Hafızamı kaybetmemiş olsaydım, ki bu çok karmaşık bir durum bazen kafam kaldırmıyor, buna nasıl bir tepki verirdim acaba diye düşünmeden edemiyordum. Zaten benim lanetim düşünmekti.. Acaba kız arkadaşım nasıl biriydi, nelerden hoşlanıyordu, beraber neler yapıyorduk, hayatımın aşkı mıydı yoksa zaman geçirmek için ilişkiye başladığım sıradan biri miydi? Öte yandan sırf saçındaki fönü bozulmasın diye bir hafta duş almayan kızlardan da olabilirdi. Acaba ne sıklıkla sevişiyorduk? Tanrım bu kadar fazla düşünmemeliydim... İçimdeki ergeni ortaya çıkarmaktan başka bir işe yaramıyordu bu ki artık liseye giden bir ergen değildim. Kendime gelmem gerekliydi.
Fakat bunun için hazır değildim.. 2 seneye yayarak tanıştığım insanları birkaç dakika içinde hayatıma sokamazdım.. Kiminle aramda neler döndüğünü bilmeden onlara nasıl yaklaşabilirdim ki? Belki de aralarında benden nefret edenler ya da beni boğazlamak için fırsat bekleyenler vardı. Hayır tanışmadığım insanların nefretini istemiyordum.. Tanrım sarışın olmak bile bana fazlasıyla ağır gelirken bunu nasıl kaldıracaktım.. Ve ben neden sarışındım ki? Tanrım, bunun tek açıklaması Ritter'ın amacına ulaşmış olması demekti. Ve Ritter'ı istiyordum. Neden burada olmadığı düşüncesi resmen beynimi kemiriyordu. Ona en çok ihtiyacım olduğu zamanlar neden yanımda değildi. Bora veya Chen'e değil sadece Ritter'a ihtiyacım vardı...
"Kai içeri gelmelerini ister misin?" Tao bana seslendiğinde yatağa iyice sokuldum, kendimi fazlasıyla hasta hissediyordum. Bu hayata bir şekilde alışacaktım, alışmalıydım ama bunu şu an yapamazdım... Şu an tek istediğim biraz uyumaktı.
Tao ve Kris endişeli bakışlarla bana bakmayı sürdürürken nasıl göründüğümü merak ettim. Fazlasıyla korkuyordum ve tek dileğim bunu dışarıya yansıtmıyor olmaktı.
Kris, "Doktoru çağırmamızı ister misin?" dediğinde kafamı olumsuzca salladım. Benim için üzüldüklerinin farkındaydım ama şu an her şey yolundaymış gibi yapabileceğimi sanmıyordum. Hiçbir şey yolunda değildi ve yoluna girmeyecekti. Her hücremi ikinci bir zar misali saran bir boşlukla ödüllendirilmiştim. Bunu kaldırabilmem için uzun bir zaman gerekliydi.
"Sadece biraz uyumaya ihtiyacım var." dedim, kafamı yastığa gömüp. Gözlerimi kapattığımda gerçekten de uykumun olduğunu fark ettim. Uykuya dalarken uyandığımda her şeyin eskisi gibi olmasını falan dilemedim çünkü bunun olmayacağını çok iyi biliyordum. Hayat saçma bir film değildi ve ben rüyada olmadığımı anlayacak kadar her şeyin farkındaydım. Uykuya dalarken sadece uyandığımda daha iyi olmayı istedim. Biraz daha iyi...
..
Hiçbir şey daha iyi olmadı. Kendimi daha kötü hissetmeye başladım. Başımdaki ağrı her saniye daha da artıyor ve ben sanki hayatımda tanıdığım herkes ölmüş gibi hissediyordum. Hayır bu daha kötüydü. Hayatımdaki herkes benden uzaktaydı ve çoğuyla aramın nasıl olduğunu bilmiyordum. Ağlamak istedim ama ağlamadım. Tao yanı başımda uyuyordu, Krisbu defa ortalarda yoktu yani ağlayabilirdim ama ağlamadım. Tek bir damla göz yaşı bile hiç durmak bilmeyen bir ağlama krizine girmeme yeter gibiydi. Daha iyi olmalıydım. Eğer yapacak bir şeyim yoksa kendimi daha iyi olmaya zorlamalıydım.
Bir saat kadar hiçbir şey yapmadan tavanı izledim. Saat gece yarısını gösteriyordu ama ben zaman kavramını çoktan kaybetmiştim. Dün bu saatlerde Ritter'ın evindeydik... Hayır iki buçuk sene önce bu saatlerde Ritter'ın evindeydik...
Acıktığım için Tao'yu uyandırmayı düşündüm ama hemen bundan vazgeçtim. Kris hala ortalarda yoktu ve başımın ağrısı bir an olsun geçmemişti. Kalkıp kendime yiyecek bir şeyler bulmak istiyordum ama zaten hayatta yeterince kayıptım, bir de hastanenin içinde kaybolmama gerek yoktu. Sessiz olmaya çalışarak yataktan inip banyoya doğru ilerledim. Ne kadar korksam da kendimi tekrar aynaya bakmaktan alamadım. Karşımdaki bendim. Gözlerim, dudaklarım her şeyiyle tamamen bendim. Sadece büyümüştüm. İnsanlar her dakika farkında olmadan büyüyor ve bunu kaçırıyorlardı. Ama ben şansız olan kısımdım büyümüştüm ve bunun çok net farkındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nightmare // sekai
FanfictionTırnaklarını uzatmaktan nefret edersin. Her zaman iki yastıkla uyursun. Ellerin hiçbir zaman ısınmaz. Bohemian Rhapsody dinleyerek ölmek istediğini defalarca söyledin ve ben de sana defalarca ölümden bahsetmemeni söyledim. En sevdiğin film asla sabi...