Ne olduğunu anlamadan Hopper'ın babamın sinirli vücudunu ters kelepçe yapmasını hayretle izledim. Burnundan soluyarak kendini kurtarmaya çalışıyordu. Mutfaktan çıkarken kendimi Clara'nın kucağına bırakmıştım. Yüzünü son kez bile görmek istemiyordum. Bana bir şans verilseydi onu hiç görmemeyi dileyebilirdim bile.
Kendimi salmamaya çalışarak bütün seslerin uzaklaşmasını bekledim. Dünyanın tekrar aynı sessizliğe gömülmesini ve birinin bunun bana bir rüya olmamasını söylemesini bekledim. Clara nazikçe kısa saçlarımı okşuyor, beni rahatlatmak amacıyla yaralarıma tüy kadar hafif öpücükler konduruyordu.
"Bitti Steve. Sana yardım etmek için sonunda bir şey yapabildim." Mutluluk gözyaşlarının yanaklarından boynuma doğru ilerlediğini hissettiğimde ben de aynı durumdaydım. Ona daha sıkı sarıldım. Kelimeler ağzımdan çıkmayı henüz başaramasa bile bu yaptığım hareketten anlamasını umuyordum.
"Seni seviyorum anne." İlk defa ona anne dediğimde nefesinin kesildiğini duymuştum. Hatta daha sonra kendisini geri çekip yüzümü dikkatle avucunun içine aldı. Mutluluk gözyaşları yüzünü okşarken gülümseyen yüzünde büyük bir heyecan esintisi vardı. "B-bana az önce ne dedin?" İnanamıyor gibi duruşu beni güldürürken yanağımı tutan avcuna bir tane öpücük kondurdum.
"Sana anne dedim. Bu da seni öz annemdense daha çok anne gibi kabul ettiğim ve bunu resmi olarak da yapmak istediğim anlamına geliyor." Clara'nın kızlık soyadını almayı gerçekten isterdim. Açıkçası henüz reşit olma yaşıma girmemiştim ve bundan sonra o adamın soy ismiyle yaşamak istemiyordum. Ayrıca büyük ihtimalle Clara da ona boşanma davası açacak, kendi hayatına devam edecekti. Belki bunu benimle yapmak isterdi.
"Aman Tanrım! Tabii ki de senin benim biricik oğlum olmanı isterim." Bana daha sıkı olarak sarıldığında kıkırdamış ve omzunun üzerinden bana köpek bakışlarıyla bakan çocuklara gülümsemiştim. Clara yüzündeki yaşları sildikten sonra kendini geri çekmiş, saçımı okşadıktan sonra beni yavaşça çocuklara doğru iteklemişti.
Gülümsemem yüzümde büyürken kollarımı aralamış bana sarılmaları için onları teşvik etmiştim. Belli ki sadece bu anın gelmesini bekliyorlardı. Çünkü Max ve El başta olmak üzere büyük bir köpek sürüsü gibi üstüme atladıklarında kahkahama engel olamamıştım. Bebek bakıcısı olmakla başladığım şey bir aile kurmama yardım etmişti. Kocaman bir ailem olmuştu. Bu artık mutlu olabileceğim anlamına geliyordu.
Hepsinin alınlarına ve saçlarına öpücükler kondururken üç çift ayak görüş alanıma girdiğinde şaşkınca başımı kaldırmıştım. Mahcup yüzleriyle önümde duran kızlar etraflarınabakıyor ve epeyce bir endişeli duruyorlardı. Onlara kızgın kalamıyordum. Aslında ben de onların ilişkilerine gereken önemi verememiştim. Yani onların bu yaptıklarını affetmeye çalışabilirdim. Onlar benim arkadaşlarımdı, onlara kızgın kalamazdım.
Bu yüzden onlara tek kaşımı kaldırmış, gülümseyerek bakmaya başlamıştım.
*
Şu anda bütün yavrularla kucaklaşmış ve onların alınlarına tek tek öpücük kondurmuş olan Steve'i görmek yüzümde büyük bir gülümsemenin oluşma sebebiydi. Gidip ona sarılmak, bütün yaralarına öpücükler kondurup kollarım arasına hapsetmek istiyordum. Hatta parmaklarımı güzel çene hattında, yumuşak pembe dudaklarında gezdirmek istiyordum.
Onu aynı şekilde gülümsetebilmeyi istiyordum. Kendime engel olamadan ayaklarım ona doğru ilerlerken birinin beni ceketimden tutup güçlü bir şekilde odaya çekmesi durdurmuştu. Ne olduğunu anlamamıştım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmış, gözlerim yuvasından çıkacakmış gibi bir hal almıştı.
