Kaos bölümü ile geldim. Hüzünlü.
Yukarıda şey var, Madrigal - Ne Zamandır Sendeyim
Max on bölüme finaliz.
İyi okumalar, yorum ve vote atmayı unutmayın.
Mayısa girmiş olmamıza rağmen üstümde ince bir örtü vardı, örtüsüz uyuyamıyordum. Dylan ise üstünde hiçbir şey olmadan yanımda uyuyordu sessizce. Tanıştığımızdan beri onu ilk kez kıskanıyordum. Babası onu her haliyle kabul etmişti ve ne kadar yanlış olsa da kıskançlığıma engel olamıyordum içten içe. Babam da beni öyle sevsin istiyordum.
Ayın aydınlattığı gökyüzüne bakmaya devam ettim camdan. Ardından uyuyamadığım için onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktım. Pantalonunun cepleri karıştırıp sigara paketini buldum ve açık cama geçip dudaklarıma bir dal götürdüm. Yaktım hızla. İçime derin bir nefes çektim.
Sigaraya baktığımda paliament olduğunu görmemle aklıma Lana Del Rey'in West Coast şarkısı doldu. Hafifçe mırıldanarak sigaramı içmeye başladım. Ilık bir yaz gecesine uygun bir şarkıydı.
Birkaç dakika sonra yatak gıcırdadı. Ardından çıplak ayaklarının çıkardığı ses bana yaklaştı ve eli belimi buldu. Beni birden kendine çevirip aldı elimden sigarayı. Kaşları çatılı uykulu bir şekilde bana bakarken camın hemen yanındaki küllükte söndürdü.
"Sana yasak kelimesini anlamıyor musun sen?" diye uykulu bir şekilde kızarak konuştuğunda gözlerimi gözlerine çıkarttım. "Neden kalktın? Saat dört."
"Uyuyamadım." dediğimde bana baktı bir süre. Ardından balkonun açık kapısından balkona girdi, bana baktığında ben de müçük küçük adımlayarak balkona girdim. Koltuğa oturdu ve beni belimden tutup kendine çekerken bacaklarının arasına oturttu. Arkamdan kollarını çıplak belime doladığında başımı omzuna koydum geriye yaslanıp.
Bir elini belimden indirdi ve şortumun açıkta bıraktığı bacağımı okşamaya başladı. Bir süre sonra ona doğru döndüm. Bacaklarımı iki yanından beline doğru sarkıttım ve gözlerine baktım. Ardından ani bir karar ile birleştirdim dudaklarımızı. Bana hemen karşılık verdi.
Onu özlem ve karışık duygularla öptüm. Artık ne hissedeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Kafam karışıktı, oldukça, ve ben toplamaya çalıştıkça sanki daha da karışıyordu. Ben de daha çok dibe batıyordum. Çıkış yolu arıyordum yaşadıklarımdan ama bana kapı yaratacak tek kişi kendimdim. Ne annem yardım edebilirdi, ne abim ne de Dylan.
Ayırdım dudaklarımızı. İki elimle sıkıca tişörtünü tutarken derin bir nefes verdim, alnımı omzuna yasladım. "Yoruldum." diye döküldü dudaklarımdan.
"Biliyorum." Bir eli saçlarıma öıkıp okşamaya başladı.
"Dayanamıyorum." dediğimde durdu eli.
Bitmiş gibi hissediyordum. Sanki hiçbir şey bir daha düzelmeyecekmiş gibi. Hayatım ilk kez bu kadar kötü bir yöne gidiyordu. İlk kez ailem yanımda değildi ve babam benden nefret ediyordu. Herkesin nefretine sabrederdim. Ama bu çok farklıydı.
"Dayanmak zorunda olduğunu biliyorsun."
Bir şey demedim. Saçlarımdan öptü derince. Ardından kollarını bana sıkıca dolayıp yanağını yasladı. "Her zaman yanında olacağım. Her zaman."
"Keşke..." dedim ama devam etmedim. Ensemden tutup başımı omzundan çekti ve gözlerimizi buluşturdu. Saçlarımı okşarken bana baktı uzun bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]
FanfictionOkulun popüler çocuğu Dylan, okula yeni gelen Thomas'a her geçen gün kendini daha da kaptırırken ne yapacağını bilmiyordu.