Arkadaşlar

117 19 13
                                    


Dün gece yatmadan önce Clara ile epeyce bir konuşmuştuk. Bana kalp kırıklığım geçene kadar ondan uzak durmamı daha sonra onu dinlemememin daha uygun olacağını söylemişti. Anlattıklarımı dinlediğine göre benden gerçekten hoşlanıyormuş. Oysa ben ona gerçekten çok ama çok sinirliydim. Yine de dediğini yapmaya karar verdim.

Ve onun önerisiyle bana bol gelen siyah bir kapüşonlu giymiştim. Yüzümün hepsini örtmese de en azından berbat saçlarımı saklıyordu. Ayrıca uzun kollu olduğu için de sargıdaki elim pek dikkat çekmiyordu. Gözümün biri şişip kapandığı için tek gözle görmem oldukça zor oluyordu. Ve sesli itiraf etmesem de aynadaki görüntümü berbat buluyordum.

Yine de bunu yutup okula gelmiştim. Belki de ne kadar az göz teması kurarsam o kadar çabuk kurtulurdum. Derin bir nefes alıp okul koridorunda ilerlemeye devam ettim. Dolabımın etrafında kimse yoktu. Eh epey bir erken geldiğim konusu göz ardı edilmezse az kişi olması gayet doğaldı.

Kimseye bakmadan dolaptan eşyalarımı aldığımda ilk ders durağım Edebiyat dersiydi. Oldukça sıkıcı olsa da sınıfı geçebilmem ve ağrıyan başımı dinlendirmem için güzel bir dersti. Adımlarım soyunma odalarının yanından geçip giderken beklemediğim biriyle karşılaşmıştım. Chrissy, yeşil tokayla bağladığı kıvrılmış saçı ve her zamanki düzenli makyajıyla bana doğru geliyordu. Yüzünde endişeli bir yüz ifadesi vardı.

Ona kızgındım. Nancy ve Robin'e de. Beni tek bıraktıkları için... Bana herhangi bir destek vermedikleri ve arayıp sormadıkları için onlara epeyce bir kızgındım. Yanıma koştuğunda ilerlemeye devam ediyordum. Yüzümde umursamaz ifadem vardı. Bugün bu maskemi takmayı uygun görmüştüm. Doğru seçim yaptığımdan oldukça emindim.

"Steve! Sana ne oldu? Eğer yine babansa-"

"Evet Chrissy yine babam. Önemsediğiniz ve yanımda olduğunuz için teşekkür ederim." 

Soğuk bir sesle söylediğimin farkındaydım. Hatta dalga geçer gibi bir tavır takındığımın da. Ama kalbim gerçekten büyük bir yıkımdaydı. Ve biz iyi arkadaşlarız sanıyordum. Demek ki her şey sanmakla olmuyormuş. Bana dolu gözlerle bakmaya başladığında ben de ağlayacak gibi hissediyordum. Kırık ve dökülmüş...

"Steve... Seni yalnız bıraktık, yanında duramadık farkındayım ama-"

"Ama ne Chrissy? Benim kalbim kırıldı, dayak yedim ve gerçekten hoşlandığım, sevgi beslediğim kişi tarafından parçalara ayrıldım. Babamdan dayak yedim! Benim için sorun yok ama ya çocuklar? 

Nancy Mike'ın hırpalandığını biliyor muydu?" Yüz ifadesi şok olmuş gibi dururken histerik bir şekilde gülmüştüm. "Tabii ki de yok! Boş versenize... Umarım aşk hayatınızı önemseyen, benden daha sorunsuz bir arkadaş grubuna sahip olursunuz." Ağzını açıp bir şeyler demesine izin vermeden sınıfıma girmiştim. Gözümden yaşlar aktığının farkındaydım. Nefes alamadığımın, ağrıyan başımın daha da şiddetlendiğinin de... Yine de umursamadım. Steve zaten kimdi ki? Basit bir insandan başka hiçbir şeydim.

Değişik zevkleri olan, anormal bir insan. Ben değersizdim. Ve bu böyle gidecekti. Bütün düşüncelerimi kendimden uzaklaştırıp kulağıma kulaklıklarımı yerleştirip biraz müzik dinlemeye karar verdim. Sakin bir ses belki baş ağrıma iyi gelebilirdi. Ya da kontrol edemediğim bir şekilde kaynayan duygularıma...

⭑ ⭑

Herkesten en uzak masaya oturduğumda önümde gördüğüm yemeklerin hepsi sadece midemi bulandırıyordu. Hiçbir şey yemek istemeyecek kadar iştahsızdım. Bu yüzden önümdeki yemeklere bakarken vakit geçirmeye karar verdim. Kendimi duygusuz hissediyordum. Hiçbir şey istemeyecek kadar canım sıkkındı.

Sanırım yaşadıklarımı bir anda öğütmem epeyce bir zorlanmama neden olacaktı. Gözlerim boş masanın üstünde dolaşırken birkaç tane yemek tepsisi ve beden yanıma oturmuştu. Umursamadım. Belki de kaybedenler kulübündelerdir ve oturacak tek yer benim yanımdır. Derin bir nefes aldıktan sonra kafamı kaldırdım. Bana bakan iki çift mavi göz, üzgün görünüyordu. Kızıl saçları her zamanki gibi omuzlarından aşağı uzanıyordu.

Ve yanında oturan da kıvırcık vahşi saçlarını şapkasının altına sığdırmaya çalışan Dustin'di. Büyük ihtimalle diğer çocuklarla aralarında tartışıp ikisinin gelmesinin uygun olacağına karar vermişti. Donuk ifadem ikisinin üzerinde dolaşırken onlara sarılmak istiyordum. Ama hala kendimi pek havamda hissetmiyordu.

"Baban mı yaptı bunu sana Steve?" Max umursamaz ses tonunun zıttı olan şefkatli bir sesle konuştuğunda dudaklarım büzülmüştü. Kafamdaki şapkayı aşağı çekerken kısa saçlarımı gözlerinin önüne sermiştim. Yüzümdeki yaraların hepsi ortaya dökülmüşken ağlamamak için uğraşıyordum.

"Aman Tanrım... Steve." Dustin saçlarımın benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Ama daha çok yüzümdeki yaralardan dolayı endişeliydi. İkisi de bana sarıldığında bakışlarım her zaman oturduğumuz masaya kaymıştı. Herkes oradaydı. Güzel kahve gözler ve vahşi kıvırcık siyah saçlar da... Bakışlarımı tekrar çevirip bana sarılan iki çocuğa döndüm.

Onları seviyordum. Sıcacık bir sarılma verdikten sonra onları geri çektim. "Hey, üzülmeyin. Eminim yine uzayacaklardır. O kadar çirkin göründüğümü sanmıyorum, hala çok karizmatiğim." Çatlayan sesime rağmen ağlamadan cümlemi tamamladığımda en az benim kadar üzgün görünüyorlardı. 

"Hadi gidip yemek yiyin ben biraz dinlenmek için eve gitmeliyim." Tereddütlü bir şekilde başlarını salladıktan sonra onlara son bir gülümseme verip kapüşonu kafama tekrar örttükten sonra yemekhaneden çıkmıştım. Bakışlarım yerde dolanırken usul usul arabama gidiyordum.

————❃——————⭑⭑

bu kadar bugünlük...

bu kadar bugünlük

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin