Sarah Harrington

146 22 59
                                    


Sabah kalktığımda banyoya gitmiş, yüzümü yıkadıktan sonra uzunca bir süre uzamış saçlarıma bakmıştı. Babamın istemeyeceği kadar uzamış annemin ise söyleyemese bile hoşuna gidecek kadar uzamıştı. Ellerimi buklelerimin içinden geçirdikten sonra bütün düşüncelerimi kafamdan atıp, en azından deneyerek okul için hazırlanmaya başlamıştım.

Bugün için yeşil renkli sade bir tişört üstüm içinde mavi bir ceket almıştım. Kendimi cıvıl cıvıl hissetmiyordum. Ya da çok fazla enerjik. Bu yüzden çantama koymadığım bir şey olup olmadığını kontrol etmeyi es geçip evden çıkmıştım. Yakın zamanda ailemin geleceğinin haberini dün almıştım.

Mutlu olmamıştım.

Beni arayıp sormayan insanlara karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Arabama binerken çalan radyoyu kapatıp düşüncelere dalmayı seçerken yüzüm bütün mutluluğunu kaybetmiş gibiydi. Okula yaklaşmaya başladıkça daha da kasılıyordum. Çünkü dün arkadaşlarıma kötü davranmıştım ve... Bu istemeyerek yaptığım bir tepki olsa bile sonuç olarak bu son günlerde onlardan uzaklaşmıştım.

Kendime dur diyebilmek gerçekten zordu. Ama yine de elimde kalan birkaç parça mutluluğuma tutunup arabamdan indim. Çantam omuzlarımda asılı kimseye bakmak istemeyerek dümdüz ilerliyordum. Çocukların bisikletleri olduğu yerde durduğuna göre benden çok önce gelmiş olmalılardı. Kaşlarım çatılmış her zaman toplandığımız yerde onları görmeyi bekliyordum ama görünürde yoklardı.

Beni her gün orada bekliyorlardı. Kalbim korkuyla çarparken az okul kapısının başındaki kalabalık insanlara ve tezahüratlar dikkatimi çekmişti. Hayır... Koşarak oraya vardığımda herkesin arasından sıyrılarak içeriye doğru girmeyi başardım. Will, yerde otururken kanayan burnunu bir peçeteyle tutuyordu, yanında Jane ve Max durup omuzlarını ovalıyordu. Diğer tarafta ise Mike, Dustin ve Lucas kendisinde büyük olan Tommy ile erkek kardeşiyle uğraşıyordu.

Burnumdan solurken Mike'ın hırpalandığını açıkça görebiliyordum ki bu benim için son damla olmuştu. "Hey, bok kafalı! Onlardan uzak dur!" Yakasına yapışıp öfkeyle suratına doğru nefes verirken sırıtmasını izledim. Midem bulandırıyordu. Eskiden onunla arkadaş olduğumu bilmek ve onun gibi bir zorba olduğumu hatırlamak kusmak istememe sebep oluyordu.

"Baş karakterimiz de teşrif etmiş. Merhaba Steve 'anne' Harrington." Yüzümü buruştururken yakasını bırakıp birkaç adım gerilemesini sağlamıştım. Böyle demesi hiç umurumda değildi. Bu çocukların hepsi iyiydi ve ben onlara bakmayı demesem bile seviyordum. Bunun için beni istediği kadar yargılayabilirdi. "Çok komiksin Tommy ama gidip kendi yaşıtına göre birinden sinirini çıkart." Çatık kaşlarım onu daha da eğlendirmiş gibiydi.

Ya da daha çok sinirlendirmiş. Seçenek hangisiydi bilmiyorum ama epeyce bir bozulmuş gibiydi. "O zaman senden çıkartmama ne dersin prenses Steve?" İğrenç bir şekilde saçlarıyla oynayıp beni taklit ettiğini sanarken daha da sinirlenmeye başlamıştım. Hala daha partiden olayı konuşması acınasıydı. Yüzüne sert bir yumruk geçirdikten sonra onu tekrar yakalarından tutup kendime yaklaştırdım.

"Sana bir kere diyorum. Ben ve benim yakınımda bulunan herkesten uzak dur." Daha sonra onu elimle ittikten sonra etrafına bakışını izledim. Kendisini ezilmiş hissediyordu ve kesinlikle birazdan bana saldırmayı seçecekti. Benim anlayıp onun anlamadığı olay, buradaki herkesin eğlence ve aksiyon istediği için bulunmasıydı. Bu popülerlik işi onların eğlencesi içindi. Yoksa seni havalı bulmaları ya da bulunmamaları pek önemli değildi.

"Artık onlar yerine kendine bak Tommy!" Bağırırken daha da sinirlensem de yüzüme yumruk atmasını engellememiştim. Sadece uyanmasını istiyordum. Çocukken yalnız kaldığımda benimle oynayan o çocuk olmasını istiyordum. Büyüdüğünde yaşıtlarının görüşünü önemseyen bir ergen değil. Art arda yüzüme iki yumruk daha attığında ağzımdaki kanı hissedebiliyordum.

𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin