Stevie

130 12 28
                                    

Steve arkadaşlarıyla arasını düzeltmiş, üvey annesinin kağıt üzerinde de annesi olmasını sağlayacak her türlü şeyi yapmışlardı. Sonuç olarak babasının üzerine yıktığı yük annesi tarafından alınmış, artı büyük bir sevgi kalbine doğru yönlendirilmişti. Tek boşluk odasında parti için yaptığı kostümünün yanındaki çifte sahip olması gereken kişiydi. Büyük bambi gözler, vahşi kıvırcık saçlar ve gitar tellerine dokunmaktan nasır tutmuş güzel eller...

Aklından çıkmayan tek büyük tablo Eddie Munson'dı. Onu tüm tuhaflıkları ile seven, herkesin onu öyle seveceğine inandıran. Büyük bir peri masalı gibiydi hayat onun yanında. Yüzünden düşmeyen bulaşıcı bir gülümsemesi vardı. Alaycılık damlayan sırıtması kanınızı kaynatırken gülümsemesi nadir ve yumuşaktı.

Her zaman küçük parıltılarla dolu gözleri bir türlü sönmüyordu. Hatta Steve her oraya baktığında kendini gördüğünü hissediyordu. Ama her şeyin bir sınırı olduğu gibi Steve'in de sınırının aşılması, kandırıldığını hissetmesine sebep olmuştu. Sonuçta elde edilmesi gereken bir obje değildi. Kalbine iğnelerin battığını hissederken odasında oturmuş duruyordu. Daha sonra kapı nazik bir şekilde çalındı. Gelenin kim olduğu belliydi.

Annesi gelmiş olmalıydı. Kendini toparladıktan sonra girmesi için hafif homurdanma çıkardı. Sesine pek güvenmiyordu. Clara onun ses tonundan bile anlayabilen biri olduğu için böyle bir hataya düşmeyi istemiyordu. Kapı açılıp içeri adım attığında gözleri mutlulukla parlıyordu. Steve ne olduğunu anlamasa da elinden geldiğince gülümsemeye çalıştı.

Her an mutlu olamıyordu belki ama onun önünde de mutsuz olmak istemiyordu. Kötü olan hiçbir duyguyu hak etmeyen bir insandı. "Steve, şey senin için biri geldi. Seni görmekte acayip derecede kararlı ve ben onu reddedemedim. Oldukça tatlı bir yüze sahip. Yani... Seni onunla baş başa bırakacağım."

Clara birkaç büyük adımla yanına geldiğinde ona sıkıca sarılmış, ellerini orta uzunluktaki dikili saçlarından geçirip okşamıştı. Aldığı nefesi boynuna doğru verdikten sonra geri çekilmiş ve yüzünde yavaş yavaş kaybolmaya başlayan yaralardan birini nazikçe okşamıştı. "Umarım beni affedersin oğlum ama bilmeni isterim ki seni böyle görmeye artık tahammülüm kalmadı."

Steve kafası karışmış bir şekilde arkasından bakarken anlamaya çalışıyordu. Ama babasının dediği gibi aptal olmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Zeki değildi, bu yüzden basketbol oynuyordu ama okulda zorba olmayı bıraktığında zorbalığa uğrayan kişi olmaya başlamıştı. Bu yüzden ondan da vazgeçmişti. Aslında modacı olmak istiyordu. Dikiş, model düşünmek ve tasarlamak ya da renkleri müthiş bir şekilde birbirine yakıştırmak gibi şeyler onun zeka kapasitesine giriyordu.

Yine de bu kimseyi memnun edecek kadar güzel bir şey değildi. Aldığı nefesi yavaşça verirken çenesini dizlerine yaslamış üzgün bir şekilde yere bakıyordu. Gelen kişi büyük ihtimalle evden çıkması için bahane uydurmaya çalışan en iyi arkadaşı Robin veya bir ev hanımı gibi oturup durmaması için homurdanan küçük Dustin olurdu.

Bu yüzden pek bir beklenti duymadan oturmaya devam etti. Düşünceleri kafasının içinde dönüp dururken gerçeklikten koptuğunun farkındaydı. Önündeki sahneye kör olmuştu, sesleri dinleyemeyecek kadar da sağır. 

Önünde bir el sallanmaya başladığında kendine gelmişti. Güzel kirpikleri yavaş yavaş açılıp kapanmış, önünde sallanan ele odaklanmıştı. Yüzüklü ve güzel elleriyle Eddie orada durmuş gergin bir şekilde ona bakıyordu. Kaşları çatılırken ona olan kırgınlığı gün yüzüne çıkmıştı. Kalbine batan iğneler daha belirgin bir hal almış, kanamaya yetecek kadar derinleşmişti.

"Sanırım annen kapıyı üstümüze kilitledi." Suçlu bir şekilde eliyle ensesini kaşırken şaşırmış küçük bir homurdanma ardından kapı kolunun deneme sesi Steve'in burada onunla kalmaya bile tahammül etmediğinin işaretiydi.

𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin