•°•°Bölüm Yedi•°•°

32 5 0
                                    

Pencerenin yanından geçen kuşun sesi odaya dolarken zihnim ruhumun beni terk ettiğini düşündürecek kadar bomboştu. Daha önce bu kadar şaşırdığım ve ürktüğüm bir an olmamıştı. Nefesim düzensizleşmeye başlarken kendisini toparlamaya başlayan zihnimde tek bir cümle dolaşıyordu. Kara büyü gücü kazanan kişi sensin. Zihnimde gezinen ses kulaklarıma dolmaya başlayınca ellerimle kulaklarımı kapattım. Aleron bana bakıp bir şeyler söylüyordu ama onu bulanık bir silüetten ibaret olarak görüyordum.
"Korkma, Eldalote. Beni duyuyor musun?"
Cevap vermek istesem de nefes almakta güçlük çektiğim için ağzımı açtığım anda ağzımdan anlamsız bir ses çıktı.
"Ne-nefes alamıyorum."
Aleron'un elinden çıkan yeşil renkli büyüyü görünce içimde kalan son güçle çığlık attım ve yere düştüğümü hissettim. Sonrası derin bir karanlıktı.

**********
~On Yıl Önce~

Elanor, çamura değen elbisesinin eteklerini toplayıp harabeye dönmüş evlerin arasında ilerlemeye devam etti. Buraya yalnız gelerek iyi bir tercih yaptığını bir kez daha anlamıştı. Diğerleri böyle bir yere geldiğini bilmemelilerdi. Adımlarını hızlandırıp köşeyi döndü. İşte Lorenzo'nun evine varmıştı. Etrafı koloçan edip kapıya vurdu. Kısa bir süre sonra Lorenzo kapıyı açtı. Elanor onun elinde taşıdığı bastona bakıp güldü.
"Sakat numarasına hâlâ devam ediyorsun demek. İnanıyorlar mı?"
Lorenzo gülümsedi.
"Elbette. Eldalote uyudu. Uyanmadan gel de gör."
Elanor başını salladı ve usulca içeri girdi. Ev çok kötü bir durumdaydı ama Eldalote'nin iyiliği için buna katlanmak zorundalardı. Elanor artık yerini ezbere bildiği odaya girdi. Eldalote yüzünde huzurlu bir ifadeyle uyuyordu. Elanor yatağın yanına oturup kızının sarı saçlarını okşamaya başladı.
"Haberi yok değil mi? Lanetlendiğini bilmiyor."
Lorenzo başını iki yana salladı.
"Bilmiyor. Onun karşısına neden çıkmıyorsun Elanor? Sana ihtiyacı var. Her gece anne diye sayıklıyor. Onu yanına alabilirsin. Güzel bir hayatı olur. İstediğini giyer, istediğini yer. Burada hayatı mahvoluyor."
Elanor yanaklarından süzülen gözyaşlarını sildi. Konuşmaya başladığında sesi titriyordu.
"Bunu yapamam. Yanıma gelirse tehlikede olur. Biliyorsun. Bu imkansız. Büyümesi ve kendisini savunmayı öğrenmesi gerek. Zamanı geldiğinde her şeyi öğrenecek."
Ayağa kalkan Elanor bir şey hatırlamış gibi durdu. Boynundaki kolyeyi çıkartıp Lorenzo'ya uzattı.
"Yarın Eldalote'nin doğum günü. Sen almışsın gibi bu kolyeyi ona ver."
Lorenzo kolyeyi aldı. Elenor eğilip kızını öptü ve kendisini odadan dışarı attı. Kapının önüne çıktığında ağlıyordu. Kollarını havaya kaldırdı ve saniyeler sonra gideceği yere ışınlanmıştı. O gidince Lorenzo kolyeyi Eldalote'nin boynuna taktı. Biraz daha odada kalsaydı kolyeden yayılan siyah dumanı görebilirdi.
**********
|Günümüz|

Burnuma dolan ilaç kokusuyla yine revirde olduğumu anladım. Duyabildiğim tek ses yağmurun sesiydi. Usulca pencerelere vuran yağmur kulağımda hoş bir tını bırakıyordu. Başımı sağ tarafa çevirince yastığa sürtünen bir şey hissettim. Gözlerimi açtım ve elimi başımın üzerinde gezdirdim. Nefret ettiğim boynuzum karşıladı beni. Yüzümü buruşturup üzerimdeki örtüyü başımın üzerine kadar çektim. İyi ki revirde benden başka kimse yoktu. Yoksa beni bu halde göreceklerdi ve bu benim için felaket demekti. Aklımdan geçenleri birileri duymuş gibi revirin kapısı sertçe açıldı. Olduğum yerde korkudan titremeye başladım.
"Dikkatli olun. Şu yatağa yatırın."
Müdirenin sesi odaya dolunca dudağımı ısırdım. Umarım benim burada olduğumu unuturlardı. Birinin ahladığını duydum. Tıkırtılar geldi bir süre.
"Revir boş muydu?" Dedi müdire.
"Bilgim yok, efendim."
Tanımadığım biri cevap verdi. Odanın kapıya en uzak köşesinde olduğum için beni buraya getirdiğini düşündüğüm Aleron'a minnettardım. Başımı da örttüğüm için hiç görünmüyor olmalıydım. Birkaç konuşma ve yürüme sesinden sonra kapının kapanma sesini duydum. Biraz bekledim ve örtüyü başımdan indirdim. Kapının yanındaki yatakta biri bilinçsizce yatıyordu. Kim olduğunu merak etmiştim ama uyanıp beni görme riski olduğu için yanına gitmeye korkuyordum. Lanetim geçene dek beklemeye karar verdim. Odaya güneşin ilk ışıkları doğarken uyumamak için direniyordum. Bakışlarım yastığa düşen beyaz saçlarımdaydı. Sarılaşıyorlar mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu? Sapsarı olduklarında gülümsedim ve ayağa kalktım. Kapıya ulaştığımda sırtı bana dönük yatan kişi bana döndü. Bu, kırmızı kulede tanıştığım Oriondu. Kolları bileğinden başlayarak omzuna kadar bandajla sarılıydı. Ne olmuştu ki? Uyandığında öğrenebilirdim ancak. Düşünceli bir şekilde yatağıma uzandım ve yakalanma korkusu olmadan gözlerimi kapattım. Çok geçmeden uykuya dalmıştım.

Güneş Doğana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin