Vazgeçemediğim

433 38 37
                                    

"Oğlum, misafirin var."

Annesinin sesiyle düşüncelerinden sıyrılan Demir yataktan kalktı. Saatlerdir öylece uzanmış, tavanı seyrediyordu. Dışarıdan bakıldığında boşluğu izliyor gibi görünse de gözlerinin önünde dün geceye ait görüntüler oynuyordu. Azerin ensesini tutan eli, onu kendine çekişi, öpüşü... Ve kendisinin saniyeler içinde geri çekilip oradan uzaklaşması. Demir aynı anı düşünmekten delirecekmiş gibi hissediyordu. Hayatı boyunca ilk kez kaçmıştı. İçinde bulunduğu durumdan ilk kez korkmuş ve kaçmıştı. Canını yakan da buydu.

Bir kez olsun ardına dönüp bakmamıştı. Arkasını dönseydi ne olacaktı? Azeri ne halde görecekti? Öfkeyle yüzünü sıvazladı. Huysuz şirin şimdi nasıldı? Yönelimini kabullenmeye fırsat bulamadan duygularını kabullenmek zorunda kalması yeterince zorken şimdi... Onu öpmüş ve yalnız bırakılmıştı. Demir "Aptalın tekisin lan sen," diye homurdanarak kendi kendine küfürler savurduğu sırada annesinin söylediği şeyi hatırlayarak odadan çıktı. Misafiri vardı.

Salona geçtiği anda karşılaştığı yüzle adımları duraksadı. Doğru görüp görmediğinden emin olmak için gözlerini kısarken göğsü hissettiği özlem yüzünden sıkışmış durumdaydı. Evet, doğru görüyordu. Şaşkınlıkla "Akif?" dedikten hemen sonra iki büyük adımda arkadaşına yaklaşıp sıkıca sarıldı. Mertten sonra kendini anlatabildiği tek adamdı Akif. Daha o tek kelime etmeden yönelimini, Merte karşı duygularını fark etmiş, yanında olduğunu söylemişti.

Olmuştu da. Sadece Mertle sevgili oldukları zaman değil, sonrasında da yanında olmuştu. Yangın günü mahalledeydi. Demirin içeri gireceğini anladığı anda elindeki kovayı fırlatmış, arkadaşına koşmuştu. Eğer orada olmasaydı, Demiri durdurmasaydı alnındaki yara izinden daha fazlasına sahip olacaktı. Belki de hayatta olmayacaktı. Akife hayatı dahil bir çok şey borçluydu.

Akif aynı özlemle arkadaşının sarılışına karşılık verirken "Kardeşim," dedi gülümsemesinin yansıdığı sesiyle. Sonunda hem endişe hem de hasret bitmişti. Demiri sapasağlam karşısında görmek her şeye değerdi.

"Nasıl izin alabildin lan?"

Akifin gülerek "Ablam yıllardır zengin koca diye diye sonunda buldu," demesiyle Demir gülerek geri çekildi. "Şaka bir yana, sonunda aşık oldu bizim cadı. Aşkla para aynı anda gelince patronun suratına yumruk atma fırsatı elime geçti." Geri çekilen genç sağ eliyle aylardır görmediği arkadaşının yüzünü tuttu. Bakışları zihninden bağımsız önce alnındaki yara izini buldu. Mertin ölümünü, Demirin hayatının yokuş aşağı gidişini ve iki arkadaşın yalnız kalışını temsil eden yara izi Akifin canını yakıyordu. "Kardeşim, nasılsın?"

Bu sorunun cevabı bal gözlü çocuk için hep aynıydı. Herkese iyiyim deyip geçiyordu çünkü insanları endişelendirmekten nefret ediyordu. Merte nasıl olduğunu söyleyebiliyordu, aynı şekilde Akife de. Mert yoktu ama Akif yanındaydı. Sonunda yanındaydı. Bu yüzden kendini saklama gereği duymadan "İyi olmaktan çok uzağım," dedi. Salonun girişinde duran annesinin varlığından habersiz başını arkadaşının omzuna yasladı. "Ölüyorum lan."

🌊

"Sek alalım, abi."

Akif bulundukları mekandaki insanların bakışlarından rahatsız halde yerinde kıpırdadı. "İnsanlar sana niye garip garip bakıyorlar lan?" Sorusuyla birlikte Demirin bal gözleri mekanda dolaştı. Mahalleden birkaç kişi buradaydı. Arkadaşının bahsettiği bakışların sahibi de onlardı. Gencecik çocuğu yakarak öldüren birine nasıl bakılırsa öyle bakıyorlardı. Boğazındaki düğüm yüzünden yutkunmakta zorlanarak önüne döndü.

"Katilin tekine nasıl bakmalarını bekliyorsun?"

"Katil mi?" Kara gözlü çocuk çatık kaşlarla yeniden onlara garip garip bakan insanları inceledi. Tam o anda arkadaşının ne demek istediğini anlayarak küfür etti. "Merti nasıl öğrendiler lan?"

Liman [B×B]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin