Leyla'nın anlatımından...
Okulun kafeteryasında da elemana ihtiyaç olmadığını öğrenmemle canım iyice sıkıldı. Bir an önce iş bulmam gerekiyordu ama her şey inadına ters gidiyordu sanki. Günlerdir nereye gitsem ya ders saatlerimle uyumlu olmuyordu ya da ben gidene kadar başkasını çoktan almış oluyorlardı. İyice bunalmıştım artık. Dersler desen sanki bambaşka bir dilde konuşuluyormuş gibi geliyordu. Ne yapacağımı bilemezken kitapçı Hamdi amcaya gittim. Belki bildiği bir yer vardır diye umut ediyordum. Sonuçta esnaf, etrafında elemana ihtiyaç duyulsa haberi olurdu.
"İyi günler Hamdi amca, nasılsın?"
"İyiyim kızım sen nasılsın?"
"İyi ben de." Geçtiğimiz iki ayda Hamdi amcayla sohbetimizi baya ilerletmiştik. Bazen sadece gelip oturuyordum, sohbet edip çay içiyorduk. Bazen ders çalışıyordum. Canım sıkıldığında da gelmeye başlamıştım artık. Buranın havası bile iyi geliyordu.
"Pek iyi gibi değil sanki, ne dersin? İsmin yüzüne vurmuş, karaları bağlamışsın güzel kızım n'oldu?"
Kasanın yanında kapının da hemen girişinde duran sandalyeye attım kendimi.
"Yaa o kadar kötü göründüğümü bilmiyordum valla. Amca iş bulamıyorum. Yok yani, nasipsiz miyim neyim? Nereye gitsem reddediliyorum.""Tövbe de kızım, herkes nasibiyle gelir dünyaya. N'iye bulamıyorsun anlat hele."
O da tabureyi çekip yanıma oturdu ve bana odaklandı. Benimle bu kadar ilgilenmesi çok mutlu etmişti."Ders saatlerimle uyumlu bir yer bulamadım, olan da ben gidene kadar başkasını buldu. Ne yapacağımı bilemedim ben de sana geldim. Etrafında elemana ihtiyaç duyan birisi olursa haber verir misin?"
"Tabii ki." Gülümseyerek baktım Hamit amcaya. Onunla konuşmak iyi gelmişti. O sırada içeri Yağız girdi. Konuşmaya başladığında beni fark etmemişti. "Hamdi amca naber?"
"İyi oğlum gel, sen de çek bi tabure." Cevabın ardından beni fark etti.
"Leyla, sende mi burdaydın? Hoş geldin"
"Asıl sen hoş geldin Yağız. Ben burdaydım zaten."
"Doğru, hoş buldum. Tabure alıp geliyorum hemen." Mutfağa doğru gidince Hamdi amca bana baktı.
"Leyla, söyle bakayım senin şu dersler ne zaman oluyor?""Akşamları. Yani en erken 16.00'da başlıyor, 20.30 gibi de bitiyor. Hafta sonları yok zaten."
Sevimli, tonton yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Eğer sen de kabul edersen gel burda çalış kızım.""He? Nasıl yani?" Ben anlamaya çalışırken Yağız gelip oturdu.
"Baya işte, dersin olmadığında gel burda birlikte çalışalım. Çok bir şey veremem belki ama geçinir gideriz. Yağız gittikten sonra kimseye güvenemediğim için eleman alamadım. Anahtarı verip çıkabileceğim birisi lazımdı bana da. Malum yaşlılıktan bazen halim olmuyor. Sana da güveniyorum, çok şükür iyi kızsın, gözüm arkada kalmaz. Ne dersin?"
"Allah derim!" Kalkıp Hamdi amcanın boynuna sarıldım. Tonton yanaklarından da sulu sulu öptüm.
"Dur dur, deli kız!""Tamam patron!" Karşısında durup hazır ol pozisyonuna geçtim. Bana bakıp daha çok güldü. "Artık ne dersen o Hamdi amca. Allah razı olsun valla. Beni büyük dertten kurtardın."
"Amin kızım hepimizden. Ama gel önce otur yerine. Yağız kalk oğlum çay getir bize bakayım." Benim oturmamla Yağız kalktı yerinden.
"Torunuma benziyorsun, adı Fadime 5 yaşında bir torunum var. O da senin gibi atlıyor boynuma dede diye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER SOKAĞI
Romansa"Ben yolumu kalbinde buldum." Leyla gördüğü bir düşü hayatının içine düşmüş buluverirken, Çiçek bütün umutlarını bir uçan balona bağlayıp gökyüzüne emanet etmişti. Onların hikayesi burada yazılmaya başlandı. Düşler Sokağında.