Çam ağaçlarının arasında, kuş seslerini dinleyerek ve konuşmadan yaklaşık yarım saattir yan yana yürüyorlardı. İkisi de arada yan gözle birbirlerine bakıyorlar ama sessizliği bozmaya cesaret edemiyorlardı. Bu şekilde, sessizlik içinde Ilgaz'ın karavanı bıraktığı kamp alanına yakın olan sahile gelmişlerdi bile. Ceylin yine tıpkı sabahki gibi üzerindekileri aceleyle çıkardı ve Ilgaz'a döndü. Ilgaz ise çantalarını koyup havlularını serecek bir yer bulmakla meşguldü.
Ceylin beklemekten sıkılarak çantasından çıkardığı havlusunu hızlıca hemen önlerine serdi. Sonra birşey demeden hızlıca Ilgaz'ın sırt çantasını alıp havlusunun üstüne koydu. Ilgaz memnuniyetsizce baktı ama birşey demedi. O da hızlıca üzerini çıkardı. Birlikte denize girdiler. Pek konuşmadan bir süre yan yana yüzdüler. Aralarındaki sessizlik rahatsız hissettirmiyor, aksine adını koyamadıkları bir huzur duygusunu doğuruyordu. Açıldıkları noktada başka kimse yoktu. Zaten sahilde tek tük insan vardı. Bir süre yüzdükten sonra Ceylin Ilgaz'a dönüp biraz dinlenmek istediğini söyledi. Denizden çıkıp yakınlardaki minik bir ağacın altına havlularını serip oturdular. Denizden hafifçe esen rüzgar tenlerini okşuyor, Ceylin'in saçlarını uçusturuyordu. Biraz sonra Ceylin birkaç parça kıyafetini yastık gibi başının altına koyarak uzandı. Bir süre Ceylin'i izleyen Ilgaz da koluyla başına destek yaparak uzanır pozisyona geçti. Ceylin'in gözleri kapalıydı, hafifçe gülümsüyordu. Ilgaz ise Ceylin'i izliyordu. Ceylin'in gözlerinin kapalı olmasını fırsat bilerek, saçlarından ayak parmaklarına kadar süzdü Ceylin'i.
Bu şekilde yan yana uzanmaları beraber uyudukları zamanları hatırlatmıştı Ilgaz'a. Onu en son ne zaman böyle gördüğünü düşündü. Dün sayılmazdı. Zihninde yavaş yavaş geri gitti. Galiba Ceylin'in babasının vefatını öğrenmeden birkaç gün önceydi. Hayret etti. Sanki üzerinden yıllar geçmiş gibiydi. O zamanlar, Ceylin'in de yavaş yavaş kabul etmesiyle bir tür aile olmaya başladıkları zamanlardı. Yani olamasalar da en azından niyet ettikleri zamanlar... Ilgaz'ın aklındaki binbir planla ve heyecanla yüzük aldığı zamanlar... Şimdi geldikleri hal Ilgaz'ın içini acıtıyordu. Derince iç çekti. Ceylin'in hüzünlü yüzüne dalarak Ceylin'e haber vermeden tatile çıkmaya karar vermesine sebep olan süreci düşündü.
***
1 ay kadar önceEle geçirilen telefonla Çınar aklanmıştı. Yekta cezaevine girmişti. Ne kadar sarsılsalar da yine bir şekilde hayatın ucundan tutmuşlar, hepsini olmasa bile bazı hesapları sormuşlardı.
Bir gece Ilgaz Ceylin'e biraz hava almalarını önermiş, beraber sahile yürümüşler ve buldukları bir banka oturmuşlardı. Aralarında söylenmemiş o kadar söz vardı ki, konuşamadıkları, adeta konuşacaklarına engel oluyordu. Bir süre sessizce oturduktan sonra Ilgaz çekinerek Ceylin'in eline uzanmıştı. Ceylin'in elini, iki elinin arasına almış ve sessizce oturmaya devam etmişti. Sonra Ceylin yavaşça Ilgaz'a yaklaşmış ve başını omzuna yakalamış, bunun üzerine Ilgaz kolunu tamamen açarak kadına sarılmıştı. Hiç konuşmadan dakikalarca öyle oturmuşlardı. Denizi ve geceyi izlemişlerdi. Ilgaz konuşmak niyetindeydi ama sanki dili tutulmuş gibi ne diyeceğini bilemiyordu. Öncesinde çok düşünmüştü ama şimdi hepsi saçma ve yetersiz geliyordu. Saçma ya da yetersiz de olsa birşeyler söyleyecekti, söylemeliydi. Şimdi Ceylin'le bedenlerini birbirine bastırmış halde, sadece birbirlerinin varlığına odaklanmışken söyleyeceği herhangi birşeyin bu anı kesmesinden de çekiniyordu.
"Seni çok özlüyorum." Diyebildi neredeyse fısıldayarak.
Ceylin gözlerini bir an Ilgaz'a çevirdi. Ne dese bilemedi. Ilgaz'a derinden kırgındı ama bu kırgınlıktan kurtulmayı da deli gibi istiyordu.
"Ben de seni özlüyorum."
Ilgaz, Ceylin'den cevap beklemediği için Ceylin'in konuşmasına memnun olmuştu. Ceylin'in cevabından cesaret alarak yine konuştu Ilgaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yargı Eksik Parçalar
Ngẫu nhiênYargıda eksik kalan, seyirci olarak zihnimizde tamamladığımız sahnelerinden kesitler.