"N-ne-"
Karşımda tek kaşını kaldırmış, kollarını birbirine dolamış Bayan Harrington beklediğim bir şey değildi. Ağzımı açtığım gibi kapatırken hesap bekleyen duruşu ve gözleri utanmama sebep olmuştu. Büyük ihtimalle oğlunun kırılmış kalbinin nedenini haklı bir şekilde öğrenmek istiyordu. Elim ensemdeki kıvırcık saçlara uzanırken yumuşak bir şekilde nefesini vermesini izledim.
"İyi birine benziyorsun Eddie. Yine de oğlumu neden üzdüğünü bilmek istiyorum." Sesi sert bir tonda çıktığında yutkunmama engel olamamıştım. Yine de bu açıklamadan kaçınmak gibi bir isteğim yoktu. Zaten eninde sonunda onunla tanışacaktım. O yüzden konuşmamak yerine ağzımı aralamayı seçtim.
"Ben Steve'i aslında 11. sınıfın ilk döneminde tam anlamıyla fark ettim. Yani gerçek Steve Harrington'ı. Kral unvanıyla olan değil, belli etmese de gururlu bir şekilde bebek bakıcısı unvanını gururla taşıyan Steve'i. Ve ondan ciddi anlamda hoşlanmaya başladım." Yanaklarım yanarken kendimi toparlamaya çalıştım. Bunu daha ona söylememişken annesine anlatmam daha da garipti.
"Salakça bir şeyle ve belki de daha çok kıskançlıkla diyebilirim. Biriyle iddiaya girdim. Yanlış anlamayın! Onu seviyordum ve yaklaşmak istiyordum. Ama bir türlü cesaret edemiyordum çünkü onu en yakın gördüğüm tek an çocukları oyun gecemiz bittiğinde almaya geldiği zamandı. Beni fark ettiğini sanmıyorum çünkü oldukça korkak davrandım.
Yani hala gözümde çok güzel, havalı ve ulaşılmazdı. Bu yüzden korkaklığımla kıskançlığımın birleşti. Ben buna cesaret demiştim ama daha çok aptallıktı. Neyse onunla partide tanıştım. O çocuğun ona yakınlaşmasını istemediğim için kabul ettim. Bir yanım itiraf etmek istemese de onunla bir iddia için flört edecek olma ihtimaline karşılık öfkeyle dolmuştu.
O gece ona dokunduğunu görene kadar uzaktan izlemeye devam etmeyi düşünmüştüm. Ama son darbe buydu. Bardak bir damla daha alamayacak kadar dolmuştu, artık taşıyordu. O günden sonra onunla tanıştım ve lanet olası iddia yüzüme vurulana kadar unutmuştum. Koca bir aptalım."
Yüzümü ellerim alasına alp ovaladıktan sonra sıkıntılı bir nefes vermiştim. Vereceği tepkiden korkuyordum. Açıkçası bana bağırmasını, ondan uzak durmamı ve onu hak etmediğime dair bağırışlarını duymayı bekliyordum. Daha sonra hiç beklemediğim bir şekilde omzumda bir el hissettim. Yüzümdeki ellerimi indirdiğimde bana sıcak bir gülümsemeyle bakan kadını beklemiyordum.
"Bence bunu Steve'e anlatırsan seni anlayacaktır. Yaptığın hiç hoş değil, bunun için seni büyük ihtimalle mahvetmeliyim ama onu çok sevdiğin belli. İkinizde büyük bir duygusal boşluktasınız ve birbirinize ihtiyacınız var. Bu yüzden bence uygun anı kolla evlat."
Bana sıcak bir kucaklama verdiği için ağlamak üzere hissediyordum kendimi. Yine de dudağımı ısırıp mutlu olmama izin verdim. Bu kadarıyla mutlu olabilirdim. Belki daha sonra Steve ile birlikte paylaşacağım bir mutluluk anı olurdu. Bunu çok istiyor, içimden defalarca diliyordum.
————❃——————⭑⭑
evet, uzun aralar için kusuruma bakmayın hepsi de zorunlu.
acayip yorgunum ama yazmak istedim ve gözlerim açık kalamayacak kadar ağırlaştı bu yüzden kontrol edemiyorum.
sooorry. ve iyi geceler<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞
Fanfiction𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊❝- Steve, bebeğim... Sen olduğun kişiyken güzelsin, olmalarını istedikleri kişiyken değil. Bunu unutma, ben seni olduğun kişiyken seviyorum. Hepimiz seviyoruz.❞