Selamm!
Bölüme geçmeden önce vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmuyoruz. <33 Her yorum motive demek. Motive demek çabuk bölüm demek <33
Madrigal, seni dert etmeler
Keyifli okumalar<3
30.Bölüm (part 2)
Roya, karşısında kendine içi giderek bakan adamın gözlerinde gördüğü anlamların hayatını nasıl etkileyeceğinin farkında değildi henüz. Ona olan bağlılığının ne derece olduğunun, sevgisinin ne denli büyük olduğunun farkında değildi. Gözleri, geldikleri yerde tekrar tekrar gezintiye çıktı.
"O ne demek?" Diye sordu tedirgin aynı zamanda merak sinmiş sesiyle. Kaderimin sen olduğunu anladığım yer de ne demekti?
Cihangir, geldikleri alana bakarken sanki o anları tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordu. Başını geriye yasladı ve muazzam bir şekilde gülümsedi kendine merakla bakan yeşil harelere.
Ne çok sevmişti bu kadını.
Hâlâ da seviyordu.
"Üç yıl önce," dedi kendisiyle konuşur gibi. "Tam üç yıl önce Urfanın kapalı çarşısında sonra da bu meydanda çıktın karşıma."
Roya'nın ince kaşları çatıldı. "Biz karşılaştık mı?"
Başıyla onayladı Cihangir. O anları hatırlayınca heyecanı büyüyordu.
"Tam üç yıl önce hem iş hemde yakın bir arkadaşımın düğünü için gelmiştim Urfa'ya..."
•Üç yıl önce •
Genç adam uzun yolculuklardan pek haz etmese de bu kez başkaydı onun için. Yakın arkadaşı, aynı zamanda Urfa'nın önde gelen Yavuz aşiretinin biricik oğulları Faruk Yavuz evleniyordu. Sırf düğününe katılabilmek için işlerini hiçbir zaman tüketmeksizin bitirip bugün için kendisine boşluk yaratmıştı.
Urfa da pek mazisi yok sayılmazdı. Annesinin bir zamanlar anlattığı şehre ayak basmak acıdan başka bir şey değildi.
Urfa, annesi için acı demekti. Kendisi içinde öyleydi. Annesinin yüreğine ateş salan bu şehirden pek haz etmiyordu. Gerigince oturduğu koltukta bedenini dikleştirdi. Yanında Azad ile Serhat'ın konuşmalarına adapte olmak istese de olamıyordu. Dar sokakları geçen arabanın camından dışarıyı izlerken gergin bir nefes koyverdi.
"Otel hazır zaten, diyorum ki; otele eşyaları bıraktıktan sonra Urfa'nın tozunu mu atalım?" Dedi Serhat direksiyonu sağa kırarken.
"Ben yorgunum kardeşim. Toplantıda hemen sonra yolculuk etmek beni bitirdi." Diyerek kendisinin gelemeyeceğini söylerken aklında sevdiği kadının güzel yüzü beliriyordu.
Dikiz aynasından dışarıyı izleyen Cihangir'e baktı tek kaşı kalkık. "Sen ne diyorsun?"
"Bakarız," dedi başını cama yaslayarak. İçinde hiç bitmeksizin var olan bir inanç vardı o an. Kalbinin odacıklarına sığmayıp taşan bir heyecan. Neydi bu? Neyin heyecanıydı? Bir şey olacak hissi de neden sarmıştı benliğini? Eli yumruk oldu. "Gezeriz," dedi kendisiyle konuşur gibi.
Araba kalacakları otelin önünde durduğunda üç genç telaşsızca indi. Dışarı gelen otel müdürüyle kısa bir şekilde selamlaşıp Azat'ı orda bırakıp arabaya tekrar bindiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROYA
General Fiction"Ben halledeceğim." Sustu, konuşmadan devam etmesini bekledim. "Senden istediğim dikkatli olman ve en ufak bir sezgide beni araman." Başımı onaylamaz anlamda salladım. "Ağabeylerim bile halledememişken sen nasıl halledeceksin Cihangir Ağa?" Sesim ol...