Yemekhaneye doğru ilerliyordum. Sabahtan beri derse odaklanmaya çalışmak, insanların bakışlardan kaçmak ve bazı tripli olduğum kişileri görmezden gelerek geçmişti. Resmen gözlerim ağrımaya başlamıştı. Birden fazla görüntü kirliliğiydi resmen kelimeler. Gözlerimin önünde hareket edip dururlarken onları kovalıyordum. Ve bu yorucuydu.
Kısaca gözlerimi ovaladıktan sonra tepsime birkaç parça yemek koyduktan sonra uzakta bir masayı gözüme kestirmiştim. Bu yüzden kimse ulaşmadan neredeyse koşar adım masaya çökmüş sırtımı duvara dayamıştım. Önümdeki tepsiye baktığımda mideme cazip gelen tek şey bol kremalı cupcaketi. Bu yüzden iki tane farklı almıştım. Biri çikolata kremalı, muzlarla süslenmişti; diğeri de vanilyalı, çilekle süslenmişti.
Sanırım ilk olarak muzlu olana saldıracaktım. Bu yüzden dilimi dudaklarımda gezdirdikten sonra çikolatalıyı ellerim arasına alıp ambalajı yavaşça sıyırmıştım. Sonuçta avıma iyi davranacaktım. Ki ağız sulandıran kek kesinlikle benim mükemmel bir avımdı. Büyük bir ısırık almayı planladığım için önce meyve suyumdan bir yudum alıp ağzımı ıslatmıştım. Mutlu bir şekilde ilk ısırığımı alırken sevinçle inlemiş ve kafamı duvara dayamıştım.
Gerçekten tadı muhteşem ötesiydi. Tanrım... Kesinlikle daha önce bu tadı keşefetmem gerektiğini düşünüyordum. Gülümsemem büyürken büyük lokmamı ağzımın içinde çeviriyordum. Onca ders saatinden sonra beni gerçekten de mutlu etmeyi başarmıştı. Bunu kim yaptıysa elini teşekkür amaçlı sıkmalıydım. Belki de bugünkü menüye soktuğu için yapmalıydı-
Düşünce trenim masaya koyulan iki tane tepsiyle bozulmuştu. Homurdanmama engel olamazken tek gözümü aralayarak birbirlerine öldürücü bakış atan iki çocuğa baktım. Biri vahşi siyah kıvırcık saçlarıyla Eddie, diğeriyse sarı dalgalı bukleleriyle Billy'di. Tek kaşım havaya kalktığında onlara şüpheyle bakıyordum. Billy'i dün partide ve hatırladığım kadarıyla bırakmadan önce basketboldan hatırlıyordum.
Aslında bırakma nedenimdi. Eski arkadaşı Tommy ona yapışınca ve ikisi birlik olup beni rahat bırakmayınca akıllıca bir sebep yapmama yardım eden tek etkenden biri olmuştu. Sonunda ikisi de bana döndüğünde yüzlerinde aptalca gülümsemeler vardı. Göz devirmek istiyordum... Yine de kendimi tutup kollarımı birbirine bağlayıp tek kaşımı kaldırdım. Güzel keklerimle arama girdiklerine göre iyi bir nedenleri olmalıydı.
"Yanına oturabilir miyim diye soracaktım prenses-"
"Soracaktık." Eddie'nin boşluğuna dirsek atarken onu düzeltmesini izledim. Ne olduğunu anlamış değildim. Ama belki biraz komedi çıkar diye omuz silkmekle yetindim. "Güzel keklerimle arama girmediğiniz sürece sıkıntı yok." Ağzımın içinde geveleyerek elimdeki keke aşk dolu bakışlarımı yolladım. Çikolatalının geri kalanını da ağzıma tıktan sonra aklıma takılmam gereken bir yer dank etmişti.
"Bir dakika sen bana prenses mi dedin!" Ağzımın içi dolu olmasına rağmen boğuk bir şekilde haykırmıştı. Yüzüm utançtan kıpkırmızı olmuştu kesin. O mavi parıltılı gözlerini ve alaylı bir şekilde gülümseyen ağzını yumruklayabilirdim. Bundan eğlenmemeliydi. Ben kız bile değildim, sadece biraz bakımlıydım.
"Bunu sorun etmediğini sanıyordum, tatlı çocuk." Gülümsemesi sırıtmaya dönüştüğünde sinirlerim tepeme çıkmıştı. Şimdi de tatlı çocuk başıma çıkmıştı. Ugh! Sinirle nefesimi dışarı verirken ön kahküllerimi yüzüme doğru çekiştirmiştim. "Cidden... Yüzünü dağıtmak istiyorum Hargrove." Homurdanmama sadece kahkaha atmakla yetinmişti.
"Bir dakika. Onun hem adını hem de soyadını bilirken beni nasıl bilmiyorsun?" Eddie kaşlarını çatıp yüzüme baktığında parmaklarımın arasından ona göz devirmiştim. "Eskiden basketbol takımındaydım. Bırakmamın sebeplerinden birisini nasıl unutabilirim ki?" Dramatik bir ton kullanarak dudak büzdükten sonra diğer keke dönmüştüm. Ağzımda o kadar çabuk erimişti ki tadını bile çıkaramamıştım.
Vanilyalıdan büyük bir ısırık alıp bakışlarımı onlara çevirdim. İkisi de dikkatle bana bakıyordu. Neden bana bakıyorlardı? Yüzüm ısınırken ikisine de kaşlarımı çattım. "Önünüze baksanıza!" Çocukça homurdanmama sadece gülümseyip önlerindeki yemeğe dönmekle yetinmişlerdi. En azından yüzümdeki kızarıklıklar silinene kadar öyle olmasını umuyordum. Yine de somurtmamaya çalışarak son ısırığı da ağzıma tıkıp çiğnemeye başlamıştım.
Biraz fazla olmuştu ama olsun. Birazdan kalkıp gitmeyi düşünüyordum. "Steve!" Yan tarafımdan büyük bir gürültü olurken yerimde sıçramıştım. Diğer ikiliye baktığımda kaşları çatılmış bir şekilde kim olduklarına bakıyorlardı. Aman Tanrım! Lütfen ikisininde benden hoşlanma yüzdesi en fazla kaç olabilir ki? Yüzümü ovalarken hafif bir inilti ağzımdan kaçmıştı. Bu seslerin kime ait olduğunu biliyordum.
"Steve!" Nefes nefese bir Robin.
"Sana bir haberim v-" Heyecanlı bir Chrissy.
"Sizin burada ne işiniz var?" Koruyucu Nancy Wheeler.
Yüzümü sıvazlarken onlara yorgun bir bakış attım. "Evet, bana bir ceza verdikten sonra beni partide yalnız bırakan ama aslında yalnız bırakmayacaklarına söz veren arkadaşlarım bu sözlerini unuturken şimdi yanlarıma gelme sebepleri nedir?" Somurtarak söylediklerimden sonra yine tüm dikkati üstüme çekmiştim. Henüz burada bulunma nedenlerini söylemelerini kaldıramayabilirdim.
"Vay canına bu kadar kızacağını düşünmemiştik." Nancy mırıldanırken yavaşça yanıma oturup kolunu omzuma atıp beni kendisine çekmişti. Wheeler ve sahiplenici davranışları. Gözlerimi devirirken az çok attığı öldürücü bakışları sezebiliyordum. Kendimi ondan geriye doğru çekerken aklıma gelen, büyük ihtimalle pişman olacaktım, planı uygulamaya koymaya karar verdim.
"Siz beni bırakıp gittikten sonra bu iki centilmen benimle vakit geçirme nezaketini gösterdi." Altında tehlike olan bir gülümsemeyle Eddie ve Billy'e çevirdiğimde ikisi de bana şaşkınca gözlerini kırpıştırıyordu. Bu yüzden ikisinin de bacaklarına sertçe tekme indirdim. Kendilerine gelmeleri gerektiğini fark ettiklerinde başlarını sallayıp eski hallerine döndüler.
"Yardım arayan bir meleğe nasıl hayır diyebilirdim ki?" Eddie çenesini ellerinin üzerine koyarken ona flörtöz bir gülümseme göndermişti.
"Şövalyesi olmayı seve seve kabul edebileceğim bir prenses gibiydi. Fark etmemem mümkün değildi." Billy de tek elini çenesine dayayıp gülümsemişti.
Resmen beni sinirlendirmek için uğraşıyorlardı. Burnumdan nefes verirken ayaklarına birer tekme daha atıp kızlara dönmüştüm. Büyük ihtimalle kızarmış domatese benziyordum. "Yine de sizi gözüm çok tutmadı, arkadaşımı üzerseniz sizi var olduğunuza pişman-" Nancy tehdidini bitiremeden Robin beni ve onu ayağa kaldırmıştı.
"Steve toplantısı yapacağız! Hadi!" Bizi ilerletirken Chrissy kısık gözlerle onlara bakıp bir iki şey mırıldandıktan sonra arkamızdan yetişmişti. Ne söyleyeceklerini merak ederken okulun arka tarafındaki sokağa girmiştiler. Bir taşın üstüne oturduktan sonra kısık gözlerle onlara baktım.
"Amigo takımında olmaya ne dersin?"
————❃——————⭑⭑
evet, ayık kafayla yazılmamıştır haberiniz olsun şsdoıgjsşdfoıgsjdşgoı
ldkwhoisthisguy sanaa( ꈍᴗꈍ)
anlışı falan filan bir şeyler varsa kusura bakmayın çünküüü kontrol edemeden yatmam gerekiyor -_-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞
Fanfiction𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊❝- Steve, bebeğim... Sen olduğun kişiyken güzelsin, olmalarını istedikleri kişiyken değil. Bunu unutma, ben seni olduğun kişiyken seviyorum. Hepimiz seviyoruz.❞