•°•°Bölüm On Beş•°•°

22 2 1
                                    

Okula varınca aklım hâlâ Fergus okula geldiğinde dönebilecek senaryolardaydı. Erkeklerle kavga edecekti kesin. Bir de kızlara asılacaktı. Tanımıyormuş gibi yapmak mantıklıydı aslında. Düşünceli bir halde odama girip kapıyı arkamdan kapattım ama daha oturmadan biri içeri girdi. Merope kızgın bir yüzle bana bakıyordu.
"Bu kadar zamandır neredeydin? Kaçırıldığını düşündüm."
Güldüm.
"Gündüz vakti ne kaçırılması?"
"Zalim kraliçe gece ya da gündüz ayırt eder mi sanıyorsun?"
Sertçe yutkundum. Merope de mahcubiyetle bana baktı.
"Özür dilerim. O senin annen ve onun hakkında böyle konuşmamalıyım. Sen yokken lanetleri araştırdım. Birkaç kayda değer lanet buldum. Bana lanetini detaylıca anlatır mısın?" Dediğinde daha da gerildim. Lanetim hassas noktamdı.
"Saçlarım beyaz oluyor, gözlerim de gri. Sonra... Boynuzlarım oluşuyor."
Utançtan yerin dibine girmiştim. Merope derin bir nefes aldı.
"Okuduğuma göre bu laneti sadece rahipler yapabilirmiş. Nasıl bozulacağını da rahipler bilirmiş. Ayrıca kara büyü lanet bozmakta da kullanılabilirmiş. Çok riskli tabi. Bence bunu eleyelim."
Kaşlarımı çattım.
"Şaka mı yapıyorsun? On sekiz yıldır bu lanetle yaşıyorum ve sen çözüm yollarından birini eleyelim mi diyorsun? Kara büyü seçeneğini hemen deniyoruz."
Merope telaşlandı.
"Önce müdireye soralım. Çok tehlikeli olabilir. En azından Aleron gelseydi."
Onu dinlemeden gözlerimi kapattım ve kara büyünün benimle konuşmasına izin verdim.

"İçimdeki laneti yok etmeme yardım et. Seni çağırıyorum. Dinle beni."
"Yine görüştük, Eldalote. Beni çağıracağını biliyordum. Lanetini yok ederim ama beni özgür bırakman gerek."
"Nasıl özgür kalacaksın?"
"İstediğim zaman beni kullanman yeterli."
Aklımdan Lorenzo amcanın, Bay Valentine'in ve müdire Lilian'ın dedikleri geçiyordu. Kara büyünün seni yönetmesine izin verme.
"Beni yönetmene izin vermeyeceğim. Sen olmadan da laneti çözmenin yolunu bulabilirim."
Kahkaha sesi geldi.
"Bol şans."

Gözlerimi açtım usulca. Merope bana en uzaktaki duvara yapışmış korku dolu gözlerle etrafa bakıyordu. Ben de etrafa baktım.
"Siyah dumanlar beni boğmaya çalıştı. Senin vücudundan çıkıyorlardı."
Annemin ne demek istediğini anlamıştım. Seni kendimden korumam gerekiyordu demişti. Ben de sevdiklerimi kendimden korumalıydım. Durum iyice kontrolden çıkmaya başlamıştı. Konuyu değiştirmek için boğazımı temizledim.
"Lanetleri sonra araştırırız. Akşam yemeği şu kocaman salonda yapılacaktı. Hadi, gidelim."
Birlikte odadan çıktık. Koridorda yanımızdan geçenler kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Kesin yine dedikodu malzemesi olacak bir olay olmuştu. Merakım artmadan konu açığa kavuştu. Salonun altın kapılarının arasından yerde yuvarlanarak koridora çıkan Fergus ayaklarımın dibinde durdu. Kahkaha tufanı arasında ayağa kalkmaya çalıştı ama sarhoş olduğu için dengesini kaybedip tekrar düştü. Kahkahalar artarken asık bir suratla eğilip Fergus'u ayağa kaldırdım. Leş gibi içki kokuyordu.
"Bana şarap vermediler. Söyle onlara bana şarap versinler."
Muhtemelen benim dışımda kimse ne dediğini anlamamıştı.
"Burada içki yasak. Sana içki veremezler. Hadi, gel seni odama götüreyim. Kendi odana geçene kadar orada kalırsın."
İtiraz edemeyecek kadar bitkindi. Daha da kalabalıklaşan koridorda elimizden geldiğince hızlı yürüdük. Odaya varınca Fergus'u yataklardan birine yatırdım. Çok tuhaf bakıyordu.
"Burası neresi? Nasıl geldim buraya? Rüyamda annemi gördüm. Geri dönmüştü. Yine çok güzeldi ama beni kandıramadı. Beni terk etti. Oyuncağını beğenmez de atarsın ya işte öyle. Okuldan bahsetti. Okul mu ne kurmuş. Ona sarılmak istedim. Çok istedim ama yapamadım."
Pantolonunun cebinden kırmızı bir kumaş çıkarttı. Kumaş parçasını burnuna götürdü ve derin bir nefes çekti içine.
"Her neredeysen mutlu ol, anne." Dedi ağlamaklı bir sesle. Kumaş parçasını yastığına düzgünce serdi ve ona bakarak uyuyakaldı. Merope elini Fergus'un kahverengi saçlarına götürdü ve usulca saçlarını okşamaya başladı.
"Müdireye çok benziyor. Onun oğlu değil mi? Zavallı Fergus, acı içinde."
Fergus'un bu hali beni çok etkilemişti. Ona her zaman sinir olurdum ama bu acı çeken haline daha önce hiç şahit olmamıştım. Bu kırmızı kumaş parçası müdirenin onu terk ettiğinde üzerinde olan elbiseden kopmuş olmalıydı. Sahne gözümün önünde canlanınca gözlerim doldu ve pencereden dışarı bakmaya başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Güneş Doğana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin