(Bölüm 11)

18.1K 2.1K 2.3K
                                    

Güzel mi güzel, güneşli bir pazara yeni bölüm iyi gider dedim, Çirkin Sindirella bekleyenler elleri göreyim☺️

Oy verip yorum yapan çiçeklerimi öpüyorum, muahhhh:***

Hayalet okurlar, bizden deilsınız anacım, sizi kınım kınım kınıyorum-_-
Ohh bi rahatladım :D

Hadi bölüme geçelim yavru kurtlarım❣️

&&&

Kerem Basralı, eve geldiğinde Rana'yı arka bahçede, kameriyenin altında hasır bir koltukta oturmuş, uzaklara dalmış bir halde buldu. Birkaç saniye sessizce onu izledi, yine baştan aşağı siyahlar içindeydi; saçları ensesinde toplanmış, çenesini bir eline dayamış öylece sessiz bir anıt gibi duruyordu.

"Rana..." dedi genç adam, genizden gelen boğuk bir sesle.

Kız, sanki dibine bomba atılmış gibi, "Evet!" diyerek yerinden sıçradı, karşısında onu görünce şaşkınlıkla büyüyen gözleri, akabinde hızla mahcup bir halde kısıldı; telaşla yerinden kalkarken, "Kerem Bey," dedi, ince bir sesle.

Onun halinden tavrından tedirgin olduğunu anlayan genç adam, sanki çok eski bir ahbabıyla yeniden görüşüyormuşçasına bir samimiyetle, "Lütfen otur," diyerek birkaç adımda yanına gelmiş, uzanıp elini tutmuştu. Bu kısacık temas, nedendir bilinmez genç kızda elektrik çarpmışçasına bir etki yarattı. Adam, her zamanki gibi etkileyici ve aşırı hoştu; koyu renk dalgalı saçları alnına dökülürken, sık kirpiklerle çevrili kahverengi gözleri ışıltılar yayıyordu. Bazı insanlar, etraflarına yaşam enerjisi saçmak, varlıklarıyla diğerlerini kendilerine hayran bırakmak için dünyaya gelmiştir; Kerem Basralı da onlardan birisiydi işte! Adamın güçlü elinden kendisininkini yanmışçasına çekerken ona bakabilmek için başını yukarı kaldırdı. Erkeğin iri yarı ve atletik yapısıyla kızınki tam bir tezattı. Genç adam hemen karşısındaki hasır koltuğa geçip yerleşirken Rana da usulca yerine geri oturdu.

"Nasılsın?" Bunu sorarken dikkatli bakışlarını kızın yüzünde gezdirmişti. Son gördüğünden beri daha bir sararıp solmuştu sanki, biraz da süzülmüştü.

"Ben, sizi aradım ama..." dedi kız, gözleri onunkilerle karşılaşınca kızararak başını öne eğdi. Açık kumral, kavisli kaşları çatılmış, kirpikleri ağlamamak için çırpınmaya başlamıştı.

"Rana, bana bak!" dedi Kerem Basralı, boğuk bir sesle, sesi yumuşacık çıkmıştı. Onun ilk başta çok itici gelen görüntüsünün artık farkında bile değildi. Kızın, orman yeşili, çiğ düşmüş gözleri kendisine çevrildiğinde, "Kesinlikle gözleri çok güzel!" diye düşündü farkında olmadan. İri yeşil gözleri, beyaz tenine tezat siyah, uzun kirpiklerle süslüydü, minik burnu ve sıkıp durduğu pembe dudaklarıyla korkmuş bir çocuğu andırıyordu. Hastalığının erozyona uğrattığı cildinin pütürlü görüntüsü, bu güzel tabloyu bozan tek şeydi.

"İyi olmadığın belli, bana anlatabilirsin..." Onun bakışlarından kararsızlığını okuyan genç adam, güven veren bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Sana yardım edeceğime söz vermiştim, ben sözlerimi yerine getiririm. Bana güvenebilirsin, hadi!"

Genç kız birkaç saniye bocalayarak durdu, karşısında rahat bir tavırla oturan adamı süzdü. Üzerinde koyu mavi bir gömlek ve kot vardı. Hatırladığından daha yakışıklı, daha etkileyiciydi. Bu, nedense onu rahatsız etti. Keşke, göze çarpmayan, sıradan birisi olsaydı; o zaman daha rahat davranabilir; durumunu sıkılmadan anlatabilirdi. Oysa şimdi...

"Rana..." diyen Kerem'in sesiyle kendisine geldi. Ya anlatacak, ya da başının çaresine bakacaktı. Kararını vermiş bir halde konuşmaya başladı; anlattı, anlattı... Nihayetinde bitirdiğinde sessizce onun yüzüne baktı. Birkaç dakikalık bir sükut oldu, ikisi de tek kelime etmedi.

MAĞRUR AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin