öhm-
⭑
Ilık dudakları aralanmış dudaklarımı okşarken belimdeki eli beni kendisine doğru güçlü bir tutuşla çekti. Şu anda resmen kucağında oturuyor pozisyonundaydım, başta epeyce bir garip hissetsem de bundan hoşlandığıma karar vermiştim. Bu yüzden kendimi onun dokunuşuna bırakmaya karar verdim.
Ceketimden içeri soktuğu yüzüklerle dolu parmakları beni ürpertirken ağzımdan çıkan mırıldanmaya engel olamamıştım. Aslında fazla sesli biri değildim ama söz konusu Eddie olduğunda kendim hakkında bilmediğim bir sürü şey çıkabiliyordu. Dudaklarında bir gülümseme hissettiğimde sadece gözlerimi devirmek istiyordum.
Yine de sırtımda dolaşan eli ön tarafımdan göğsüme doğru ilerlerken öylece kalmış ve ayrıldığım dudaklarından küçük bir nefes vermeme sebep olmuştu. Genel olarak zayıf noktalarımdan biriydi şu anda dokunduğu çıplak göğsüm. "Demek zayıf noktalarımızdan birini bulduk prenses." Boğuk çıkan sesi yutkunmama neden olurken etkilendiğimi hissedebiliyordum.
Heyecandan titreyen ellerim omuzlarını bulurken gözlerim yarı kapalı bir şekilde ona bakıyordu. Her an elinden kayıp gidecekmişim gibi her hareketimi, yaptığım her mimiği izliyordu. Yanaklarıma yükselen sıcaklığı hissedebiliyordum. Eli bulunduğu noktada yavaşça daireler çizerken omuzlarında duran ellerimi göğsüne doğru kaydırmıştım.
"N-neden bana öyle bakıyorsun? Yani tüm her şeyi hafızana kazımak istiyormuş gibi."
"Çünkü bunu istiyorum meleğim." Dudaklarında yumuşak bir gülümseme peydah olurken dudakların yavaş bir şekilde açıkta kalan boynuma ilerlemiş, beni ürkütecek şekilde dudaklarının arasındaki nefesi vermişti. Hafif bir titreme beni ele geçirirken hayaleti andıran sırıtmasını tenimin üstünde hissedebiliyordum. Nefes alıp verişlerim hızlanırken başımı hafifçe eğdim.
Dudakları çok yavaş bir hareketle tenimi sıkıştırırken sıcak dilini hissedebiliyordum. Büyük ihtimalle küçük bir mor leke oluşturacaktı. Bu fikri beğenmişti. "Uh... E-eddie." Ağzından istemeden bir mırıldanma çıktığında şaşkınlıkla sargılı elini ağzına götürmüştü. Bu kadar sesli olmayı asla amaçlamamıştı.
"Sorun değil meleğim, benim için o güzel sesleri çıkartmaya devam et." Sesi kalınlaşmış, başı hala boynumun hemen yanında durmuş orada oyalanıyordu. Dudakları ara ara ıslak öpücükler bırakıyor, bazı bölgelere geldiğinde dudaklarını aralıyor ve küçük kırmızı lekeler bırakıyordu. Yapabildiğim tek şey hassas tenime karşı yaptığı eziyete mırıldanmalar vermekti.
Kafasını geri çektiğinde ayaklarını kamyonetin arkasına yaslamış dizlerini hafif bir şekilde kırarak ona doğru daha fazla kaymama sebep olmuştu. Dik duran sırtı arkasına yaslanmış yüzündeki ifadeyle bana bakıyordu. Yanağımı kavrayan eli orada rahatlatıcı dairler çiziyordu. Aramızda rahatlatıcı bir sessizlik olurken uzun uzun birbirimize bakıyorduk. Tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum ama aramızdaki sakin sessizliği de bozmak istemiyordum.
Hala ceketimin altında duran eli orayı yavaşça okşuyor ara sıra titrememe sebep oluyordu. "Bu bir rüya değil, değil mi?" Emin olamayarak sorduğumda gülüşü yumuşak bir hal almıştı. Beni kendisine doğru çekerken dudakları nazik bir şekilde dudaklarımı bulmuştu. Aceleci değil, aksine tamamen yavaş ve tempolu bir şekilde hareket ediyorduk.
Yumuşak davransa da yanağımı kavramış olan eli neredeyse beni yönlendiriyordu. Kontrol tamamen ondaydı ve bunu devralmak gibi bir niyetim yoktu. Böyle iyi hissediyordum. Sanki biri gerçekten benimle ilgileniyormuş, beni seviyormuş gibi hissettiriyordu. İnanmak istemeyeceğim kadar masalsı hissederken çıplak tenimdeki eli yaramaz bir şekilde dolanıyordu. Özellikle de işaret parmağıyla baş parmağı meme ucumu sıkıştırdığında yerimden sıçramama sebep olurken ikimizden de bir inilti çıkmıştı.
