YENİ BÖLÜM İLE KARŞINIZDAYIM :)
KAOS BAŞLIYOR :)
UMARIM BU YOLCULUKTAN ZEVK ALIRSINIZ :)
YORUMLARDA BULUŞMAK DİLEĞİYLE :D
SEVİLİYORSUNUZ :*
Önümdeki masada ilgisiz bakışlarımı gezdirirken kendimi o kadar yorgun ve bunalmış hissediyordum ki sıkıntı ile derin bir nefes aldım. Barış'ın tabağıma doldurduğu tarhana çorbasına bakışlarımı dikip kaşığımı elime aldım. Kendimi mecbur hissetmem normal miydi? Sanki Barış'ın neredeyse bir saatte yaptığı tarhana çorbasının tadına bakmazsam, bu onun kalbini kırarmış gibi hissediyordum. Aç olmadığımı söylediğim halde beni zorla masaya oturtmuş ve neredeyse kendi yemeğine hiç dokunmamıştı. Çorbasını karıştırıp dururken gözlerini dikmiş bir şekilde bana bakıyordu. İlk lokmayı benim almamı bekliyordu sanırım. Kaşığıma aldığım bir yudum çorbayı içtiğimde midem kabul etmek istemezcesine burkulmuş ve yüzümü ekşitmeme sebep olmuştu bu durum. Yine de gülümsemeye çalışıp derin bir nefes alarak bakışlarımı Barış'a çıkardım.
'' Ellerine sağlık Barış, çok güzel olmuş. Ama yine de dediğim gibi aç değilim. Ben şimdi kalksam olur mu? Yetiştirmem gereken ödevlerim var. Biliyorsun okuldan bir haftadan fazla süre uzak kaldım ve bu sürede de bir sürü ödevim birikti. Ben – ''
'' Saçma sapan konuşma Nehir! Doğru düzgün yemek yemiyorsun. Üç gündür resmen gözümün önünde açlık grevine girmiş gibisin. Eriyorsun, görebiliyorum. Umut ile aranızda ne geçti bilmiyorum ama kendini cezalandırmana gerek yok. Zararlı çıkan sen oluyorsun, görmüyor musun bunu? '' Barış'ın sözümü keserek dedikleri ile yüzümdeki sahte gülümseme silindi ve yavaşça ayağa kalktım. Omuz silkerek odama gitmek için Barış'a arkamı döndüm.
'' Aç değilim dedim. Sen yemeğini yedikten sonra çağırırsın sofrayı toplamana yardım ederim. Sana afiyet olsun. '' Bir şey demesine fırsat vermeden hızla yürüdüm ve odama girip kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Boğazıma oturan yumruyu hissederken titrek derin bir nefes aldım ve bakışlarımı odamda gezdirdim. O kadar kasvetli bir hava vardı ki, üzerime anında bir ağırlığın çöktüğünü hissettim. Çalıma masamın yanına gidip pencereyi açtım ve soğuk havanın odamın içine dolmasını sağladım. Bedenim üstümdeki polar pijama takımıma rağmen titrerken bakışlarımı pencereden gözüken gökyüzüne çevirdim. Kara bulutlar yağmurun habercisi bir şekilde şehrin üstünde dururken her an yağmur yağabilecekmiş gibi çakan şimşeklerle aydınlanan şehre çevirdim bakışlarımı.
Cam kapanmasın diye yerdeki çantamı aldım ve çalışma masamın üstüne koyup cama yasladım. Masanın üstünde olur da yağmur yağarsa diye ıslanma tehlikesi olan eşyalarımı toplayıp launcpadlerimin masasına koydum. Bilgisayarımı alıp yatağıma doğru ilerledim ve İndila'dan Mini World adlı şarkıyı açıp bilgisayarı komidinin üstüne koydum ve yatağımın içine girdim. İndila'nın sesi ve o duygusal müzik ruhumu sararken yorganımı boynuma kadar çektim.
Üç koca gün. Üç gün boyunca ne Umut'un yüzünü görmüştüm ne de sesini duymuştum. Arıyor muydu bilmiyorum. Telefonum o günden beri kapalıydı. Kaçıyordum. Neyden kaçtığımı bilmeden Umut ile yüzleşmekten kaçıyordum. Her ne kadar, bir bakıma yüzleşmiş olsak da. Ortada büyütülecek bir durumun olmadığını biliyordum. Mantığım çoktan kabullenmişti. Sonuçta Umut'a dokunma fobisinden kurtulması için yardım teklifi ile giden bendim. Çekinmiş olabilirdi. O listede yazan ilk maddeler basitti ve zamanında da o kadar yakın değildik. Sıkıntı yoktu benim için. Ama son iki madde... Biliyorum fazla büyütüyordum ama kalbimde bir aldatılmış duygusu vardı. Ya Umut tüm o yaşadığımız anları hep bir görev edası ile gördüyse? Ya hastalığından kurtulmak için sırf beni seviyormuş gibi davrandıysa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARLA RİTİM 2 / SONSUZLUK
Novela JuvenilNehir ve Umut'un hikayesi devam ediyor... Her şey hiç olmadığı kadar kötü bir hal alıyor. Geçmişin Karabasanları uyanıyor. Hayalet intikam peşinde. Tüm bu kötülüklerin arasında çiçek açabilecekler mi? Yoksa filizleri çürüyüp gidecek mi? Gelin, ber...