•°•°Bölüm On Bir•°•°

20 4 0
                                    

Aynadaki tuhaf ve korkunç yansımamı izlerken gözyaşlarım benden bağımsız akmaya devam ediyordu. Güneş ışığı vuran siyah boynuzlarım can sıkıcı bir şekilde parlıyordu. Beyaz saçlarım dışarıda gördüğüm yaşlı kadınların saçlarından bile daha beyazdı. Gri gözlerim derin bir kuyuyu andırıyordu. Aynı ürpertici his. Çığlık atma hissimi bastırmak için elimi ağzıma götürdüm ve çığlığım avuçlarımın arasında kayboldu. Kulağıma yırtılan kumaş sesi dolarken gözlerimi utançtan sımsıkı yumuyordum. Bu halimi ilk kez birisi görüyordu ve o kişi Alerondu. Utanç bütün vücudumu sarıyordu ve ben o an ölmek istiyordum.

Titreyen vücudum bana itaat etmiyordu ve ben titremelerimin gittikçe arttığını hissediyordum. Nefesim daralıyordu. Kriz geçirecekmiş gibi hissediyordum. Öğretmen Valentine bulanık bir silüetten ibaretti şimdi. Ağzını açıp konuştuğunu görüyordum ama ne sesini duyuyordum ne de dediklerini anlayabiliyordum. Titremelerim iyice artınca oturduğum koltuktan yere yuvarlandım. Öğretmen Valentine hemen yanıma geldi.
"Eldalote! Kendine gel. Kriz geçiriyor olmalısın. Sana büyü yapacağım. Sakin olmalısın. İyi olacaksın."
Gözlerim kapanmak için direnirken öğretmenimin bir şeyler mırıldandığını ve elinden mavi bir ışık çıktığını gördüm. Mavi ışık vücuduma değdiği anda düzensiz nefesim düzeldi ve titremem geçti. Tamamen gevşeyince korkudan ağlamaya başladım. Başım öğretmenin kucağındaydı. O sert ve kibirli görünen adam beni kucakladı ve bana sımsıkı sarıldı. Gözyaşlarım siyah pelerinine akarken saçlarımı usulca okşuyordu. Hıçkırıklarım sessiz iç çekişlere dönünce öğretmenim beni kendisinden uzaklaştırdı.
"Seni kim lanetledi?" Dedi yumuşak bir sesle. Gözlerine hüzünle baktım.
"Bilmiyorum. Ben bebekken lanetlemiş. Lorenzo amca beni harabe bir evde bulmuş ve beni bu yaşa kadar büyüttü."
Kaşları havaya kalktı.
"Lorenzo Castilla mı?"
Başımla onayladım. Öğretmen yerinde huzursuzca kıpırdandı. Sanki amcamın adını duymak onu sinir etmişti.
"Lanetin seni beyaz saçlı ve boynuzlu bir ucubeye dönüştüyor. Bu lanet en zor lanetlerden biridir. Çözmek için yapan kişiyi bulmak gerekir. Onun kanına ihtiyaç var."
Söyledikleri beni heyecanlandırmıştı. Doğrulup kollarını tuttum.
"Bu lanet çözülebilir mi? Bir yolu var mı?" Dedim heyecandan tiz çıkan sesimle. Valentine gülümsedi.
"Eğer yapan kişiyi bulursak ben çözebilirim."
Mutluluktan ağlamaya başladım. Bu lanetten kurtulmak için her şeyi yapmaya hazırdım.
"Teşekkür ederim, teşekkür ederim." Diye mırıldandım bilinçsizce. Daha sonra öğretmen Valentine, tekrar çalışacağımıza ve lanetimi çözmek için araştırma yapacağına söz verip beni odasından gönderdi.

Yıllar sonra ilk kez rahat bir uyku çekmiştim. O kadar mutluydum ki içim içime sığmıyordu. Lanetin çözülebilme ihtimali bile beni heyecanlandırıyordu. Biri saçlarımı okşayınca gözlerimi usulca açtım. Aleron yüzünde huzurlu bir ifadeyle bana bakıyordu. Gözlerine bakıp gülümsedim. Onunla dün geceki mutlu haberi paylaşmalıydım.
"Dün gece öğretmen Valentine ile kara büyü çalışırken benim lanetli olduğumu anladı. Eğer beni lanetleyeni bulabilirsek laneti çözebilirmiş."
Aleron'un gülümsemesi soldu.
"Seni kimin lanetlediğini nasıl bulacağız? Fazla ümitlenme. Sen lanet sırasında bebekmişsin ve ailen de ortada yok."
Yüzüm düşerken içimde ümitsizliğin filizlenmeye başladığını hissediyordum.
"Ailemi araştırıyorum. Öğretmen Valentine de araştıracakmış. Bu lanetten kurtulmam lazım. Beni içine hapsettiği bu çukurdan çıkmalıyım."
Aleron derin bir nefes aldı ve elimi tuttu.
"Daha önce dediğim gibi lanetli halinle de güzelsin. İçimde hiç korku oluşmamıştı seni o halde gördüğümde."
Dediklerine gülümsedim. Yatakta yatmaya devam ederken Aleron bana muzipçe baktı.
"Tembelliği bırak da hazırlan. Seni Lorenzo amcanın yanına götüreceğim." Dediğinde gözlerimi kocaman açtım ve yataktan fırladım. Gardroba koşarken Aleron'un kahkahalarla güldüğünü duyabiliyordum.