"Gerçekten yaramazsın." Kaşlarımı çatarak ona baktığımda yaptığından oldukça memnun bir surat ifadesi vardı. "Bunu yeni anlaman çok yazık Stevie." Yanaklarıma doğru hücum eden sıcaklık boynumu da sardığında kızardığımın farkındaydım. Böyle küstah davranıp beni kendine daha fazla hoşlanmaya zorlayamazdı. "Kapa çeneni." Mırıldanmama karşı gülerken dudaklarıma yumuşak bir öpücük kondurup hareket etmeye başladığında bende hareketlenmiştim.
Onun beni taşımasına izin veremezdim. Böyle bir ihtimal yoktu. Ağırdım ve belini falan incitmesini istemiyordum. Ellerini kalçalarıma sabitlediğinde çatık kaşlarım sadece eğlenceli bir bakış atmasına sebep olmuştu. "Ihm... Evet, neden böyle bir pozisyondayız? Gidiyor muyuz?" Şüpheyle ona bakarken gamzeli gülümsemesi yüzünü çevrelediğinde kendime engel olamayarak parmağımı yanağında gezdirmiştim.
"Evet, gidiyoruz meleğim. Ama yerinden hareket etmeden." Birden ayağa kalkmasıyla kollarımı boynuna dolamıştım. "Eddie teknik olarak senden daha ağır ve daha uzunum." Omuz silkerken hareket etmesine devam etti. "Bu benim gücümün olmadığı anlamına gelmez tatlım. Hele de sen varken-"
"Eddie!"
⭑
Okula geri döndüğümüzde ilk işim koşarak revirde Will ve diğer çocukları aramak için arabadan inmekti. Ama Eddie beni durduğunda ve herkesin öğle yemeği için onları beklediğini söylediğinde rahatlayarak bir nefes verdi. Herkes iyiydi yine de içi görmeden rahat etmeyecekti. Bu yüzden Eddie'yi de arkamdan sürüklerken yemekhaneye giriş yapmıştım.
Her zaman ezberlediğim köşelerine doğru giderken koşar adımlarla ilerlemiştim. Mike bana dönük oturduğu için beni görmesiyle ayaklanmıştı. "Steve!" Ardından diğer herkes bana dönerken onlara doğru koşmuş kocaman birer sarılma vermiştim. Mike'a baktığımda elindeki küçük zedelenmeyle kurtulduğunu görmüştü.
Dustin, Max ve Jane iyiydi. Ama Will solgun görünüyordu. Burnunda kana bulandığı belli olan pamuk öylece duruyor, pembe dudaklarına takılmış yara bandı kendisini belli ediyordu. Ağzımdan istemeden sinirli bir homurtu çıktığında onu kendime çekmiştim. Daha çok küçüktü ve böyle bir muameleyi hak edecek hiçbir şey yapmamıştı.
"Neden yaptı?" Uzun sürmeden anlatması için kızıl kafaya bakarken aralarında benim gibi sinirli duran ve konuya direkt girecek tek kişiydi. Bu yüzden düz tutmaya çalıştığı yüz ifadesiyle yumruklarını sıktı. "Will ve Mike'ın el ele tutuştuğunu gördü. Daha sonra Will'e kötü laflar etmeye başladı. Birden ona senin gibi bir sürtük olmayı tercih edip etmediğini sormaya başladı. Onu itmeye ve hırpalamaya başladı."
Nefesimin boğazımda takılı kaldığını hissedebiliyordum. "Daha sonra Mike Will'e dokunduğu için ona saldırdı ve sana kötü şeyler söylemeye başladığı için." Benim yüzümden onlarla uğraşıyordu. Onlara beni sinir etmek için zarar veriyordu. Buna izin veremezdim. Sertleşen yüz ifademi gizlerken yumuşak bir şekilde gülümseyip kollarımdaki narin çocuğun saçlarını karıştırdım.
"Gerçekten arkamı kollamak konusunda bir numarasınız çocuklar. Ama yine de benim hakkımda istediğini demesine izin verin." Dustin ve Max'in buna itiraz etmek için ağzını araladıklarını gördüğümde elimi kaldırıp onları susturdum. "Benim yüzümden size zarar veriyor, buna izin veremem." Arkamda omzuma konan sıcak elle hala orada duran Eddie'ye bakmıştım.
"Steve haklı. Bu işi bana bırakın sizi küçük sürüngenler. Ayrıca bir daha size yaklaşan biri olursa sadece söylüyorsunuz ve biz her şeyi hallediyoruz."
Bakışları bana dönerken yumuşak gülümsemem onun da bana aynı şekilde gülümseme vermesini sağlamıştı. İçimden akıp giden elektrik akımını hissedebiliyordum. Aramızdaki güçlü bağı... Ona karşı gerçekten bir şeyler hissediyordum.
"Steve Harrington!"
————❃——————⭑⭑
evet pek iyi ve tatmin edici bir bölüm sayılmaz
amaa.. anne steve seviyorum orası kesin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞
Fanfiction𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊❝- Steve, bebeğim... Sen olduğun kişiyken güzelsin, olmalarını istedikleri kişiyken değil. Bunu unutma, ben seni olduğun kişiyken seviyorum. Hepimiz seviyoruz.❞