüğü bir düşü hayatının içine düşmüş buluverirken, Çiçek bütün umutlarını bir uçan balona bağlayıp gökyüzüne emanet etmişti. Onların hikayesi burada yazılmaya başlandı. Düşler Sokağında.