8 Kasım
Öğlen saatleri...Elgin
Odamda eşyalarımı topluyordum. Sonunda ev işini halletmiştik. Buraya arabayla 20 dakika uzaklıkta bir apartman dairesiydi. Ev 2 oda 1 salondu. Ferah ve ışıklı bir mutfağı vardı. Yani kısaca benim için dört dörtlük bir evdi. Eşya işi falan her şey hallolmuştu. Bu geceden evimde kalmaya başlayacaktım. Evim... Tarifi imkansız bir kelimeydi benim için.
"Gitmesen olmuyor öyle mi?" Kapı pervazına yaslanmış Gurbet asık suratıyla beni izliyordu.
"Bu konuyu konuşmuştuk ama..."
"Biliyorum ama yine de gitmeni istemiyorum." Aslında neden bu kadar direttiğini anlamıyordum.
"Neden?" Üzerindeki uzunkollu t-shirtün kollarıyla oynamaya başlamıştı.
"Sadece... Alıştım işte sana. Hem Güzhan da seni çok seviyor."
"Ben de sizleri çok seviyorum zaten. Burada sizden başka kimsem yok. Ama yine de kendi evimin olmasını çok istiyorum. Hem sık sık geleceğim buraya. Hiç özletmem kendimi." Deyip sırıtmıştım.
"Özletme zaten."
"Bir gün bıkarsan külahları değişiriz, Gurbet efendi."
"Ne haddime, Elgincim."
"Bu arada Güzhanı getirsene seveyim azcık. En çok onu özleyeceğim."
"Getireyim hemen miniğimi." Bir kaç dakika sonraysa kucağında Güzhanla geri gelmişti. Gülerek gidip miniği kucağıma almıştım. Yine heyecanla ellerini çırpıyordu.
"Oyy kuzum benim. Çok özleyeceğim seni ben." Tombul yanaklarına öpücükler konduruyordum. Yerdim ben bu çocuğu öyle tatlıydı ki...
"Acaba seni de mi götürsem? Hm?"
"Hayır vermem oğlumu."
"Kaçırırım ki."
"Tabii..."
"Benimle alay mı ediyorsun, Gurbet?"
"Yok canım. Öyle hadsizliği yapar mıyım? Hayır." Gülümseyip Güzhana döndüm.
"Seni çok özleyeceğim, bebeğim." O da sanki beni anlamış gibi dudaklarını yanağıma bastırmıştı. Biraz daha onunla oynadıktan sonra babasına geri vermiştim.
Nihayet toparlanmam bitmişti. Zaten eşyam çok değildi. İkizlerin zorla aldırdıkları bir kaç kıyafetim vardı. Çantamı alıp aşağıya indiğimde Gurbeti beni beklerken gördüm.
"Hazırsan çıkalım mı?"
"Sen de mi geliyorsun?"
"Ben bırakacağım seni zaten."
"Hayır diyemeyeceğim." Tam çıkmaya hazırlanıyorduk ki, bahçe kısmından Safir'in sesi duyuldu.
"Bizle vedalaşmadan öylece gidiyor musun yani?" Ona doğru dönüp kollarımı açmıştım.
"Gel buraya, şapşal çocuk." Sıkıca sarılmıştım. "Sanki nereye gidiyorum. Atlarsın abinin arabasına gelirsin her gün."
"Sonra beni evden atmayacaksan neden olmasın."
"Atmam merak etme." Safirden ayrılıp Göktunça sarılmıştım. Ayrıldığımızda gülümsüyordu.
"Güle-güle. Umarım kısa sürede yine görüşürüz."
"Görüşürüz tabii. Ah şuna baksana gülümsüyorsun bana." Bunu dememle daha çok sırıtmıştı.
"Ee artık aileden sayılıyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALLELS (GAY)
Science Fiction"Kaçacak yerin yok." Uçurumdan aşağıya baktım yeniden. Sanki beni çekiyordu. Onlara baktım. Yüzümde huzurlu bir gülümseme vardı. "Bilemezsin... Belkide her son yeni bir başlangıçtır." Anında kendimi boşluğa bırakmıştım. Hafif rüzgar bedenimi sarıy...