Güneşten kısılan gözlerimi ovuşturduktan sonra yerdeki papatyalara bakıp gülümsedim. Huzurlu hissediyordum. Lorenzo amcayı çok özlemiştim. Gerçi kara büyü içeren kolye olayından dolayı ona kızgındım ama yine de özlemiştim işte. Oturduğu banktan kalkan Merope bize doğru koşmaya başladı. Yanımıza ulaşınca soru soran bakışları bakışlarımı buldu.
"Nereye gidiyorsunuz?"
Gülümsedim.
"Lorenzo amcamı ziyaret edeceğiz."
Merope kocaman gülümsedi.
"Ben de gelebilir miyim? Buranın kurucularından birini görmek istiyorum."
Aleron'a baktım. Düşünüyor gibiydi.
"Lütfen, Aleron. Merope de gelsin." Dedim çocuk gibi. Aleron derin bir nefes aldı ve bileğindeki garip bilekliğe dokundu.
"Merope de bizimle geliyor, müdirem. Haberiniz olsun. Benim gözetimim altında."
"Pekala, Aleron. Dikkatli olun."
Aleron bilekliğe bir kez daha vurdu. Bir elini bana uzattı, diğer elini Merope'ye. Elini sıkıca tutup gözlerimi kapattım. Işınlanma operasyonumuz başlıyordu. Çok geçmeden burnuma is ve toprak kokusu doldu. Bu yerin kokusu asla değişmiyordu. Gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Umarım Nathan ile karşılaşmayız diye düşünürken karşıdan Fergus'un düşe kalka geldiğini gördüm. Yine çok sarhoştu ve bu hali çekilmez oluyordu.
"Hemen gidelim." Dedim diğerlerine ve Fergus'a arkamı döndüm. Bu halde beni fark etmesi çok zordu. Hızla ilerlerken arkama bakma dürtüsüne engel olmaya çalışıyordum. Yolun sonundan sola saptık ve içim biraz olsun rahatladı. Fergus bu saatte neden bu kadar çok içmişti? Nereye gidiyordu? Eskiden onu aramak için buralarda çok dolaşırdım. Şimdi Lorenzo amca tek başınaydı. Üstelik etraftakiler onun sakat olduğunu sanıyordu. Bu yüzden dışarda dolaşamazdı. Böylece Fergus kafasına estiği zamanlarda eve gidiyor olmalıydı. Günün her saati de böyle sarhoş olmalıydı. Lorenzo amcanın evine varana dek konuşmadık. Eve gelince kapıyı çaldım.
"Kim o?"
Duyduğum sesle gülümsedim.
"Benim, amca. Yanımda arkadaşlarım da var."
Kapı kendi kendine açılınca kapıyı ittim ve hep birlikte içeri girdik. Minicik eve bakıp burukça gülümsedim. Bu evde uzun yıllar yaşamıştım. Şu anda kaldığım şatonun bir odası bile bu evin toplamından daha büyüktü. Bakışlarım evde dolaşırken kulağıma Lorenzo amcanın sesi bir kez daha doldu.
"Eldalote, kızım."
Kapı eşiğinden bana gülümseyerek bakan amcama koşup sımsıkı sarıldım.
"Seni çok özledim, amca." Dedim büyük bir özlemle. Amcam şefkatle saçlarımı okşuyordu. Biz ayrılınca amcam, Aleron ve Merope'ye baktı. İkisi de amcamın karşısında reverans yaptılar. Hep birlikte oturma odasına geçtik. Amcamın yanına oturmuştum ve hep ona bakıyordum.
"Şatonun kurucularından birini görmek çok iyi oldu. Tavanlardaki çizimlerinize hayranım, efendim." Dedi Merope heyecanlı bir sesle. Lorenzo amca gülümsedi.
"Teşekkür ederim, kızım. Eldalote'nin arkadaş edinmesi ne hoş. Orada canın sıkılmıyor değil mi?"
Başımı iki yana salladım.
"Sıkılmıyor, amca. Aleron bana kılıç eğitimi verdi. Öğretmenlerimiz de büyü eğitimi veriyorlar. Kara büyüye sahipmişim. Okulda bu güç kimsede yok. Bu yüzden bunun eğitimini alamıyorum ama öğretmen Valentine'de eskiden bu güç varmış. Bana yardım edeceğini söyledi. Amca, ayrıca lanetimi kaldırmakta da bana yardım edecekmiş."
Lorenzo amcanın gülümsemesi soldu. İçini çekti usulca. Bakışlarını üzerimde dolaştırdı.
"O adamdan uzak dur, kızım. Nedenini sorma ama uzak dur."
Kaşlarımı çattım.
"Onu tanıyor musun?"
Amcam sessiz kalınca Aleron cevap verdi.
"Valentine de kuruculardan biri. Lorenzo, Valentine, Vincent ve Lilian."
Son ismi duyan amcam yerinde huzursuzca kıpırdandı. Elimi onun elinin üzerine koydum.
"Müdire Lilian seni neden terk etti amca?" Diye sordum yumuşak bir sesle. Amcam ellerine baktı. Odada elle tutulur bir sessizlik oluşmuştu.
"Onu aldattığımı zannediyor. Şüphelendiğim kişinin onun zihniyle oynadığını düşünüyorum. Başından beri ona aşıktı. Asla elde edemedi ama bizi ayırmayı başardı. Lilian'a gerçeği ispatlayamadım. Beni ve Fergus'u terk edip okula yerleşti. Biz boşandık. O günden sonra buraya taşındık. Fergus'u yanına alacağını sanıyordum ama almadı. Zaman geçtikçe üzüntüden büyü güçlerimi kaybetmeye başladım. En sonunda büyü gücümü herkesten saklamaya karar verdim. Sakat numarası bana epey yardımcı oldu. Seni bulunca kızım, büyü güçlerim geri gelmeye başladı. Senin sevgin içimdeki yarayı kapatmaya başlamıştı."
Ona gülümsedim. Hemen ardından aklıma kara büyü dolu kolye geldi. Bunu ona yüz yüze soracaktım. Merope'ye ve Aleron'a baktım. Gözlerini kırpıştırdılar.
"Bana doğum günümde verdiğin kolyeyi nereden almıştın amca?"
Lorenzo amcam bu ani soru karşısında irkildi. Dudaklarını yaladı.
"Bu uzun zaman önceydi. Hatırlayamıyorum."
Titreyen elini pantolonunun cebine soktu. Bu konuda büyü kullanmaktan başka çaremiz yoktu.

Merope ile mutfağa girdiğimizde fısıltıyla konuşmaya başladım.
"Ona gerçeği söyletecek bir büyü yapmalıyız. Bildiğin bir büyü var mı?"
Merope bir süre düşündü. Sonraysa göz kırptı. Kırmızı bardaktaki çayın üzerine elini koyup bir şeyler fısıldamaya başladı. Beyaz bir dumanın bardağa indiğini görünce zaferle gülümsedim. Birlikte diğerlerinin yanına gittik. Kırmızı bardağı Lorenzo amcanın eline tutuşturdum ve yanına oturdum.
"Siz de okulda ders vermek istemez misiniz?" Dedi Aleron, Lorenzo amcaya bakıp. Lorenzo amca çaydan bir yudum içti. Vücudundan buhar çıktığını gördüğümde gülümsedim. Aleron da bana bakıp gülümsedi.
"Lilian'ı çok özledim ama onu görmek bana acı verecektir. Tam on beş yıldır onu görmedim. Değişmiş olmalı. Benim kadar acı çekiyor mudur?"
Zavallı amcam ne kadar da acı çekiyordu. Çayının bir kısmını daha içince konuya girmek için kendimi hazırladım. Umarım amcam bana kara büyü yapmamıştır diye geçiriyordum içimden. Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Gerçeği öğrenmeliydim.
"Bence gelmelisiniz. Sizden öğreneceğimiz çok şey var." Dedi Aleron. O anda amcama döndüm.
"Doğum günümde bana verdiğin kolyeyi nereden aldım demiştin amca?"
Lorenzo amca çayından biraz daha içerken kalbim heyecanla çarpıyordu. Biraz yatışmak için çayımı içmeye başladım.
"O kolyeyi ben almadım ki. O kolyeyi sen uyurken boynuna taktım. Kolyeyi bana Elenor verdi."
Elanor.. Duyduğumda kulağıma adımın fısıldandığı ad.. Bardağımı masaya koydum. Elanor da kimdi?
"Elanor kim?" Dedim merakla. Merope ve Aleron da dikkatle bizi dinliyorlardı. Lorenzo amcam bana sevgiyle baktı. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyordum. Bana sonsuzluk kadar uzun gelen bir süreden sonra konuştuğunda hayatımdaki en sarsıcı haberi duydum.
"Elanor senin annen."

Güneş Doğana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin