Kız Çocuğu

156 21 134
                                    


Biyoloji dersinin zili çaldığında ölü adımlarla masadan kalkmıştım. Gerçekten yorucu bir gün olmuştu. Başta güzel ve heyecanlı gitse bile son gelen gereksiz üçlü gerçekten de sinirimi bozmaya yetmişti. Derin bir nefes alırken uzamış olan saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım, akşamdan kalma suratımın ortaya çıkmasını istemesem de gözlerimi bozmak niyetinde değildim.

Gerçi bozuk olan bir şeyi daha fazla nasıl bozabilirdim, emin değilim. Çok fazla düşünmüş olmalıydım ki başıma hafif hafif ağrı girmeye başlamıştı. Başımı ellerim arasına alırken nefes kontrolümü sağlamaya çalışıyordum. Kendimi yorgun hissetmem umarım normaldir. Dolabıma geldiğimde yaslanıp uzun bir süre gözlerimi dinlendirmek adına kapadım. 

Başımdaki zonklamanın geçmesini beklerken omzuma dokunan bir el irkilmeme sebep olmuştu. "N-ne? Kim-" Beni kendisine doğru çevirip başımı omuzuna doğru bastırırken gördüğüm ceket ve kıvırcık saç tahmin etmemi kolaylaştırmıştı. "Benim prenses sakin ol. İstediğin kadar dinlenebilirsin, senin için burada olacağım." 

İpeksi sesi kulaklarıma dolarken kendimi nedensiz bir duygu selinin içinde hissetmeye başlamıştım. Ağlamak istiyordum ama ne için ağlamak istediğimi bulamıyordum. Derin bir nefes aldım. Ağlamayacaktım. Ağlamak istemiyordum. Ben küçük bir kız çocuğu değilim...

Erkekler ağlamaz.

Erkekler pembe ve mor rengini sevemez.

Erkekler bebeklerle oynayamaz.

Erkekler bakımlı olamaz.

Erkekler...

Sen erkeksin Steve... Sakin ol ve dik dur.

Kendimi ondan geri çekerken yüzüme soğuk maskemi yerleştirdim. İçimde fırtınalar kopsa bile kimseye belli etmediğim. Sesimi duyuramadığım her zamanda ve uğradığım her hayal kırıklığında ağlamamak için kendimi tutarken takındığım maskeye tutundum.

"Ben iyiyim. Bir kız gibi teselliye ya da rahatlamak için ağlamaya ihtiyacım yok Munson." Yüzüne bakmadan arkamı dönerken çantamı kapmış elimdeki her şeyi içine tıkıştırdıktan sonra ilerlemeye başlamıştım. Şaşırıp kaldığının farkındaydım. Ben de şaşkındım. Biriken tüm duygularımı bir anda gün yüzüne çıkıp boğacağını hiçbir zaman tahmin edemiyordum.

"Steve!" Arkamdan gelen adım sesleriyle ben de hızlanmaya başlamıştım. Durmak ve onun gözlerine bakmak istemiyordum. Sonuçta herkesin bir sırrı olurdu. Ve herkes o sırrını saklamak isterdi. Sır, kendi içinde tuttuğunda anlamı olandı. Başkasıyla paylaştığın şey sır olmaktan çıkardı.

Arabamın kapısını açmışken bir el onu geri kapattığında nefesimi dışarı vermiştim. "Ne var Munson?" Endişeli gözleri yüzümün etrafında dolaşırken gerçekten üzgün görünüyordu. "Gerçekten onların dedikleri seni üzdüyse-" 

"Hiçbir anlam ifade etmiyorlar." Sesimin titremesi içimden küfür etmeme sebep olmuştu. Bakışları yumuşarken elini omzuma yerleştirip güven verircesine sıkmıştı. "Gerçekten nasıl olmak istiyorsan öyle ol, nasıl olunmanı istiyorlarsa değil." Kelimeleri yumuşaktı. Kalbimi okşayarak beni ısıtıyordu.

Kendine gel Steve! Sen teselli edilecek bir kız çocuğu değilsin, bir Harrington asla duygusunu açığa çıkarmaz.

Gülümsemeye çalışırken omzumdaki elini tutup sıktım. Gözyaşlarım salınmak için beni zorlarken bu daha çok bir yüz buruşturma gibi duruyordu. Yani öyle olduğunun farkındaydım. Boğazımı temizledikten sonra arabamın kapısını tekrar açtım. "Bana biraz zaman ver Eddie. İyi olacağım." Ya da gerçekten rol yapmak için güç toplayacağım.

Arabama binerken ve çalıştırıp evime sürerken ne düşündüğümü bilmiyordum. Sadece açığa çıkmaya başlayan duygularım vardı başımda kara bir delik gibi dolaşan. Gözyaşlarım vardı yanaklarımı yumuşak bir şekilde okşayan.

⭑⭑

Steve elleriyle uzamış kahve saçlarını tararken aynada kendi yansımasına bakıyor ve gülümsüyordu. Anne ve babası uzun zamandır bir iş gezisindeydiler. Bugün gelebilme ihtimallerine karşılık uzun saçlarını elinden geldiğince şekillendirmişti. Üstüne giydiği pembeyle beyaz karışık kazağı üstünde gerçekten toz varmış gibi silkeleyip aynadaki görüntüsüne gülümsedi.

Yanakları heyecandan kızarmıştı. Uzun saçlı görüntüsünü seviyordu. Üstündeki yumuşak pembe kazağının içindeki görüntüsünü seviyordu. Odasındaki halıya oturup bacaklarını kendine çekerken yerde ailesinden gizli aldığı siyah saçlı bebeğiyle oynuyordu. En sevdiği bebeğiydi. Geceleri uyumadan önce ona sarılır, saçlarını tarar ve iyi geceler dilerdi.

Ama ailesi asla onun bu tür oyuncaklar almasına izin vermezdi. Bunların kızlar için olduğunu söyler, ona  bağırdıktan sonra elindeki tek eğlenceyi de alırlardı. Bu yüzden daha on yaşında olmasına rağmen bu gibi oyuncakları saklaması gerektiğini öğrenmişti. 

Gözleri önündeki bebeği izlerken açılan kapı ve annesinin geldiklerini haber veren sesiyle bebeği eski yerine saklayıp merdivenlerden aşağı odasına doğru koşmaya başlamıştı. Kapının önündeki bavulları gördüğünde heyecanını fazla belli etmemeye çalışarak küçük adımlarla mutfağa ilerlemişti. 

"Merhaba anne-baba." Titreyen sesi mutfağı doldururken annesi yapmakta olduğu kahveyi bırakmış ve çatık kaşlarıyla yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. "Steven? Bu saç da ne? Dadına onu kesmesini söylemiştim." Annesi önünde diz çöküp omuzlarına dökülen uzun kahve saçları çekiştirirken yüzü ağlamaklı bir ifadeye bürünmüştü.

"O-onları ben uzun bırakmasını istedim." Fısıltılı sesi babasının verdiği sinirli nefes sesine karışmıştı. Onlar için hazırlanmışken yine aynı şekilde azarlanmak istemiyordu. Elleri kendinden isteksiz bir şekilde titrerken yutkunmuş ve başını yavaşça kaldırmıştı. "Bu üstündeki kazak da ne? Sen kız değilsin Steven, pembe rengi giyemezsin."

Gözyaşları kendinden izinsiz akarken hıçkırıklar, hızlı nefes alıp verme sesleri cümle kurmasını engelliyordu. Bu babasını daha da sinirlendirmiş olmalı ki bir hışımla üstüne giydiği kazağı almış ve parçalara ayırmıştı. "Ağlamayı kes! Sen zavallı bir kız çocuğu değilsin. Erkekler ağlamaz!" 

Annesinin arkasından gelen adım sesleri onu korkuturken mutfağa vuran güneş ışığıyla parlayan bir metal gözlerini almıştı. Gözleri kısılırken omzundan tutan sağlam eller gerilmiş bedenini tutuyordu. Nefes alıp verişleri hızlanmıştı. Kendisini stres altında hissediyordu.

"Korkma Steven senin için o şeylerden kurtulacağım." 

Daha sonra özenle uzattığı kahve tutamlar tek tek yere düşmüştü. Ta ki boynunu ve yüzünü açığa çıkarana kadar...

————❃——————⭑⭑

konuya başlamam gerekiyordu kusura bakmayın artık sdjgıdfoşgsdıgjsdşoıg

𝐆𝐎𝐎𝐃 𝐈̇𝐃𝐄𝐀 ┊ 𝐬𝐭𝐞𝐝𝐝𝐢𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin