9.BÖLÜM

423 19 3
                                    

Gerizekalı hakkımda ne düşünüyormuş.
O gitmeden yakalamalıydım. Hızlıca çantamı alıp masadan kalktım Aras arabaya yeni biniyodu.
'Aras' diye bağırarak bana bakmasına neden oldum.

"Ne var?"
"Bak benden herşeyi iste ama bunu isteme lütfen"

"Senin baban varya benim ailemi mahvetti  ne yazık ki ben senin aileni mahvedemicem. Çünkü baban onu da mahvetti."
"Bak benden böyle şey bekleyemezsin"
"Ozaman babanın ölümüne karşı gelme Irmak"
Bagajı açarken ne yapıyor diye merak ederken bavulumu alıp önüme doğru fırlattı. Sonra da gitti. Önümden geçen taksiye durmasını işaret ettim. Taksici  bavulumu alırken bende taksiye bindim.

Bulunduğum yer evime yakın olduğu için kısa bir zamanda gelmiştik. Bavulumu alırken taksiciye parasını verdim. Elimdeki bavulumu gören güvenlikçi gelip elimden aldı.

Evin içerisine girdiğimde Hafize sultan karşıladı. Öptü sarıldı. Belli ki iki günde çok özlettim kendimi.

"Kızım geri mi döndün?"

"Hiç gitmedim. Babam nerede"

"O sabah çıktı önemli toplantısı varmış"

Hiç bir şey demeden odama çıktım. Duş almam gerekiyordu. Aras'ın o pis tekliflerinden arınmam lazımdı.

Duşa girdiğimde suyu açınca kafamdaki bazı şeyler suyla birlikte aşağı aktı. Iyice rahatladığımı hissedince duştan çıktım.
Kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı kurulamak için kurutma makinesini açtım. Kapının tıklatıldığını duyunca makinenin sesi yüzünden kapattım.

Kapıyı açanın Azra olduğunu görünce makineyi yere attım ve Azra'ya sarıldım. Arkasından akan gözyaşlarımı tutamadım.
"Noldu niye ağlıyorsun maviş"
Ona söylemek istemesem de biz kardeştik ve herşeyi anlatacaktım.

***

Azra'ya herşeyi anlattıktan sonra onun da bu durumlara üzüldüğünü ve Aras'a bu teklifinden sonra çok sinirlendiğini anlamıştım.

"Nasıl ya o Aras malı kendini ne sanıyor?"
"Bak Aras'a sakın bunları bildiklerini belli etme yoksa sana da birşey yapabilir."
Kapının tıklatıldığını duyunca Hafize sultan içeri girip babamın beni beklediğini söyleyince aşağı indim. Azra burda beklemeliydi babam onun herşeyi bildiğini bilmemeliydi.

Aşağı indiğimde babamın sinirli şekilde etrafta dolandığını görünce merak etmiştim.

"Noldu baba?"
"Amerika'ya neden gitmedin Irmak?!"

"Baba eğer gidersem sana zarar verecek. Ne yani buna göz yumarak gitmeli miydim sence"

"Burada durduğun sürece zarar verecek sana"
Gürültülü sinir dolu sözlerden sonra Azra yanımıza gelmiş bize bakıyordu.

Gözlerimden akan yaşlara aldırmadan içimden sadece bağırmak geliyordu.

"Kimse farkında değil, ama ben kendi içimde boğuluyorum. Ve beni kurtaran yok baba."

"Kızım korkuyorum sana birşey olursa diye çok korkuyorum seni kaybedemem"
Gözlerinde ki korkuyu fark edebiliyordum.

"Baba eğer ben de seni kaybedersem bir ölüden farkım kalmaz. Anlasana annemden sonra seni kaybedersem yaşamanın anlamı kalmayacak.
Lütfen baba gitmiyeyim burada seninle kalayım lütfen baba"
Bunu dedikten sonra babama sarılmak istedim. Gözlerimdeki yaşlar hep akmıştı. Babama sıkıca sarılırken ceketini gözyaşlarım ıslatmıştı. Bizi izleyen Azra da bir süre benim halimden sonra ağlamaya başlamıştı.
Sonra Azra da gelip bize sarılmıştı. Suratımızda hafifte olsa bir tebessüm oluşmuştu.

Bu az bir sürede de olsa mutlu tabloyu bozan babamın yardımcısı bozmuştu.
"Ahmet Bey şirketten çağırdılar."
Babam adama bir işaret yaptıktan sonra adam çıkmıştı.
"Ikinizde kendinize dikkat edin, ben önlemleri alıyorum." Babam tam kapıdan çıkarken onu durdurup "sende kendine dikkat et baba" onaylar gibi yapıp gitmişti.

Hafize sultan mutfaktan bizi çağırınca biz de mutfağa gittik.
"Oo börek kokusu mu alıyorum acaba"
"Sen yeter ki mutlu ol kızım ben size istediğiniz kadar yaparım"

Mutfakta böreklerimizi yedikten sonra okula gitmek için hazırlanmıştık. Çantalarımızı alıp çıkarken Hafize sultan durdurmuştu.
"Kızım üzme kendini hersey eskisi gibi olucak mutlu günler çok yakında" deyip ikimizi öptükten sonra bizde arabaya binmiştik.

"Azra sakın Aras'a belli etme bak belkide hayatın tehlikeye girer."
"Girerse girer biz kardeşiz Ahmet amca benim ikinci babam sayılır." Okula gelmiştik. Arabadan inmiştik. Okulun bahçesine girince kalabalık bir grup gördük. Kuzey bizi görünce yanımıza geldi. Azra'yı öptükten sonra lafa girebilmiştim.

"Orada ne var Kuzey?"
"Aras'ın kardeşiyle ve kardeşinin sevgilisi gelmiş"
"Koray ve selin" diye söyleyince Azra bana dik dik bakmıştı.

"Sen nereden biliyorsun isimlerini" diye fısıldadı kulağıma.
"Bahsetmişti biraz"
"Umarım aynı sınıfta değiliz. Çünkü Koray bana çok kötü bakıyor"
"Malesef maviş aynı sınıftayız" Deyince Azra'nın koluna girip sınıfa doğru çıkmıştık.

Azra Kuzey'e benimle oturacağını söyleyince Kuzey de Aras'ın olduğu sıraya geçmişti. Sırama geçtiğinde Ufuk'un yanıma geldiğini farketmemiştim.
Aras sınıfa girince Ufuk'ta lafa girmişti.

"Prenses akşam bir yemek yesek olur mu"
Aras'ın dik dik buraya baktığını hissedebiliyordum.
"Tamam olur yine o mekanda" dediğimde Ufuk gülerek sırasına geçmişti. Zaten hoca da gelmişti.

Dersi dinlemeyip Aras'la kısa bir zamanda geçirdiğimiz şeyleri düşünmüştüm.
Benim yanımda masum uyuyan bir çocuk nasıl babamı öldürebilir ki. Bütün dersleri böyle düşünerek geçirirken son ders zilinde çantamı alıp çıkarken Ufuk yanıma gelip "evden alırım seni" deyip yanağımdan öpünce Aras'ın sinirlendiğini fark etmiştim. Sıradan ne istiyordu ki"

***

Eve gidip üstüme sırt dekoltesi derin siyah uzun  elbise giymiştim. Saçımı sıkı  bir at kuyruğu yaptıktan sonra koyu bir göz makyajı bir de kırmızı ruju sürdükten sonra hazırdım.

Aşağı inerken elbisenin kenarlarını tutuyordum. Yoksa uzun olduğu düşebilirdim.

Babam beni görünce çok şaşırmıştı.
"Nereye prenses böyle çok güzel olmuşsun?"

"Ufukla yemeğe gideceğiz baba"

"Iyi selam söyle dikkat et iyi eğlenceler"
Hafize sultan da maşallah dedikten sonra evden çıkabilmiştim.
Kapıyı açtığımda Ufuk'u karşımda görünce şaşırdım bir an o da çok özenmişti. Ufuk çok yakışıklı ama ben kardeşim olarak görüyordum.

Kolunu uzatınca kolumu koluna soktum.
"Anlaşıldı bu gece baya bir erkekle kavga edeceğiz"
Gülerek "niye" diye sormuştum.
"Bu güzelliğe bakmamak için zor tutarlar kendilerini"
Ama cidden niye bu kadar özenmiştim ki.

Arabaya geldiğimizde kapıyı açıp "Buyrun prenses" demeyi unutmamıştı.

Bizim Ufukla herzaman  geldiğimiz restoranta gelmiştik.

Yemeklerimizi sipariş ettikten sonra Ufuk başlamıştı.
"Çok pişmanım"
"Neden?"
"Senin gibi birini terk edip gittiğim için"
Gülümsemiştim.
Yemeklerimiz gelince acıkmıştım. O yüzden hemen başlamıştım.
"Hadi kadeh kaldıralım" bardağını havada tutarak.
"Neye olsun" Derken benimde bardağım havadaydı.
"Geleceğimize..."

Beni eve getirdiğinde bahçenin tam önünde beni durdurmuştu.

Ellerimi tutup "teşekkür ederim prenses"
Deyip dudakları dudaklarıma deyince şaşırdım. Ilk öpüşmemiz değildi. Sırt dekolteme eli deyince ürpermiştim.

Alkış sesiyle dudaklarımız birbirinden ayrılmıştı.
Alkış sesi Aras'tan geliyordu. Alkışlayarak yanımıza geliyordu. "Tebrik ederim sizede bu yakışır. Tam birbirinize layıksınız" deyip arabasına binip gitmişti.
Bende koşarak eve girmiştim.

TEHLİKELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin