-On Yedi Yıl Önce-
Elanor, ellerini sıkan zincirlerden kurtulmaya çalışırken ayağına değen yumuşak şeyle irkildi. Zindanda kaçıncı gününü geçiriyordu? Zaman algısını yitireli çok olmuştu. Aklında iki soru vardı: Adrian ve Eldalote yaşıyor muydu? Rahip Gregory'nin kucağında olduğunu görmüştü küçük kızının. Adrian'ın boğazında büyülü hançer duruyordu. Sonrası ise karanlıktan ibaretti. Gözlerini tekrar açtığında bu karanlık mağarada bulmuştu kendisini.
"Prenses Elanor, hakkınızda karar verildi. İdam edileceksiniz."
Duyduklarını bir an için idrak edemese de anladığında oturduğu yerden kalkıp kapıya gitmek istedi ama ayağına bağlı olan zincirler buna izin vermedi.
"Babamı görmek istiyorum. Annemi de öyle. Neden beni görmek istemiyorlar? Yüce mahkeme kuruldu mu? Bana kendimi savunma izni bile vermeden nasıl öldürülmeme karar veriyorlar?" Dedi çaresizce. Gözyaşları yanaklarından hızla akıyordu. Ölmek istemiyordu. Kızını ve kocasını görmek istiyordu. Eldalote henüz çok küçüktü. Ona ihtiyacı vardı.
"Üzgünüm, prenses. Aileniz sizi görmek istemiyor. Birazdan idam edileceksiniz. Mahkemenin kararı bu yönde. Siz ailenizi hiçe sayarak bir insanla evlendiniz. Saraydan kaçtınız. Bunun cezası ölümdür."
"Lütfen, bana yardım et. Kaçmama yardım et. Sana borcumu öderim. Bir gün mutlaka öderim."
Elanor durmadan yalvarsa da bu hiç etkili olmuyordu. Sarı saçları gözyaşlarıyla kaplı yanaklarına yapışmıştı. Çok geçmeden kapıda iki cellat belirdi. Elanor kalbinin korkuyla kaplandığını hissetti. Birazdan ölecekti. Oysaki henüz yirmi iki yaşındaydı. Parmaklık büyük bir gürültüyle açıldığında Elanor korkuyla bir adım geriledi. Cellatlardan biri ilerleyip Elanor'un ayaklarındaki ve ellerindeki zincirleri söktü. Ağlamaya devam eden Elanor, bileklerini ovuştururken içinde ailesine karşı büyük bir öfke dalgası yükseliyordu. Onu bir açıklama yapmasına bile fırsat bırakmadan ölüme terk edecek kadar acımasızlardı. Öfke öyle büyümeye başladı ki bir süre sonra içinde ateş gibi yanmaya başladığını hissetti. Cellat, onun eline dokunmak istediğinde hiç kimsenin tahmin etmediği bir şey oldu. Her yer ateşle kaplandı. Ateş, önüne geleni yok ediyordu. Şaşkınlıkla ateşi izleyen Elanor'un önünde ateş, insan silüetine büründü ve onun önünde durdu. Onun yüzüne yapışan sarı saçlarını yüzünden çekti. Bunu yaparken Elanor'a hiç zarar vermemişti.
"Se-sen de nesin böyle?" Dedi Elanor korkuyla. Ateşten insan güldü. Daha çok kuş sesine benziyordu bu gülüş.
"Benden korkma, Elanor. Ben senin içindeki büyük gücüm. Beni yönetmene izin veririm ancak beni sadece kötülük yaparken kullanacaksın. Beni kullanıp iyilik yaparsan seni sonsuza dek terk ederim. Birlikte yenilmez olacağız."
Elenor o kadar çaresizdi ki bu sözlere karşı gülümsedi. Güçlü olmak istiyordu. Bunun bedeli kötü olmak olsa da razıydı. Ateşe bakıp başını dikleştirdi. Gücü damarlarında hissetmek istiyordu.
"Teklifini kabul ediyorum, ateş. Dediklerini yapacağım. İlk kötülüğümüze karar verdim. Ailemden başlamaya ne dersin?"
Ateş tekrar güldü. Elanor'un etrafında dolaşıp onun vücuduna dokundu ve hemen arkasından onun vücudunun içine hapsoldu. Bir anlığına Elanor'un gözleri bir ateş gibi yandı ama hemen sonra mavi rengine döndü. Sarayın koridorlarından hızla geçen kız kraliyet odasına girdi. Saniyeler içinde kral ve kraliçe de dahil herkes ölmüştü. Odada sağ kalan tek kişi Elanor'du. Emin adımlarla terasa çıkıp gülmeye başladı. Çakan şimşeklerle gökyüzü de ona eşlik ediyor gibiydi. Kötülük kalbine ilk kez o gece yerleşti ve oradan gitmek gibi bir niyeti de yoktu.
*********
|Günümüz|Mutfağın yanındaki küçük odada durmuş aynada kendime bakıyordum. O ateşi ve suyu oluşturmayı nasıl başarmıştım? Eğer bir cadıysam neden gücüm on sekiz yaşında ortaya çıkmıştı? Şimdi ne yapacaktım? Eğer gücüm başkalarının yanında kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkarsa herkes gerçeği anlardı ve beni yok etmek isterlerdi. Bundan emindim. Yaşadığım şehirde böyle şeylere asla müsamaha edilmezdi.
"Eldalote, neredesin kızım?"
Lorenzo amcanın sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp onun yanına gittim. Ona öğrendiğim gerçeği söylemem gerekiyordu. Yatağının başucuna oturup konuşmaya başladım.
"Bana inanmayacaksın ama az önce ellerimden ateş ve su fışkırdı. Sanırım ben bir cadıyım, Lorenzo amca."
Şaşkınlıktan gözlerinin kocaman açılmasını bekliyordum ama o sadece hafifçe gülümsemekle yetindi.
"Bir gün bunun olacağını biliyordum. Yıllardır ne zaman ortaya çıkacağını bekliyordum. Şimdi tek yapman gereken gücünü kontrol etmek."
İçimi çektim.
"Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Birilerinin yanında ellerimden ateş ya da su çıkar diye çok korkuyorum. Beni öldürebilirler. Zalim kraliçeye yaptıkları muameleyi yaparlar. Çok korkuyorum, Lorenzo amca."
"Yine mi bu bayat sevgi gösterilerine maruz kalmak zorundayım? Param bitti ve ikinizden biri hemen bana para vermezse birazdan kavga çıkartacağım."
Ayakta zor duran Fergus'a öfkeyle baktım. Günün bu saatinde bile sarhoştu.
"Neredeyse bütün paramı çaldığın için hiç param kalmadı. Bizden para isteyeceğine bir işe gir de bütün gün içmekten vazgeç. Lorenzo amca hasta ve sen sadece sorun çıkartıyorsun." Dedim öfkeli bir sesle. Fergus sallana sallana yanıma geldi ve bağırmaya başladı.
"Bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Benim kardeşim değilsin. Hiçbir şeyim değilsin. Bana hemen para ver!"
Lorenzo amca araya girdi.
"Eldalote ile düzgün konuş, Fergus. Sana verecek paramız yok. Git ve ihtiyacın olan parayı kazan."
Fergus güldü. Sallanarak kapıya gitti. Dışarı çıkınca derin bir nefes aldım. O canımı çok sıkmaya başlamıştı.
"Eldalote, sen bizimle yaşarken güçlerini kontrol etmeyi başaramazsın. Senin eğitim alman gerek." Diyen Lorenzo amcaya döndüm.
"Ne diyorsun Lorenzo amca? Seni bu halde bırakıp nasıl gidebilirim? Fergus çoğu zaman eve gelmiyor ve geldiğinde de sarhoş oluyor. Eğer ben gidersem üzgünüm ama birkaç gün içinde bakımsızlıktan ölürsün."
Bir anda gözümü keskin bir ışık kamaştırdı. Lorenzo amcanın ellerinden havaya doğru ışık demeti uzanıyordu. Dudaklarım yukarı kıvrıldı. O da bir büyücüydü.
"İdare edebilirim, kızım. Öncelikle gideceğin yerdeki görevliyle konuşmam lazım." Dediğinde gülümsemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Doğana Dek
Fantasy"Lütfen, kızımızı almalarına izin verme. Bir şeyler yap. Büyücüler onu lanetleyecek." Bir araya gelmesi yasak iki türden doğan bir kız. Adı Eldalote, elf çiçeği demek. Elf çiçeği normal çiçeklere benzemez, çok güzeldir. Eldalote doğduğunda annesi k...