Bakışlarım tavandaki titreşen mumların ışığında dolaşırken bir an evvel yalnız kalmak istiyordum. Beni bu eski elbisemle göreceklerdi ve alay konusu olacaktım. Düşünceler içinde kıvranırken kapı aniden açıldı ve yerimde sıçradım. Az önce Aleron'a çarparak içeri giren kadın bizi yeni fark etmiş gibi bize baktı. Beni süzerken utançtan yüzüm yanmaya başlamıştı. Bu yetmezmiş gibi bir de kurucu olduğunu düşündüğüm kadın odadan çıktı.
"Aleron, bu kız kim?" Dedi kurucu bize bakarak. Aleron sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi.
"Eldalote'yi getirdim. Lorenzo Castilla'nın tanıdığı kız. Size bahsetmiştim."
Kurucu bana bakıp gülümsedi. Ben de gergince gülümsedim. Keşke gece gelseydik diye geçirdim aklımdan. Böylece karanlık olacaktı ve elbisem pek fazla görünmeyecekti.
"Hoş geldin, Eldalote. Nasılsın?"
"İyiyim, efendim. Siz nasılsınız?"
"İyiyim. Az önce bir haber aldım. Duymuş olmalısınız. Biri kara büyü gücü kazanmış. Acilen kim olduğunu tespit etmeliyiz ama bu oldukça zor. Burada çok kişi var."
Ne diyeceğimi bilmediğim için sessiz kaldım. Kurucu,Aleron'a döndü.
"Sen Eldalote ile ilgilen. Kalacağı odayı göster. Kıyafetlerini de ver. Bugün dinlensin. Yarın sabah erkenden derslere ve antrenmanlara başlar."
Kurucu gitmek üzereyken aklıma gelen şey yüzünden onu durdurdum.
"Tek başına kalmam mümkün mü? Tek başına kalmaya alışkınım. Lütfen, tek başına kalayım."
Kurucu dudaklarını ısırdı.
"Sadece eğitmenler tek kalabilir. Sen öğrencisin."
Beni lanetli halimle göreceklerdi. Buna engel olmalıydım. Çaresizce Aleron'a bakmaya başladım. Gözlerini kısmış sorunumun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ona yalvaran bakışlarla bakmaya devam edince ne demek istediğimi anlamış olacak ki konuşmaya başladı.
"Eldalote benim odamda kalabilir. Zaten bir tek beni tanıyor."
Şimdi çaresiz bakışlarım kurucuya kaymıştı. Kadın bir süre kararsız kaldı, ki bu kalbimi korkuyla doldurmuştu, neyseki sonra başını usulca salladı.
"Madem eski dostum Lorenzo'nun tanıdığı biri o halde seninle kalabilir. Benim siyah kuleyle ilgilenmem gerekiyor."
Kurucu hızla gözden kaybolurken kendimi huzurlu hissediyordum.Uzun bir koridordan geçip yürümeye devam ettik. Bir süre yürüdükten sonra esmer bir kızla koridorda karşılaştık. Deri bir pantolon ve deri mont giymişti. Aleron'u görünce başıyla selam verdi ve bakışlarını bana kaydırdı.
"Sen yeni mi geldin?" Dediğinde gülümsedim.
"Evet. Adım Eldalote."
Saçlarıma bakıp hayranlıkla gülümsedi.
"Saçların güneşe benziyor. Adının anlamı elf çiçeği değil mi? Sen de elfsin o halde. Ben yarı elfim. Kulaklarım elf kulağı değil. Adım Merope."
Konuşması hızlıydı ve çok tatlı bir kızdı. Onu sevmiştim.
"Eldalote'yi odama götürüyorum. Benimle kalacak. Yalnız kalmaya alışkınmış." Dedi Aleron. Merope başını salladı.
"Ben de sizinle geleyim."
Merope koluma girdiğinde kendimi çok mutlu hissettim. O da beni sevmişti. Sanırım ilk arkadaşımı bulmuştum bile. Odaya varana dek tanışmaya çalıştık. Aleron bizi odaya bırakıp dışarı çıktı. Ben de eşyalarımın olduğu çantayı yere koyup odayı incelemeye başladım. Duvarlarda mavi, mor, kırmızı ve siyah çiçek işlemeleri vardı. Ateş gibi yanıyorlardı. Büyüyle yapılmış olmalıydılar. Duvarın dibinde siyah yatak örtüsü olan bir yatak vardı. Oldukça düzenliydi. Gardroblar da siyahtı. Sade ama şık bir odaydı. Şatonun geneli gibi.
"Şatomuzu beğendin mi?" Diyen Merope'ye bakıp içimi çektim.
"Çok beğendim. Ben eski bir evde yaşıyordum. Benim için şato oldukça lüks. Lorenzo amca yine de beni sokağa terk etmedi. Ona minnettarım."
Merope'nin gözleri büyüdü.
"Lorenzo Castilla'dan mı bahsediyorsun? O buranın kurucularından biri."
Ağzım açık kalmıştı. Bunu bilmiyordum.
"Evet. Beni o büyüttü. Bebekken bulmuş beni ve tek başınaymışım. Kendimin ve onun büyü yapabildiğini yakında öğrendim. O da beni buraya gönderdi."
Merope dostça gülümsedi ve eşyalarımın olduğu çantayı açtı. Hevesle elbiseleri çıkartırken pek bir şey bulamayacağını biliyordum ama sesimi çıkartmadım. Hepsini yatağın üzerine koyduktan sonra montunun cebinden minik bir şişe çıkarttı. Şişenin içi parlak mor bir tozla doluydu. Tozu elbiselerin üzerine rastgele serpti.
"Yenilen!"
Anlamsızca elbiselere bakarken bir süre sonra mor tozlar havaya yükselmeye başladı. Havada bütün olup yıldız şeklini aldı ve usulca elbiselerin üzerine geri düştü. Eski, yırtık elbiselerim artık yepyeni ve göz alıcıydı.
"Sana baktığımda elbisenden utanıyor gibiydin. Ben de bugünlük peri tozu hakkımı sende kullandım." Dedi Merope samimi bir şekilde. Ona minnetle baktım. Gözlerim mutluluktan dolu doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Doğana Dek
Fantasy"Lütfen, kızımızı almalarına izin verme. Bir şeyler yap. Büyücüler onu lanetleyecek." Bir araya gelmesi yasak iki türden doğan bir kız. Adı Eldalote, elf çiçeği demek. Elf çiçeği normal çiçeklere benzemez, çok güzeldir. Eldalote doğduğunda annesi k...