Merhabalar... Baya uzun zaman oldu. Üzgünüm...
Öncelikle depremden dolayı her kese geçmiş olsun. Allahtan ölenlere rahmet, yaralı insanlara acil şifalar diliyorum. Sevdiklerini kabedenlereyse sabır diliyorum. Böyle durumlarda pek bir şey söyleyemiyorum da, çünkü çok kötüydü.
Sizinle çok iletişim kuramıyorum belki ama umarım hepiniz iyisinizdir. Seviliyorsunuz✨
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
12 Kasım
Öğlen saatleriElgin
Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama sanki üzerlerinde bir ağırlık vardı. Nihayet gözlerimi açabildiğumde etrafa bakınmaya başlamıştım. Burası neresiydi? Neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. En son o adamı görmüştüm sonra da Gurbet beni uyutmuştu.
Aniden yatakta oturur hâle gelmiştim. Komidinin üzerindeki telefondan tarihe baktığımda 2 gündür uyuduğumu görmüştüm. Neler olmuştu acaba? Ben bunları düşünürken yan taraftan gelen bebek sesiyle şaşkınlıkla yatağa baktım. Güzhan neşeli bir şekilde elindeki oyuncağıyla oynuyordu. Yaklaşıp kucağıma almıştım.
"Bebeğim, burada ne işin var senin? Baba nerede peki?" Diyip yumuşacık yanaklarından öpmüştüm. Gurbet nasıldı, ne yapıyordu merak ediyordum. Bu arada kapı yavaşça açılmış içeriye ikizler girmişti.
"Elgin, uyanmışsın!" Safir'in heyecanıyla hafif gülümsemiştim.
"Uyandım, çocuklar. Siz nasılsınız?"
"Biz iyiyiz de asıl sen nasılsın?" Göktunç'un sorusuyla içimden bir ürperti geçmişti.
"Olabildiğim kadar iyiyim. Bu arada abiniz nerede? İyi mi?"
"Daha bu sabah döndü. Yorgundu, şu an karşıdaki odada uyuyor."
"O zaman ben bir baksam iyi olur. Güzhan size emanet."
"Tamam, git sen git." Kaldığım odadan çıkıp karşıdaki odaya doğru yürümüştüm. Kapıyı yavaşca açıp içeriye baktığımda Gurbet'in mışıl mışıl uyuduğunu görmüştüm. Kapıyı kapatıp yatağın boş tarafına geçerek uzandım.
Neler olduğuyla ilgili en ufak fikrim bile yoktu. Kendimi bu kadar kaybetmemeliydim belki de... Elim istemsizce saçlarına gitti, okşamaya başladım usulca. Yüzümde neden bir gülümseme oluştuğunu tam olarak bilmiyorum.
Gurbet yavaşca kıpırdanmaya başlamıştı. Usulca gözlerini açtığında beni görüp gülümsemişti.
"Uyanmışsın. Nasıl oldun?"
"Evet, ben iyiyim de. Seni sormalı neler oldu?"
"Bitti her şey, için rahat olsun."
"Nasıl yani? Adamı öldürdün mü?"
"Yanii... Öldürmedim ama yaralıydı. Bitti derken kast ettiğim şey geçitin sonsuzadek kapandığı. Bir daha buraya gelemez."
"Anladım, çok teşekkür ederim, Gurbet. Her şey için." Gülümsemişti.
"Etme artık teşekkür. Artık ailemizin bir parçasısın." Bu sözleri gözlerimi doldurmuştu. Çok güzel duyguydu ailenin olması.
"Bu arada sizin bahçedeki geçit ne olacak?"
"Onun için bir şey yapamayız. Doğal geçit o. Bir nevi kendi iradesi var galiba. Sanki kurtarılması gereken insanları kurtarıyor."
"İlginç gerçekten."
"Öyle, iyi ki de seni kurtarmış."
"Evet, iyi ki sizi tanımışım." Yüzündeki gülümsemeyle yeniden uykuya dalmıştı. Çok yorgundu gerçekten. Biraz daha uzandıktan sonra odadan çıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALLELS (GAY)
Science Fiction"Kaçacak yerin yok." Uçurumdan aşağıya baktım yeniden. Sanki beni çekiyordu. Onlara baktım. Yüzümde huzurlu bir gülümseme vardı. "Bilemezsin... Belkide her son yeni bir başlangıçtır." Anında kendimi boşluğa bırakmıştım. Hafif rüzgar bedenimi sarıy...