Prens

259 37 57
                                    

"Bu herifin burada ne işi var?"

Mahallenin büyüklerinden birinin sorusuyla meydana toplanan insanların bakışları Demiri buldu. Safanın gelip Mert'in ölümünü anlattığı günden beri herkesin bakışları nefret doluydu. Şimdi de aynı nefretle bakıyorlardı. Konuşan kişiden birkaç adım sağda durmuş olan Kartal "Şeydayı o da arayacak, birbirimizden haberimiz olmalı," dediğinde duyduğu şey yüzünden kaskatı kesildi.

"Gencecik çocuğu yakarak öldüren katil ile tecavüzcü sapığı mı arayacağız?"

Bu mahalle için, burada yaşayan insanlar için en çok çabalayan kişiydi Demir. Gittiği güne dek mahalleliyle geçirmediği, yardımlarına koşmadığı tek gün yoktu. Nasıl onun hakkında böyle konuşabiliyorlardı? Bu kadar kolay mıydı? Ellerinde onun suçlu olduğunu gösterecek hiçbir şey yokken yabancının tekinin söylediklerine güvenip Demirden nefret etmek bu kadar kolay mıydı? Kartal duyduğu şeyi sindirmeye çalışırken kalabalıktan farklı bir ses duyuldu.

"Kimi kiminle bir tutuyorsun sen, amına koyduğumun geri zekalısı?"

Demir dişlerini sıkarak yanında duran adamın kolunu tuttu. "Faruk, yapma." Karşı taraftan gelen cevaba karşılık vermek için dudaklarını araladığını görünce hızlı hareketlerle genci meydandan uzaklaştırdı. Yalnız olduklarından emin olduktan sonra kolunu bıraktı. "Yapma lan şunu. Yapma. Yapma. Göze batma artık."

"Seni ezmelerine izin mi vereyim?"

"Ver amına koyayım. İzin ver. Korumam gereken insan sayısı her gün artarken bir de sen insanlarla benim yüzümden kavga etme."

Faruk aralarındaki mesafeyi azaltarak "Sen izin verdin mi?" diye sordu. Lise yıllarından bahsetmekten nefret etse de başka şansı yoktu. "Daha çocuktuk. Yapmasan bile kimse seni yargılamazdı. Sen izin verdin mi, Demir? Beni ezdirdin mi?" Adamın çöken omuzlarını fark ettiğinde derin bir nefes aldı. Derdi Demirin omzundaki yükleri artırmak değildi ama bir köşede durup insanların onun hakkında mide bulandırıcı şekilde konuşmasını izleyemezdi. "Ezdirmedin. Ben aptal gibi Kartala kıyamazken onurumu korumak için benden çok çabaladın. Ben seni ezdirir miyim lan? Ucunda ölüm olsun, ben seni ezdirir miyim?"

Farukla tartışmanın anlamsız olduğunu fark edince derin bir nefes alıp geri meydana döndüler. Azerin de geldiğini görünce Demir diğer herkesi boş vererek ona doğru ilerledi. Boş bakışları kimin nereye bakacağını anlatan muhtarın üzerindeydi. Koluna dokunarak "Huysuz," dediği anda Azer irkilerek Demire döndü. Omzunu sıkarak "Bulacağız," demesiyle birlikte yeşil gözlü çocuk oturduğu yerden başını sırığın gövdesine yasladı. Kimin ne düşüneceği umurunda değildi. Sevdiği adamdan güç almaya ihtiyacı vardı.

"Kardeşi kayıp olan kişi Azer ve ondan başka kimse kardeşini arayacak kişilere karışamaz. Onun da Demiri burada istediği konusunda hemfikiriz, değil mi?" Faruk onları duymadıkları her hallerinden belli olan ikiliyi işaret etti. Azer başını Demirin karnına yaslamış, Demir ise küçük hareketlerle sırtını sıvazlıyordu. "Kesinlikle hemfikir olduğumuza göre kim nereye bakacak?"

🌊

Demir rahatsızlık verdiği için ev sahiplerinden özür diledikten sonra dışarı çıktı. Baktığı dördüncü evdi ve hala İsmail ile ilgili hiçbir şey bulamamıştı. Diğerlerinin de bulmadığını yarım saat önce açtıkları grup sohbeti sayesinde biliyordu. İçini kaplayan sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. Sakin kalmak adına bu kadar saattir İsmailin Şeydanın peşinde olduğunu düşünmemeye çalışıyordu. Niyetlendiği şeyi çoktan yapmış olabileceği ihtimalini düşünürse devam edemezdi. Kaskatı olan bedenine çare bulamayacağını anlayınca sıradaki eve gitmek için gözlerini araladı. Karşısında gördüğü kişi kaşlarının çatılmasına neden oldu. "Ne işin var burada?" derken ses tonu fazlasıyla sertti.

Liman [B×B]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin