Adam

384 39 35
                                    

"Demir, yardım et! Demir!"

Karanlıkta yankılanan sevgilisinin sesi gencin kaskatı kesilmesine neden olurken göremeyeceğini bildiği halde bakışlarını etrafta dolaştırdı. Çok karanlıktı. Nerede olduğunu bile bilmiyorken sevgilisini bulması imkansızdı.

"Neredesin?!"

"Bırakma beni! Yalvarıyorum, bırakma beni, Demir!"

"Bırakmayacağım! Nerede olduğunu söyle!"

"Demir, bırakma beni!"

Genç adam nefes nefese kabusundan sıyrıldığında yere, dizlerinin üzerine çöktü. Yine koruyamamıştı. Sevgilisi bir kez daha ellerinin arasından kayıp gitmiş, onu tutamamıştı. Rüyalarında bile kurtaramıyordu sevgilisini. Baş ucunda duran kitabı titreyen elleriyle alıp ayracı çıkardı. Sevgilisi çok sevdiği bu kitap için her zaman sevdiği filmlerin ayraçlarını kullanırdı. Demir ise onu kaybettikten sonra jilet kullanıyordu. Sevgilisine kavuşmak için kullanacağı güne kadar bu şekilde yanında taşımaya karar vermişti.

Serbest bırakıldığı günün akşamında ilk kez eline almıştı. Tek isteği ölmek ve kurtulmaktı. Geride bırakacağı annesiyle babası ellerinin titremesine neden olmasaydı bugün burada olmazdı. Yapamamıştı. Ailesine kıyamamıştı. Şimdiyse ellerini titreten dayanamıyor oluşuydu. Hissettiği acı suçluluk duygusuyla öyle bir harmanlanmıştı ki, aylardır mantıklı karar vermesini sağlayan zihnindeki her nokta susmuştu. Bitsin istiyordu. Ruhunu karartan tüm duygulardan kurtulması için ölmesi mi gerekiyordu? Hazırdı.

Ellerindeki titreme bir an olsun durmazken jileti tutmaya çalışan parmak uçlarında küçük kesikler oluşmuştu. Bakışlarını kitabın arasından düşen fotoğraftan ayırmadan jileti bileğine bastırdı. Yapabilirdi. Hemen şu an tüm acısını sonlandıra bilirdi. Böylelikle yirmi bir yaşında hayatı sonlanan sevgilisi için de gereken bedel ödenmiş olurdu. Bu kadardı. Sadece onun ölmesi gerekiyordu ama elini hareket ettiremiyordu. Parmak uçlarından akan damlalar halıya dökülürken aklından geçeni gerçekleştiremiyordu. Çünkü lal olan zihninin yerini başka birinin sesi, kelimeleri almıştı.

Yaşamak için hiçbir neden bulamıyorsan bile bu hikayeyi dikkate al. Evlat acısının nasıl olduğunu ne sen biliyorsun ne de ben. Ailen biliyor. Bir oğullarını toprağa verdiler zaten. Hilminin kaybının acısını sen de tattın, biliyorum ama çocuktun lan. Üstelik evladın değil, kardeşindi. Asla onların acısına eşit olamaz senin hissettiğin. Buna rağmen atlatamadın. Kaç yaşına geldin, kardeşinle olan anılarını unuttun, yine de canın yanıyor. Bunu annene, babana bir daha yaşatmaya hakkın yok.

Jileti kanamaya başlayan bileğinden uzaklaştırırken "Beni bu kadar önemsemene ne gerek vardı lan?" diye homurdandı. Mantığı susmuşken huysuz şirin susmuyordu. Yanında olmamasına rağmen istediğini yapmasına izin vermiyordu. Söylediği her kelime zihnine öylesine derinden işlemişti ki, acısını bile bastırarak hareketlerini kısıtlıyordu. Jileti fotoğrafla birlikte kitabın arasına yerleştirdikten sonra başını yatağa yasladı. Hala yerde oturuyordu çünkü bacaklarında ayağa kalkacak güç yoktu. "Düşmanımken canımı daha az sıkıyordun, huysuz şirin."

"Buluşmadık, yanımda değilsin diye delirip de kendimi kesecek değilim," demişti ona. Dudaklarından dökülenlerin koca bir yalan olduğunu şimdi fark ediyordu. Delirip kendini kesecek durumdaydı ama Azer yanında olmasa da bir şekilde ona engel olmayı başarıyordu. Nasılını bilmese de yapıyordu.

🌊

Günün yorgunluğu yüzünden ensemi ovuşturarak çay ocağına girdiğimde gülümseyerek ayağa kalkan Sonere sarıldım. Bu gece mahallenin gençlerinin büyük kısmı meyhaneye gitmek için plan yapmıştı. Listede ben de vardım ve tabii ki gideceğim için uzun uğraşlar sonucunda Demiri de bize katılması konusunda ikna etmiştim. Orada ona iyi gelecek ne bulacağımı bilmiyor olsam da başka plan yapamamıştım. En fazla şarkılarla içkinin gücünden faydalanacağımızı umuyordum. Hoş, en son birlikte türkü dinlediğimizde neler olduğunu unutmamıştım ya. Zaten Demirin o günün hatırası olan hala iyileşmemiş eli unutmama izin vermiyordu.

Liman [B×B]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin