3.Bölüm

677 29 5
                                    

25 Eylül
Akşam saatleri...

Elgin

Yavaşca gözlerimi aralamıştım. Geniş bir yataktaydım. Gözlerimi ovarak etrafı inceledim. Sade ama fazlaca güzel bir odadaydım. Bir an yaşadıklarımı düşündüm. Bir an belki her şey rüyadır dedim, ancak şu an olduğum oda yaşadıklarımın bir kanıtıydı. Hoş mavi renkte bir yataktaydım. Mavi ve beyazın uyumu oda da o kadar güzel duruyordu ki, resmen huzur doluyordu içim.

Etrafıma hayran hayran bakmayı bırakıp aşağıya inmek için yataktan kalktım. Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra merdivenleri bulup aşağıya inmiştim.

Lan ben burada kaybolurum. Beyaz saraya geldim sanki. Etrafa baka baka ilerliyordum ki, bir kaç tıkırtı ve konuşma sesleri duydum. Seslerin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. İçeriye girdiğimde geldiğim yerin mutfak olduğunu gördüm, bir kaç kadın ve erkek çalışıyordu.

"Şey, merhaba." Seslenmemle bana doğru dönmüştüler.

"Buyurun, efendim."

"Acaba bana Gurbet'in nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? "

"Gurbet bey oturma odasındadır, burdan ilerleyip sağa dönmeniz gerek."

"Teşekkürler." Deyip gülümsemiştim.

"Rica ederim, efendim."

Sonunda oturma odasına gelmiştim. Gurbet kanepede oturmuştu ve kucağında bebek vardı. Evli miydi acaba? Olabilir. Yakışıklı adam sonuçta. Saçlarımı karıştırıp yanına yaklaştım.

"Merhaba."

"Sonunda uyanabildin. Rahat uyudun mu?"

"En son ne zaman bu kadar rahat uyudum inan hatırlamıyorum." Doğruydu. Uzun süredir doğru düzgün bir uyku uyumamıştım.

"Kolun nasıl?" Diye sormuştu bu sefer.

"İyi, teşekkür ederim. Yardımın için de..."

"Rica ederim. Ama bana olanı biteni doğru düzgün anlatacaksın. Tabii yemekten sonra."

"Tamam." Bu sırada kucağındakı bebekten bir çığlık koptu. Ama mutlu bir çığlık. Kıkır kıkır gülüyordu. Çokta tatlıydı. Ona gülümsediğimde ellerini bana doğru uzatmıştı. Bana mı gelmek istiyordu? Şaşkınlıkla Gurbete bakmıştım. O da gülerek çocuğa doğru konuşmuştu.

"Oğluum, sevdin mi abiyi? Oyy yerim seni." Anaa adamın resmen tipi değişti. Tatlı tatlı konuşan adama baka kalmıştım. Koskoca adam minnoş bir şey olmuştu.

"Çocukları sever misin, Elgin?" Gülümsemiştim. Çocuk hala bana doğru gelmek için çırpınıyordu resmen.

"Severim tabii. Keşke elimde tüm çocukları koruyabilecek bir güç olsaydı."

"Keşke... Şaşırtıcı aslında, normalde yabancıları hiç sevmez. Ama seni sevdi."

"Alabilir miyim?"

"Al bakalım." Deyip yavaşca çocuğu kollarıma buraktı. Kucağıma gelen çocuk çığlık çığlığa gülüp ellerini yanaklarıma koymuştu.  Bu haraketiyle ben de genişce gülümsemiştim. Miniği düşmemesi için sıkıca tutup ellerinin içini öpmüştüm.

"İsmi ne, kaç yaşında?"

"İsmi Güzhan ve daha 1 yaşında bir minik adam." Demişti.

"Ben bu minik adamı yerim ki." Deyip pofuduk yanağına bir öpücük kondurmuştum. Ama sakallarım battığı için hoşuna gitmemişti.

"Hoşuna gitmedi mi, bebeğim. O zaman sakalları kesiyoruuz." Sevinçle ellerini çırpmaya başlamıştı. Sanki anlıyordu da. Seni gidi seni. Şimdi de babasını istiyordu. Babasına doğru ellerini uzattıp 'ba- bba' demişti.

"Gel bakalım miniğim." Sonra da bana hitaben konuşmuştu.

"Hadi yemeğe. Sonra Güzhanı uyutup çalışma odama geçeriz konuşmak için."

"Olur tabii."

Yemek faslı bittikten sonra Gurbet Güzhanı yatırmaya gitmişti. Ben de salonda onu bekliyordum. Başıma gelenleri düşünüyordum. Burada mı kalacaktım acaba sonsuza kadar? Geri dönmeli miydim? Bilmiyordum...

"Elgin." Adımın seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Ha geldin mi?"

"Hadi odaya geçelim." Hadi bakalım. İnanırdı umarım.

Sonunda odaya geldiğimizde derin bir nefes almıştım. Söyleyeceklerimi beynimde toparlamaya çalışıyordum. Sonuçta bana da birisi böyle şeyler anlatsa inanmazdım. Yani o da inanmayabilir.

"Anlat bakalım, nasıl geldin buraya?"

~1.bölümdeki olayları anlatır.~

"Sana inanmam için bir sebebim yok." Demişti arkaya yaslanarak.

"Yani benim de kanıtım yok. Nasıl kanıtlarım onu da bilmiyorum. Sadece sen çevredeki insanların gökten düştüğümü gördüğünü söylemiştin." Sözlerimle biraz düşündü.

"O zaman kamera kayıtlarına bakalım. Evin çevresinde de, içinde de kameralar var."

Birilerini çağırıp beni buldukları günün kamera kayıtlarını istemişti. Kayıtlar geldiğinde beraber izlemeye başlamıştık.  Bu kayıtlar yüksekten gösteriyordu, galiba bir direkteydi.

Dikkatle oynayan görüntülere bakıyorduk. Etraf sakin görünüyordu. Ve sonunda görüntü gelmişti. Ohaa... Resmen yoktan var olmuştum. Tam olarak gökten değilde bir yarıktan düşmüştüm. Havada garip bir gümüşümsü dalgalanma olmuştu ve ben ortaya çıkmıştım. İkimiz de şaşkınca bir-birimize dönmüştük.

"Bu yeterli olur galiba?" Demiştim.

"Fazlasıyla... Ama hâlâ sana tam olarak güvenmiyorum. Üzgünüm." Onu da anlıyordum.

"Anlıyorum seni. Sonuçta beni tanımıyorsun. Hayatına gerçek anlamda gökten düşer gibi girdim." Son söylediğim ikimizi de güldürmüştü. İşte gerçekler...

"Evet biraz öyle oldu. Gel sana evi gezdireyim. Yarın işe gitmem gerek sonra kaybolursun falan." Dalga geçiyordu pis yakışıklı.

"Ehh gezdir bakalım. Gerçekten kaybolurum. Ciddiyim... Böyle ev mi olur yav."

"Konuşma da gel."

Bir süre evi gezmiştik. Evi gezmek gerçekten yorucuydu. Ne gerek var yani bu kadar büyük eve abi. Kaybolsam saatlerce bulunmam. Hayır abartmıyorum. Evi gezmek bittikten sonra Gurbete söyleyip odaya çıkmıştım. Uyumak istiyordum.

Bölüm sonu.

Merhabalar🌼Umarım iyisinizdir. Bölümü bırakıp kaçıyorum.

Gurbet akıllı adam bu arada...

Howl kaçar👋

PARALLELS (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin