Kafatası Kayalığı

155 20 36
                                    

Kafamı dinlemek adına daha önceden ormanın içinde keşfettiğim kafatası kayalığına gelmiştim. Birkaç defa daha buraya gelmiş ve ne hissediyorsam buraya dökmüştüm. Bir nevi gizli yerim gibiydi. İnsanlar genelde ormanın çok derinine inmezlerdi ama ben genel insanlardan değildim. Üstüme giydiğim ceketi yere sermiş kendimi üstüne yerleştirmiştim.

Gözüm sanki dışarı çıkmak istiyormuş gibi sızlıyordu. Yine de kendimi sıktım. Normalde yapacağım bir şey değildi. Kavga etmeyi becerebilen biri değildim. Zorbalara sözlü laf yetiştirmekten başka hiçbir fiili dalaş başlatmamıştım. İş çocuklara geldiği için sinirlenmiştim. Bir de babamdan kalma huylarım...

Tommy'e vurduğum elime baktım uzun uzun. O anın verdiği adrenalin vücudumu terk ettiği için titremeye başlamış, eklem yerlerimde vurduğum sert yumruk yüzünden hafif kırmızılıklar oluşmuştu. Onu devirmiştim. Yere düşmüş ve hareketsiz kalmıştı. Yüzümden birkaç damla öfkeyle dolu gözyaşları akarken kendimden nefret ettiğimi hissediyordum.

Özellikle de babam gibi şiddete başvuran elimden nefret ediyordum. Sinirimi çıkaramadığımı hissederken elimi art arda kayanın çıkıntılı ucuna doğru vurdum. Hırsla alıp verdiğim nefes kulaklarımda çınlarken hissettiğim acı daha da ağlamama sebep oluyordu. Ama umursamıyordum. Sadece kendimi cezalandırmak istiyordum. Yaptığım ve beni buna yapmaya mecbur ettiği için kendimi cezalandırma ihtiyacı duyuyordum.

Bir süre sonra kayadan aktığını gördüğüm kan durmama ve ne yaptığımı anlamama sebep olmuştu. Kendime bir aptal yüzünden zarar veriyordum. Hırsımı ondan çıkaramadığım için kendimden çıkartıyordum. Sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda elimin acısı tüm vücudumu titretmeye başlamıştı.  Beni seven birine ihtiyacım vardı. Arkadaşlarıma...

Dizlerimi kendime çekerken sağ elimi dizimin üstüne yerleştirdim. Akan sıcak kanı hissedebiliyordum. Parçalanan etleri görebiliyordum. Daha fazla bakmak istemesem de vücudumdaki büyük hırpalanmanın farkındaydım. Böyle olmak zorunda değildi...

Uzun bir süre daha orada oturduktan sonra ormanın ilerisinde uçurum kenarına bakan yola gelmiştim. Görünen dağlar, uzun ağaçlar ve sık olmayan evler sakinleşmemi sağlarken ağlamamdan eser kalmamıştı. Üstümdeki tişörtle elimi sardığım için sadece ceketimle öylece manzaraya bakıyordum. 

Başımdan geçen tüm olayları düşünüyordum. Eğer ikizim hala hayatta olsaydı nasıl bir hayat sürerdim diye düşünüp duruyordum. Beni kollar mıydı? Ben onu kollardım. Beni sever miydi? Ben onu çok severdim. 

"Steve..."

Arkamdan duyduğum yumuşak ses beni kendime getirirken ileriye bakmaya devam ettim. Arkamı dönüp kim olduğuna bakmama gerek yoktu. Kim olduğunu zaten sesinden tanımıştım. Son zamanlarda hayatıma dahil olan ve benimle ne işi olduğunu bilmediğim Eddie Munson büyük ihtimalle beni aramış ve en sonunda buraya gelmişti.

"Güzel manzara değil mi?" Başımı çevirmeden bakmaya devam ettiğim manzaradan onun bana baktığını hissedebiliyordum. Sadece dönüp yumuşak kahve gözlerine bakmak istemiyordum. Güzel gözlerinin ben hariç her yere bakmasını istiyordum. Uzun bir sessizlik olduğunda aramızda sonunda çenemde bir el hissetmiştim. Sert bir tutuşa sahip olmasına rağmen nazik bir şekilde beni kendisine çeviriyordu.

"Hey, bana bak meleğim." Yüzünde hafif bir gülümsemeyle büyük ihtimalle iğrenç görünen suratıma bakıyordu. Gözyaşlarımdan dolayı yapış yapış olmuş yanaklarım, dudağımda oluşan küçük yarık ve en sonunda da hafif şişmiş mor gözüm... Kesinlikle berbat görünüyordum. Çenemdeki parmakları olduğu yeri bırakıp yavaşça yanağıma yükseldiğinde işaret parmağıyla baş parmağı yavaşça oradaki dokuyu okşamıştı.

Dudaklarım ağlayacağımın habercisi olarak büzülürken sadece yarım bir gülümsemeyle bakabilmiştim ona. Daha fazlasını yapmaya gücüm olduğunu düşünmüyordum çünkü. "Önemli değil, seni yakaladım. İyi olacaksın." Yanağımı okşayan parmakları alnımdaki saçları çekerken eski yerine geri dönmüş ve yumuşak gülümsemesi tekrar beni bulmuştu.

"Ben senin yanındayım."

⭑  ⭑

Eddie'nin arabasının arkasında otururken yanında getirdiği ilk yardım çantasından çıkardığı malzemelerle yüzümdeki yaraları elinden geldiğince nazik bir şekilde temizlemişti. Bulduğu küçük yara bandını dudağıma yapıştırdıktan sonra sağ kolumu nazik bir şekilde kucağına çekti. Neden olduğunu soracaktı. Neden olduğunu soracak ve benim yaptığımı öğrendiğinde beni yargılayıp kızacaktı.

Aptal olduğumu düşünecekti. İhtiyacım olduğunu ya da o an yapmak zorunda hissettiğimi düşünmeyecekti. Demek istediklerimi dinlemeyecek ve benden nefret edecekti. Elimi kendime çekerken şüphe dolu gözlerime bakmıştı. Bana hala daha aynı bakıyordu. Ama bunun neden olduğunu öğrendikten sonra yine aynı bakmayacaktı.

"Bana aynı gözle bakmayacaksın. Neden olduğunu bildiğinde beni yargılayacaksın ve sadece bana kızacaksın. Benden nefret edeceksin." Ağzımdan hıçkırıklarla dolu cümleler çıktığında elleri omuzlarımı tutmuş ve beni yavaşça göğsüne çekmişti. "Seni asla yargılamayacağım Steve. Seni anlıyorum, neden yapma zorunluluğu hissettiğini... Sadece üzülüyorum. Çünkü canının yanmasını istemiyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırırken kızarmış gözlerim yüzünde dolaştı. Bana herhangi bir yalan söyleyip söylemediğini bilmiyordum. Yüzünde herhangi bir yalan ifadesi yoktu. Bu yüzden ona güvenmeyi seçerek geri çekildim ve tişörtümle sardığım elimi açarak kucağına koydum. Başta yüzünü buruştursa da idare edecek kadar malzemeyi çıkartıp pansuman yaptı. Gerçekten kötü bir manzara olduğunun farkındaydım.

Yine de pek bir şey demeden elimi sarmaya başladı. İşini bitirmesini beklerken aklımdan bir türlü çıkaramadığım o soruyu sormak için dudaklarımı araladım. Belki tam olarak vakti değildi ama sormam gerektiğini hissediyordum. 

"Eddie neden benimle ilgileniyorsun? Eğer bu bir dalga amacıylaysa-" Eddie'nin eli çenemi kavrayıp beni kendisine yaklaştırdığında gözlerim sonuna kadar açılmıştı. En azından sağlam olanın açıldığından emindim. Gözlerindeki ifade derin ve ciddiydi. 

"Seninle dalga geçmiyorum Steve. Senden gerçekten hoşlanıyorum." Son kelimeleri boğuk çıkarken elinin belimin etrafına sarıldığını, fermuarını kapattığım ceketimin altından çıplak tenimi okşadığını hissetmeye başladığımda yutkunmama engel olamamıştım. Gözleri dudağıma odaklandığında gittikçe aradaki mesafenin kapandığını hissedebiliyordum. Bu yüzden tüm cesaretimi topladım ve o zorlu cümleyi söyledim.

"Ben de senden hoşlanıyorum."

————❃——————⭑⭑

ehe :d

ehe :d

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin