Kulaklarım uğuldarken Aleron'un dediklerini kafamda tarttım. O kolyeyi bana Lorenzo amca vermişti. Beni öldürmek mi istemişti yani? İyi ama neden böyle bir şey yapsındı ki? O, beni bebekken bulmuştu ve beni o büyütmüştü. Koltuktan kalkıp odada volta atmaya başladım. Duyduklarım akıl alır gibi değildi. Ellerimi sinirle saçlarımın arasından geçirdim. Bu imkansızdı!
"Sakin ol, Eldalote. Lorenzo amcanın kolyeyi kimden aldığını bilmiyoruz. Belki de kara büyüyle uğraşan bir ucubeydi ve insanları öldürme arzusu vardı. Bu kolyeyi oluşturdu ve birine rastgele satmak için tezgahına koydu. O şanssız kişi de Lorenzo amcandı."
Volta atmayı kestim ve bu ihtimali düşündüm. Lorenzo amca buranın kurucularından biriydi ve çok iyi büyü yapıyor olmalıydı. Bu kolyedeki kara büyüyü kolyeyi eline aldığında anlamamış olması imkansızdı. Lorenzo amcam beni öldürmek istemişti.
"Nereye gidiyorsun? Eldalote, bekle."
Kendimi yangından kaçıyormuş gibi odanın terasına attım. Nefes alamadığımı hissediyordum. Derin nefes almaya çalışırken Aleron yanıma sokulup elini omzuma koydu. Nefes alamama hissi gittikçe artıyordu. Aleron beni kendisine çekip sarıldı.
"Sakinleş. Olayın aslını öğreneceğiz." Dedi saçlarımı okşarken. Onun dokunuşu beni sakinleştirmişti. Bir süre sonra nefesim düzeldi.Yatakta uzanırken bir türlü uyku tutmuyordu. Sola dönünce yatağında uzanan Aleron'a baktım. Uyuyor gibi görünüyordu. Bakışlarımı tavana dikip düşünmeye başladım. Kolyeyi bir sabah boynumda bulmuştum. O gün doğum günümdü ve Lorenzo amca kolyeyi beğenip beğenmediğimi sormuştu. Demek ki ben uyurken boynuma takmıştı. Kara büyülü olduğunu nasıl anlamazdı? Sıkıntıyla içimi çektim. Büyük uğraşlar vererek daldığım rüya kabuslara ev sahipliği yapıyordu. Bir aslan rüyamda beni yakalamak üzereyken uyandım. Ter içinde kalmıştım. Odada yalnızdım. Kalkıp sıcak bir duşa girdim ve ardından siyah bir pantolonla lila bir kazak giydim. Hava yağmurluydu ve oldukça soğuk görünüyordu. Odadan çıkınca koridorda pencerenin pervazına yaslanmış beni süzen o tuhaf kızı gördüm. Rahatsız edici bir hisle ilerleyip mutfağa daldım. O kızı görmek bile moralimi bozuyordu. Masanın üzerinde duran yiyeceklerden alıp atıştırmaya başladım.
"Merhaba, Eldalote."
Ağzımdaki lokmayı yutup arkama döndüğümde müdire Lilian ile karşılaştım.
"Merhaba, efendim." Dedim elimden geldiğince neşeli bir sesle. Müdire pencerenin yanına doğru ilerlediğinde onu takip ettim. Elimdeki poğaçayı ısırdığımda müdire konuşmaya başladı.
"Aleron bize bir kolye getirdi. Sana Lorenzo vermiş. Bu doğru mu?"
Yutkundum ve başımı salladım.
"Ben de anlamadım, efendim. Doğum günümde hediye etmişti bana. İçinde kara büyü olduğunu anlamamış olması akıl alır gibi değil."
Müdire bir süre düşündü. Ben de poğaçamı bitirdim.
"Lorenzo'ya konuyu üzeri kapalı bir şekilde sormayı denemeni istiyorum. Bir arkadaşım çok beğendi diyebilirsin. Nereden aldığını öğrenirsek işimiz kolaylaşır." Dedi ve uzun süredir etrafta dolaşan gözlerini bana çevirdi. Bakışlarına hakim olan bir hüzün vardı. Bir şey söyleyecekken vazgeçti. Dudaklarını yaladı ve içinde bir savaş veriyormuş gibi derin bir nefes aldı.
"Fergus benim yaşadığımı biliyor mu?" Dedi uzun bir süre sonra.
"Evet. Bazen odasında sessizce anne diye ağladığını duyardım. Sizden hiç bahsetmezdi ama sizi çok özlediğini biliyorum. Kötü arkadaşlar edindi ve içki içip duruyor. Keşke onunla ilgilenme şansınız olsaydı."
Müdirenin gözleri doldu.
"Onunla konuşmak istiyorum ama nasıl tepki vereceğini bilmiyorum. Bana yardım etsen..."
Kısa bir an bu fikri tarttım.
"Seve seve yardım ederim." Dediğimde bana minnet dolu bir bakış attı.Mor kulenin duvarlarındaki işlemeleri izlerken bu sıkıcı dersin bir an önce bitmesini istiyordum. Kulenin kapısı ardına kadar açıldı ve öğretmen Valentine asık bir suratla içeri girdi. Bu adamdan ve yaydığı negatif enerjiden nefret ediyordum. Siyah pelerinini düzelten öğretmen kollarını kavuşturdu.
"Bugün güçlerinizi kullanarak düello yapacaksınız. Aynı güce sahip olanlar eşleşsin."
Daha önce duymadığım güçlerin konuşulduğunu duyuyordum. Birinin görüntüsüne bürünme, hayvana dönüşebilme, rüyaları kontrol edebilme... Benim bu kadar sıradışı güçlerim yoktu ki. Sadece ateş ve su gücüm vardı. Aynı güçte olanlar eşleşince ortada beş altı kişi kalmıştık. Üç kişi aynı güçte çıkınca son kalan kişiye baktım. Uzun, siyah saçlı bir erkekti.
"Benim su gücüm var." Dedim kayıtsızca. Çocuk kaşlarını çattı.
"Bende bitkileri kontrol etme gücü var. Hiç uygun değiliz."
Harika. Dışarda kalmıştım. Oflayarak duvarın dibine geçtim. Öğretmen hemen yanımda bitti.
"Eldalote? Dersten kaytarabileceğini mi sandın?" Dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Ters cevap vermemem gerekiyordu.
"Kimseyle eşleşmedim. İsterseniz duvara karşı düello yapabilirim."
Bu da ters cevaba girmişti ama elimden bu kadarı geliyordu. Öğretmen daha da asık bir yüzle beni süzdü.
"Su gücün vardı. Tesadüfe bak ki o güçten bende de var. İkimiz düello yapacağız." Bana yaklaştı. "Kulağa harika geliyor değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Doğana Dek
Fantasy"Lütfen, kızımızı almalarına izin verme. Bir şeyler yap. Büyücüler onu lanetleyecek." Bir araya gelmesi yasak iki türden doğan bir kız. Adı Eldalote, elf çiçeği demek. Elf çiçeği normal çiçeklere benzemez, çok güzeldir. Eldalote doğduğunda annesi k...