Barış ile kampüse adım attığımızda her şeyin değişmiş olduğunu görmem ile şaşırdım. Bir anda aşina olduğum ortam farklı bir şeye dönüşmüştü. Uzun zamandır okula gitmediğimin farkındaydım – bir buçuk hafta gibi – ama bu kadar da olacağını tahmin etmemiştim. İnsanlar beni tanıyordu. Neredeyse beni gören herkes bana selam veriyor ve tebrik ediyordu. Bazıları ise ' Geçmiş olsun Nehir, duyduklarımıza çok üzüldük... ' ya da ' Sen bir kahramansın... ' gibisinden şeyler söylüyordu. Ben ise sadece arabanın torpido gözündeki oyuncak köpekler gibi kafamı sallamak ile yetiniyordum.
'' Barış, neler oluyor? '' Fısıldayarak sorduğum soru ile kampüse adım attığımızdan beri etrafa kaşlarını çatarak bakan Barış bana döndü ve bilmiyorum manasında omuz silkti. Benim fakültemin olduğu kısma doğru yürürken Eğitim Fakültesi'nden çıkan Barış'ın arkadaşlarını görmem ile Barış'ı dürttüm. Fakülte kantinine gidiyorlardı sanırım. Bizi fark etmemişlerdi.
'' Yeliz biliyor mudur sence? '' Sorduğum soru ile bana dönüp kafasını olumlu anlamda yavaşça aşağı yukarı salladı.
'' Büyük ihtimalle biliyordur. '' Barış'ın dedikleri ile koluna girdim ve onu arkadaşlarının gittiği kantine doğru yönlendirmeye başladım.
'' Nereye gidiyoruz? Seni fakültene bırakacaktım önce. '' Barış'ın dedikleri ile kafamı sağa ve sola olumsuz anlamda salladım. Ne olduğunu öğrenmek zorundaydım. Birden bu kadar kişinin beni tanıması ve konuşması hayra alamet değildi. Şahin'in kampüs sayfasına yüklediği benim hakkımda video yüzünden de böyle bir ilginin odağı olmuştum. Nefret ederdim dikkat çekmekten.
'' Yeliz ile konuşmaya gidiyoruz. Sizin fakültenin kantinine gittiler. '' Barış dediklerim ile durup kolunda olduğum için benim de durmamı sağladığında ona döndüm.
'' Nehir, dersine geç kalacaksın ama. '' Barış'ın dedikleri ile omuz silktim. İlk ders İngilizce idi ve Faruk Hoca'yı tanıyorsam birkaç dakikalık bir gecikmeden dolayı bana bir şey demezdi.
'' Sorun değil, önce neyin ne olduğunu öğrenmeliyim. Burnuma kötü kokular geliyor ve umarım yine Şahin ile ilgili değildir. Bu sefer elimden kimse alamaz onu. '' Barış'ı çekiştirirken dediklerim ile onun kıkırdayıp yürümeye başlarken konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.
'' Ahh benim maymunum. O gün beni İsmail tutmasaydı zaten gebertmiştim o şerefsizi. Merak etme, bunun altında yine o var ise sıranın sana geleceğini sanmıyorum. Ben hallederim. '' Barış'ın dedikleri ile kaşlarımı çattım. Başının belaya girmesini istemiyordum ve sanırım az önce sanırım buna ortam hazırlamıştım. Sessiz kalıp kantine kadar kol kola gittiğimizde kapıdan içeriye girip gözlerim ile kantinde Barış'ın arkadaşlarını aradım. Koltuklu kısımda oturduklarını görünce Barış'ın kolundaki elimi sıktım.
'' Oradalar. '' Başım ile gösterdiğim yere kısa bir bakış atıp yürümeye başladığında kolundan çıkıp onu takip ettim. İsmail Barış'ı ve beni fark edip ayaklandığında kocaman gülümsemişti.
'' Nehir, uzun zaman oldu. '' Dedikleri ile kollarını iki yana açtığında ne yapacağımı bilemeyerek bir süre şaşkınca ona baktım. Barış'ın kıkırdayıp elini sırtıma koyarak beni itmesi ile ona sarılmam gerektiğini anlayarak utandım ve İsmail ile aramdaki mesafeyi kapatıp arkadaşça sarıldım.
'' Aman Allah'ım! Nehir bu ne hal? Ne kadar zayıflamışsın sen? '' Yeliz'in dedikleri ile İsmail'den ayrıldım ve ona döndüm gülümseyerek. Kaşlarını çatmış bir şekilde gözlerini bedenimde gezdirirken üstümdeki monttan nasıl oldu da zayıfladığımı anladığını düşünerek ona baktım. Bana sıkıca sarıldığında yüzümdeki gülümseme büyüdü. Ayrıldığımızda Barış'ın diğer arkadaşlarına gülümseyerek kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARLA RİTİM 2 / SONSUZLUK
Novela JuvenilNehir ve Umut'un hikayesi devam ediyor... Her şey hiç olmadığı kadar kötü bir hal alıyor. Geçmişin Karabasanları uyanıyor. Hayalet intikam peşinde. Tüm bu kötülüklerin arasında çiçek açabilecekler mi? Yoksa filizleri çürüyüp gidecek mi? Gelin, ber...