4 Aralık
Özay
Bugün evde yalnızdım. Gerçekten sıkıcı oluyordu bazen. Güzhan uyuyordu. Çocuk bakmaktan pek anlamazdım zaten bakıcıları ilgileniyordu. İkizler işteydi, Gurbet'le Elgin de beraber vakit geçiriyorlardı. Yavaş yavaş arka bahçeye geçip kanepelerden birine oturdum.
Başıma gelenler çok ilginçti. Ailem, arkadaşlarım, başka bir dünya olayı... Buraya geleli ne kadar zaman oldu hiç düşünmedim. Çünkü ne kadar öncesinde korkmuş olsam da buraya çabuk alışmıştım. Kendimi hiç bir zaman geldiğim diğer dünyaya ait hissetmemiştim. Nedenini bir türlü çözemediğim bir şeydi bu.
Bir süre sonra düşünmekten uyuyacaktım ki duyduğum sesle yerimden sıçradım.
"Özay, kalk!" Gelen Safir'di.
"Ne diye bağırıyorsun, lan?"
"Sinir ol diye." Deyip kıkırdamıştı. Zevk alıyordu şerefsiz.
"Neden erken geldin sen?"
"İşlerimi erken bitirdiğim için çıktım geldim. Sen de buldun mu bunuyorsun ya. Şimdi ben gidip eğlene bilirdim ama yalnız kalıp sıkılmışsın diye buraya geldim."
"Yioo sıkılmadım." Onunla inatlaşmak hoşuma gidiyordu.
"Hmm ne demezsin. O kadar sıkılmamışsın ki uyukluyordun burada." Demesiyle gülmemi tutamamıştım.
"Tamam pes ediyorum, haklısın. Sıkıntıdan patlıyordum. Siz olmadan ev gerçekten çekilmez oluyor."
"Biz olmadan mı yoksa ben olmadan mı?"
"Cıvıma, Safir."
"Nee? İki şımartmıyorsun ya. Abim de zaten kaç gündür Elgin'de kalıyor. Özledim onu da. Siz sevmiyorsunuz beni." Sözleriyle kahkaha atmıştım. Tatlıydı şerefsiz.
"O zaman birazcık şımarabilirsin. Ama azıcık." Dememle genişce gülümsemişti. Sonra da kendine biraz çeki düzen vermiş bir şey sormaya hazırlanmıştı.
"Özay, ben aslında sana bir şey sormak istiyorum."
"Sorabilirsin."
"Şey... Sen bize hiç buraya nasıl geldiğini anlatmadın. Ya da diğer dünyada neler yaşadığını. Bununla ilgili konuşmak ister misin?" Bu konunun er ya da geç konuşulacağını biliyordum. İlle de bir gün anlatmam gerekecekti zaten.
"Aslında başta her şey iyiydi. Ailemle mutlu bir şekilde yaşıyorduk. Zengindik baya. Ta ki o güne kadar. 6 yaşlarında falandım. Bir gün evimize baskın yapmışlardı. Tabii ben küçük olduğumdan hiç bir şeyi doğru düzgün algılamıyordum. Babam beni güvendiği birisinin kucağına verip gizli bir yolla evden çıkarmıştı. O zaman çok ağlamıştım beni bırakmamaları için. Gözyaşlarımı silip geleceklerine dair söz vermiştiler bana. Ama o günden sonra bir daha görmedim." Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim.
"Beni o adam büyüttü. Gerçekten beni kendi oğlu gibi büyüttü. Babam bütün varlığını benim üzerime yapmıştı. Ama şirketleri falan o adam idare ediyordu. Yaşım geldiğinde bana geçmeliydi ama ben kabul etmemiştim. Ne bileyim istememiştim işte.
Bir zaman sonraysa mecbur kaldım. Çünkü amcam yaşlanmıştı. Şirketin başına geçeli bir yıl yeni dolmuştu ki ne olduğu belli olmayan akrabalarım çıkagelmişti. Tabii iyi niyyetli olduklarına hiç inanmadım. Beni inamdıramayacaklarını anladıklarındaysa öldürmeye karar verdiler.
Burada devreye arkadaşlarım giriyor. Arkadaş sandıklarım... Onlara eğer beni öldürürlerse şirketten hisse vereceklerini vaad etmişler. Sonra da işte olan oldu. Beni öldürüp uçurumdan atmayı düşünüyordular. O şerefsizlerin eliyle ölmekdense kendimi öldürmek daha cazip gelmişti. Ya da bir umut yaşardım. Aşağısı denizdi çünkü... Sonrası da işte malum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALLELS (GAY)
Ciencia Ficción"Kaçacak yerin yok." Uçurumdan aşağıya baktım yeniden. Sanki beni çekiyordu. Onlara baktım. Yüzümde huzurlu bir gülümseme vardı. "Bilemezsin... Belkide her son yeni bir başlangıçtır." Anında kendimi boşluğa bırakmıştım. Hafif rüzgar bedenimi sarıy...