bu bölümü yazarken kesin yine kafayı bulmuştum bu cümlelerin başka bir açıklaması olamaz, iki kelimeyi bir araya getirememişim lan aıjdıjasokkd
Chen, "Biraz konuşabilir miyiz?" derken aynı zamanda bu durumdan hiç memnun değilmiş gibi bakıyordu, sanki başkası onu zorla benimle konuşmaya göndermiş gibiydi . Bense benimle konuşması için adeta can atıyordum. Çocuklara dönüp içeri geçmeleri konusunda anlamsız birkaç şey söyledim, sakin kalmak için savaş veriyordum. Ne hakkında konuşacağımızı deli gibi merak etsem de o konuşana kadar konuşmamaya kararlıydım. Chen bir şey demeden az önce çocuklarla geldiğimiz yolu yürümeye başladı, sessizce onu takip ederken bir yandan da onu incelemeye başladım, boyu hatırladığımdan daha uzundu, her zaman kendi kesip mahvettiği saçları iyi bir kuaförün elinden çıkmış gibiydi. 'kendi saçımı kendim keserim' takıntısından kurtulduğu için sevinmiştim fakat ben de sarı saç nasıl eğreti durmuşsa onda da düzgün kesilmiş saçlar bir o kadar eğretiydi. Hala gece uyumadan önce Tanrıya dua edip etmediğini merak etmekten kendimi alamadım, Bora'ya olan aşkını itiraf edebilmiş miydi, Ritter'la konuşuyor muydu, kafamda bir anda tonlarca soru belirmişti fakat en fazla bir ay önce her saniyemizin beraber geçtiği çocukla aramızda artık uçurumlar vardı, bu yüzden aklımdakileri soramıyordum.
Chen bir banka çöktüğünde sesimi etmeden yanına oturdum, şimdi yüzünü görebiliyordum. Eskiden her saniye gözlerinde eski ışık yoktu. Eskiye dair hiçbir şey yoktu. Farklıydı, fakat o olduğunu biliyordum. Tek bir kahkahasıyla ortamın havasını değiştiren Chen'in hala oralarda bir yerlerde olduğuna emindim fakat görüntüsü, bakışları çok farklıydı. Sakin olmaya çalışarak konuşmasını bekledim, o ise ne diyeceğine bir türlü karar veremiyormuş gibiydi. Hatrı sayılır bir mesafe bırakmıştı aramızda. Yüzüme bakmıyor, baktığında ise hemen gözlerini çeviriyordu. Bana bakmaya katlanamadığını düşünüyordum ve bu düşünce canımı yakmaktan başka bir halta yaramıyordu.
İkimizde bankta oturmaya devam ettik, Chen bir süre daha konuşmadı, ben de sesimi çıkarmadım. Onu beklerken gözlerimle bahçeyi taramaya devam ettim, tüm bahçede dolanan gözlerim sonunda ağır ağır yürüyen Sehun'da takılı kaldı. Dönüp Chen'e bakmaya çalışsam da kafam ona doğru dönmüyordu. Oturduğum yerde biraz daha doğrulmuş Sehun'a bakmaya çalışıyordum. Bir yandan kulağında tuttuğu telefonla konuşurken bir yandan da yürüyordu. Aramızdaki uzaklık biraz daha azalmaya başladığında Chen konuşmaya başladı ama ona odaklanmak yerine Sehun'a bakmaya devam ettim. Chen'i dinlemem gerektiğini biliyordum fakat aklım tamamen Sehun'daydı.Durup yanındaki ağaca yaslandı ve telefonda her kimle konuşuyorsa bir şeyler söylemeye başladı. Gözlerini sıkıca yumup karşıdakinin dediklerini dinlediğinde merakım iyice artmıştı. Sonunda göz yaşları ağır ağır düşmeye başladığında oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım Kalkıp yanına gitmeli miydim bilmiyordum. Sehun gözlerindeki yaşları silip ağladığını gören biri var mı anlamak istermiş gibi etrafına bakınca gözleri benimkiyle buluştu. Elindeki telefonu kulağından indirip cebine koydu sakince, tam bu sırada yanımda oturan Chen'i fark edince kaşlarının hafifçe çatılması gözümden kaçmamıştı. Chen duymadığım bir şeyler söyleyip tekrar susmaya dönmüştü, henüz Sehun'a baktığımı fark etmemiş olmasına şaşırmıştım. Sehun kafasıyla arka bahçeyi işaret ettiğinde Chen'e döndüm. Susmaya devam ediyordu.
"Chen gitmem lazım." diyerek ayaklandığımda sinirli bir şekilde suratıma baktı. Az önce gayet sakin olan arkadaşımın bir anda parlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Yumruklarını sıkıp yan tarafına bırakarak kafasını benden başka bir tarafa çevirdi. Bana bakmaya devam ederse kalkıp ağzımı burnumu kıracakmış gibi bir havası vardı. Daha fazla şansımı zorlamamak için oradan uzaklaşırken bir yandan da onu dinlemediğim için kendime lanetler savurmaya başladım. Kafam Sehun'dayken kendimi bile dinleyemiyordum çoğu zaman...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Nightmare // sekai
FanfictionTırnaklarını uzatmaktan nefret edersin. Her zaman iki yastıkla uyursun. Ellerin hiçbir zaman ısınmaz. Bohemian Rhapsody dinleyerek ölmek istediğini defalarca söyledin ve ben de sana defalarca ölümden bahsetmemeni söyledim. En sevdiğin film asla sabi...