(Bölüm 16)

8.9K 1.3K 421
                                    

MedyaLolita Flores-Amor Amor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Medya
Lolita Flores-Amor Amor

&&&

Biraz sakinleşince aynaya dönüp aksine baktı; sanki nasıl davranacağını, orada şaşkın bir halde kendisine bakan kızdan öğrenecekmişçesine öylece birkaç dakika durdu. Kerem'in burada, üstelik de bu saatte işi neydi? Hele ki ortalıkta görünmediği dört yıl sonrasında, hiçbir şey olmamış gibi bir anda odasında peydahlanması... Gözleri düşünceli bir ifadeyle kısılırken ellerini lavabonun tezgahına dayamış, beyninin ürettiği sorulara cevap bulmaya çalışıyordu. Düşündükçe yavaş yavaş tüm parçalar yerine oturuyordu. Mehveş Hanımın ısrarla onu buraya çağırması bu yüzdendi demek... Kerem'in geleceğini biliyordu ve ikisini görüştürmek için böyle bir plan yapmıştı? Ama, bunun işe yaramayacağını, daha da kötüsü ters tepeceğini hiç mi akıl etmemişti? Torununun nasıl bir kibir abidesi olduğunu ve kendisi hakkında nasıl düşündüğünü bilmiyor muydu? Acaba yaşlılık aklını da etkilemiş olabilir miydi? Muhtemelen öyle, diye düşündü Rana.

Kerem'in yüzündeki ifadeyi hatırlayınca aynadaki aksi kendisine gülümsedi. Onu, tahammül edemediği karısını tanıyamamıştı ilk etapta ve karşısındakinin Rana olduğunu anlayınca da şaşırmıştı. Adamın o hali bile, genç kızın tüm çabalarının amacına vardığını gösteriyordu. "Eski Rana gerilerde kaldı, o zavallı kız," diye mırıldandı.

Genç kız, kocasının bakışlarındaki ifadeyi şaşkınlık olarak yorumlarken yanılıyordu. Evet, Kerem Basralı, onun Rana olduğunu anlayınca şaşırmıştı; ama asıl okuması gereken ifadeyi, arzuyu görememişti Rana. Bu, kolayca tahmin edileceği üzere, kızın aşk ve getirisi olan arzuya olan yabancılığından, acemiliğinden kaynaklanan bir durumdu. Oysa Kerem, Rana'nın cahil olduğu bu konuda tez yazabilecek noktadaydı. Dolayısıyla, kızı banyoda bırakıp odaya geçerken bedeninin neden sertleştiğinin ve damarlarında akan kanın neden tek bir noktaya yoğunlaştığının cevabını gayet iyi biliyordu. Odaya geri döner dönmez ışığı yakarak sakinleşmek istercesine odada birkaç defa turlamış, sonra pencerenin önüne giderek düşüncelerini karanlığa dökmüştü.

İçerideki kız, hani şu periye benzettiği varlık, gerçekten Rana mıydı, karısı? Dört yıl önceki halini hayal etmeye çalıştı; ilk tanıştıkları andan itibaren tek tek ona dair anıları gözünün önüne getirdi. "Şaka gibi!" dedi biraz da öfkeli bir sesle, dışarıya bakarken. Neden kızdığını kendisi de bilmiyordu. Onu ilk tanıdığı andaki Rana ile içerideki kızın alakası bile yoktu. Kulaklarında bir anda yankılanan, "Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır..." sözleriyle histerik bir kahkaha attı. "Kesin bu, bir kabus oğlum Kerem, uyan lan, uyan!" dedi kendi kendine, bir elini saçlarına geçirirken hafifçe dönüp banyo kapısına baktı.

İstanbul'a birkaç gün erken gelme kararına içinden bir ton küfrettikten sonra aklına başka bir şey geldi. Akşam, sürpriz yaparak geldiği babaannesinin orada kalması için ısrar etmesi... "Ahh, yaşlı tilki..." diyerek hayıflandı. Onu, özenle kurduğu bir tuzağa mı çekmişti? Hem Rana'nın orada ne işi vardı ki? Üstelik de onun çocukluk odasında! Kesin Mehveş Sultanın işiydi bu! Yarın sabah hesabını sorardı elbet. Derken, başka bir düşünceyle kaşları çatıldı. Rana'nın dört yıl içindeki bu olağanüstü evrimi kimin eseriydi acaba?

MAĞRUR AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin