•°•°Bölüm Altı•°•°

33 5 2
                                    

Uykunun verdiği sersemlikle bir an Aleron'un ne demeye çalıştığını anlayamamıştım ama daha sonra kafama dank etmişti. Hava hâlâ karanlıktı ama güneşin doğmasına az kalmıştı. Tam şu vakitlerde lanetli halime dönüşüyordum. Bakışlarım kısa süreliğine beyaz saçlarımın yanına düşmüş başlığa kaydı. Gece uyurken çıkmış olmalıydı. Bunu nasıl tahmin edememiştim? Titreyen elimle başlığı alıp beceriksizce başıma takmaya çalıştım. Ben denemeye devam ederken kumaştan yırtılma sesi geldi. O an anladım ki boynuzlarım başlığı yırtmıştı. Başlığı yere atıp yüzümü ellerimin arasına aldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. On sekiz yıllık acının büyüklüğüyle ağlıyordum.
"Ne oldu sana böyle? Biri büyü mü yaptı?" Dedi Aleron çok yakınımdan. Ağlamaya devam ederken başımı şiddetle iki yana salladım. Ellerimi yüzümden çekti. Çok yakınımda oturuyordu. Gözlerimden süzülen gözyaşını silip yanağımı okşadı. Eli boynuzlarıma çıktığında utançla gözlerimi kapattım.
"Demek bu yüzden benimle kalmak istedin. Başkalarının görmesini istemiyordun."
Kendimi zorlayıp konuşmaya başladım.
"Lütfen, bakma bana. Bu halimi görmeni hiç istemezdim. Çok utanıyorum."
Elini boynuzumdan çekip içini çekti. Gözlerimi açıp ona baktım. Elimi avuçlarının arasına aldı. Tatlı bir sesle konuşmaya başladı.
"Çirkin olduğunu düşünüyorsun çünkü farklı görünüyorsun. Sen çirkin değilsin. Sana ne oldu bilmiyorum ama biri güzelliğini elinden almak istemiş. Bu durum seni çok üzüyor olmalı."
Durduğunda ağlayarak başımı salladım. Konuşmaya ihtiyacım vardı.
"Bir kez bile güneşin doğuşuna şahitlik edemedim. Hep saklandım. Gökyüzü o anlarda nasıl oluyor bilmiyorum. Güneş doğana dek mağarada duruyordum. Kimse beni görmesin diye. Bir kez güneşin doğuşunu görmek isterdim."
Gülümsedi ve beni ayağa kaldırdı. Odanın içinde yürüdük. Siyah perdeyi açtı ve karşımıza kocaman bir balkon çıktı. Ne yapmaya çalıştığını anladığımda gitmemek için direttim ama beni zorla balkona çıkardı. Bir süre sessizce turunculaşmaya başlayan gökyüzünü izledik. Gözyaşlarımı tutamıyordum ki tutmak da istemiyordum.
"Rengi çok güzel değil mi? Adın Eldalote, elf çiçeği. Uzak diyarların birinde bir elf çiçeği görmüştüm ve rengi bu gökyüzü turuncusuydu. Gerçek elf çiçeğiyle buluştun."
Aleron'un dedikleri kalbimi ısıtmıştı. İçtenlikle gülümsedim. Benim de bir şeyler söylemem gerekiyordu. Ona döndüm. Hâlâ lanetli halimdeydim. Bana bakarken bakışlarında iğrenme ya da acıma yoktu. Beni bu halimle de seviyor gibi görünüyordu.
"On sekiz yıldır bu anı görmek için yanıp tutuşuyordum. Sen, hayalimi gerçekleştirdin. Bunun için sana minnettarım."
Aleron yanıma yaklaştı. Bana sımsıkı sarıldığında boynuzlarım ona batmış olmalıydı ama geri çekilmedi. Onu kollarımla sardığım anda güneş artık tamamen yükselip boynuzlarımı eski bir hatıra gibi sildi.

Bana inanmayan gözlerle bakan Merope'ye bakıp gülümsedim. Ona detayları anlatmadığım için olayı tam olarak anlamamıştı.
"Aleron'un sana sarıldığını söylüyorsun ama bunu durup dururken mi yaptı? Neden sana sarıldı?"
Dudaklarımı ısırdım. Ona anlatmalıydım ama utanıyordum. Daha zamanı gelmemişti.
"Kendimi kötü hissediyordum. Kabus görmüştüm. Aleron zaten uyanıkmış, ben sıçrayarak uyanınca gelip bana sarıldı işte."
Merope gülmeye başladı. Bir süre bunu izledim. Gülmesi bitince ellerini çırptı.
"Onun senden hoşlandığını biliyordum. Sana demiştim. Sakın öyle değil deme. Senden hoşlanıyor, senden hoşlanıyor."
Bu fikir gülümsememe ve kalbimin hızlı atmasına neden olmuştu. Merope aklına bir şey gelmiş gibi yerinde sıçradı.
"Şimdi yandık. Çabuk, kalk. Büyü dersine geç kalmak üzereyiz. Ders Valentine'in dersi. Çok aksi biridir. İlk gününden geç kalırsan bütün ders senin üzerinden konuşur."
Dedikleri kalbimin sıkışmasına neden olmuştu. Alalacele odadan çıkıp koşturarak mor kuleye girdik. Biz girdikten hemen sonra Merope'nin bahsettiği adam gelmişti. Siyah pelerininin üzerindeki kırmızı ejderha işlemesi göze çarpıyordu.Uzun boyluydu ve koyu renk saçları vardı. Koyu bir sessizlikte burada ne eğitimi aldığımızı hatırlamaya çalışıyordum. Ne demişti Aleron? Ateş harici güçlerin eğitimin alındığı yer mor kuleydi.
"Sen yeni mi geldin?"
Bay Valentin bana hitaben konuştuğunda gerginlikle yutkundum.
"E-evet, efendim."
Etrafımda tur atarken içerdekilerin bakışları üzerimdeydi.
"Ateş harici ne gücün var?"
Nefesimi dışarı verdim.
"Su gücüm var. Başka bir gücüm varsa da henüz bilmiyorum."
Pelerinin sesiyle arkamdan çekildiğini hissettim. Bana bu kadar yakın olması içimde bir sıkıntıya sebep olmuştu. Ders boyunca bu sıkıntı devam etti. Su gücümü kullanırken dersin bir an önce bitmesi için dua etmeye başlamıştım.

Güneş Doğana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin