Tehdit

354 39 40
                                    

Kulaklarıma dolan bağırışlarla uykumdan sıyrıldığımda kaşlarımı çatarak gözlerimi araladım. Demir yanımda olmadığından kalbim hissettiğim korkuyla sıkışsa da kitabın başucumda olduğunu gördüğüm anda rahatladım. Emin olduğum bir şey vardı. Demir o kitabı almadan hiçbir yere gitmeyecekti. "Sana gözünü korkut dedim! Ağzını burnunu dağıtmak ne demek lan?!" Uyanmama neden olan bağırışları yeniden duyunca hızlıca ayağa kalktım. Salondan çıkmamla Kartalı yakasından iterek harabeye sokan Demiri görmek hissettiğim şaşkınlık yüzünden nefesimi kesti.

"Lan ben ne bileyim ne yapmam gerektiğini?! Anlatmaktan korksun dedin, korkuttum işte!"

Kartalı yumruklarken "Senin gelmişini, geçmişini..." diye küfür etmeye hazırlanan Demir sayesinde şaşkınlığımdan sıyrılarak ileri atıldım. Güçlerimiz birbirine yakın olduğundan zorlanmadan onu arkadaşımın üzerinden çekebildim.

"Ne oluyor lan burada?" Yaralı yüzümü gördüğü anda yeniden küfür edip Kartala doğru atılan Demiri göğsünden iterek uzaklaştırdım. "Sırık, geri bas." Bakışlarımı yerde oturmuş burnundan akan kanı temizleyen Kartala çevirdim. Burada ne işi olduğunu anlamamıştım. Dün söyledikleri, yaptıkları yetmemiş miydi? Üzerine de Demiri dövmeye mi gelmişti? "Hıncını benden almamış mıydın? Demirden ne istiyorsun?"

"Senden aldığı bir şey yok, huysuz şirin."

"Nasıl yani?"

"Senin için bu kadar endişelenirken gidip sırrını canını yakacak birine söylemem biraz mantıksız olurdu."

Dün akşam...

"Nasıl lan?" Kartal dakikalardır öğrendiklerini düşünüp duruyordu fakat bir türlü anlayamıyordu. Demir Çalışkan Azerin onu sevdiğini söylemişti. Adamın takıldığı son nokta bile değildi cinsiyetleri. Sadece yıllardır kavga eden, birbirlerine edilmedik küfür bırakmayan iki adamı düşünüyor, bunun nasıl mümkün olduğunu sorguluyordu. Dünya üzerinde herkesin birbirini sevdiğine inanırdı ama Demir Çalışkan ve Azer Taşkın... Kesinlikle o listede değillerdi. "Oğlum, siz birbirinizin ağzını burnunu dağıtmak için fırsat kolluyordunuz. Azerin sana olan nefretini en iyi ben biliyorum. Seni seviyor ne demek?"

Birilerinin onları duymasından endişelenerek bakışlarını etrafta dolaştıran Demir "Ağzının ortasına yapıştırırım, Kartal," dedi uyarı dolu sesiyle. Şu an zihnindeki tek düşünce Azerin ondan sonraki yaşantısını koruma altına almaktı. "Kes sesini, biri duyacak."

"Duyulmasından korkuyorsan bana neden söyledin?"

"Azer fazla hayalperest davranıyor. Ben yaralandığım zaman az kalsın Şeref abinin yanında kendine ibne diyecekti."

Kartalın araya girerek "Sen ne zaman yaralandın?" demesiyle Demir gözlerini devirdi. Kendisini engelleme fırsatı bulamadan arkadaşlarına yaptığı gibi gencin başının arkasına vurdu. Bundan daha garibi ise Kartalın da yapılan şeyi garipsememesiydi.

"Konuya odaklan," dediği sırada bakışlarını sürekli etrafta dolaştırıyordu. Karşısındaki adam dışında kimse Azerle ilgili söylediklerini duymamalıydı. "Gidip sırını sana söylediğimi söyle ve asla destekleme. Hatta mümkünse korkmasını sağla. Duygularının fark edilmesinden korkmadığı sürece kendini kontrol etmesi gerektiğini anlamayacak."

"Saçmalama lan. Çocukluk arkadaşım o benim. Ne olursa olsun her zaman yanında dururum. Kimi sevdiği de zerre kadar umurumda değil."

Kartalın vereceği tepkiyi önceden tahmin etmesine rağmen Azere destek olacağını ondan duymak Demiri rahatlattı. Bilmek farklıydı, sesinden duyup emin olmak farklı. "Çocukluk arkadaşının yaşamasını istiyorsan gerekirse onunla arkadaşlığını bitirecek ve kendine çeki düzen vermesini sağlayacaksın," dediği sırada zihni yine bir yıl önce kaybettiği sevgilisinin yandığı anın görüntüleriyle dolmuştu. Şu an umursadığı tek şey Azer Taşkının yaşamasıydı, duyguları değil. "Yarın buradan gideceğim. Aklımın Azerde kalmaması gerekiyor. Ne zaman kendini fark ettirdiğini görürsen ona engel olacaksın."

Liman [B×B]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin