18. BÖLÜM

30 8 75
                                    

Çiçek'in Anlatımından

Onun yüzünü her görüşümde tekrardan yüzüme yerleşen o tebessüme aşinaydım artık. Aynada kendime bakarken buna tanık olmak şaşırtmıyordu beni. Her zaman olduğu gibi Çağlar’ın varlığı tekrardan hayatıma renkleri katan bir etken olmuştu. İki gün önceki gece birden çıkagelip Nevşehir’deki öğrenci evimin kapısında belirdiği andaki şaşkınlığımı ise hala üzerimden atamamıştım. Sen mutlu olursun ya da sen seversin diye düşünülerek yapılan güzelliklerle tanışmama sebep olan oydu, yine bunları hayatımda devam ettiren de o olacak gibi görünüyordu. Doğruyu söylemek gerekirse Çağlar’ın hayatında böylesine yer kaplayıp değerli olmanın en üst seviyesini gördükten sonra hayatımın ilerleyen dönemlerinde, onun olmadığı versiyonda nasıl hissederdim bilmiyorum. Dünya üzerinde onun dışında birinin beni tamamlayamayacağını derinden bir şekilde hissediyordum. Evet, on sekiz yaş için bu oldukça iddialı bir cümle olabilir ama eğer siz de kadere inanıyorsanız böylesine güzel bir adamın hayatınıza boşuna girmediğini anlayabilirsiniz.

Üzerimdeki mor renkli çiçekli yaz elbisesinden bakışlarımı çektiğimde odamın kapısının tıklatılmasıyla Çağlar’a içeri girebileceğini söyledim. Leyla kütüphanede olduğundan dolayı şu an evde ikimiz vardık sadece ve oturup düşünsem asla aklıma gelmeyecek bir şeye hazırlanıyorduk. “Çağlar biz bu işten vaz mı geçsek ya? Yani gerildim ben biraz.” dedim o içeri adımını atar atmaz. Siyah bir kot pantolonla beyaz gömlek giymişti üzerine. Gergin olmasam oturup şu haliyle ne kadar hoş olduğunu düşünebilirdim aslında. O hiç bu durumu umursamıyor olacak ki bakışlarını üzerimde gezdirip “Çok güzel olmuşsun, yeni mi bu elbisen? Daha önce hiç fotoğraf paylaşmamıştın.” dedi. Yanıma yaklaşıp elini sağ yanağıma yerleştirmesiyle gülümsedim. “Evet, geçen ay almıştım. Sen de çok hoş olmuşsun.” Cümlemle birlikte gülümseyerek bakışlarını arkamda bir noktaya çevirdi. Elini yavaşça belime yerleştirip beni yönlendirmesiyle arkamdaki boy aynasına dönmüştüm. Çenesini omzuma yaslayıp kollarını belime sardığında karşımdaki görüntüyü ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Aylardan beri bırakın bu halde olmayı yan yana dahi gelememiştik. Hayatlarımız değişmişti, yollarımız ayrılıp tekrar kesişmişti, başka insanlar kısa süreli hayatımıza girmişti, büyümüştük. Ama sonuç aynıydı. Biz buradaydık ve beraberdik.

“Ne kadar da birbirine yakışan bir çift.” dedi Çağlar aynaya bakarak.“Aynen. Maşallah diyelim de nazar değmesin. Allah ayırmasın.”

“Çokça amin.”

Bu tepkisine güldüğümde hemen yatağımın üzerindeki telefona uzanıp elime aldım. Kamerayı açıp kadraja karşımızdaki aynayı aldığımda direkt poz veren o moduna bürünmüştü. Belime sardığı elini çekmedi. O şekilde çekilen birkaç fotoğrafımızdan hemen sonra telefonu hareket ettirmeden kafamı ona çevirdim. Yüzlerimiz arasındaki birkaç mesafe uzaklıktan gözlerine odaklandığımda aynı zamanda kameraya bakmadan birkaç fotoğrafımızı daha çekiyordum.  "Sanırım bunlar çok hoş oldu." dedim bakışlarımı tekrar ondan ayırdığımda. Toparlanmamızı sağlayan da bu hareketim olmuştu. Elini belimden çektiğinde ben de galeride saniyeler önce çekilmiş olan fotoğraflarımıza bakıyordum. Karşımda birbirine çok yakışan ve büyük bir sevgiyle bakan iki insanı görebiliyor olmak çokça özlediğim bir duyguya uzun zaman sonrasında ulaşmışım hissiyatı veriyordu ruhuma.

"Paylaşmalıyız bunları." dedimama dediğim anda da bunu söylediğim için ufaktan pişman oldum. Bu fotoğrafı paylaşmamız dememiz bizim tekrardan beraber olduğumuzu duyurmamız gibi bir şey olurdu. Aslında hata değildi ama doğruluğunu da bu kadar çok dile getirmiyordum. "Olur paylaşırız." dedi Çağlar yatağımın üzerindeki çantama uzanırken. "Kısmetimi kapatacağım gibi duruyor bu fotoğrafla ama neyse diyelim bakalım."

DÜŞLER SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin