Sabah kalktığımda dün gece olanlar gelmişti aklıma.
Rezil mi olmuştum?. Utanmıştım. Eski sevgilimin yıllar sonra gelip beni öpmesi utandırmıştı.
Kıyafetlerimi giyip kahvaltıya indim. Mutfağa girdiğimde babam gazetesini alıp herzamanki yerine oturmuştu. Iste ben bu günleri özlemiştim.
"Günaydın kızım" Derken babam ben yerime oturmuştum.
Hafize sultan beni öptükten sonra servis yapmaya başlamıştı. Aras yokken hayatımız genelde böyleydi.***
Okula geldiğimde sınıfa girmiştim. Herzamanki sırama oturmuştum. Biraz erken gelmiştim. Daha ders başlamamıştı. Sınıfa Koray ve Selin girdi.
Koray dik dik bana bakarak oturdu. Yani bakışlarıyla beni ürkütüyodu. Ikiside çok uyumlu bir çiftti. Çok yakışıyorlardı.Onlar oturduktan sonra Aras gelmişti. Hemen onların ön sırasına oturmuştu.
Aralarında fısıldayarak konuşuyorlardı. Sonra yanıma Selin gelmişti.
"Naber?"
"İyilik meleği görevini yapmana gerek yok"
"Ben sandığın gibi biri değilim Irmak"
"Onların yanındayken sana güvenmemi bekleme!"
Dedikten sonra yanımdan kalkmıştı.
Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Ufuk'un sınıfa geldiğini gördüm. Aras'a bakarak yanıma oturdu.
"Günaydın güzellik"
"Günaydın" kendimin bile zor duyacağım bir sesle söylemiştim.Azra ve Kuzey de arka sıramıza oturmuştu.
"Iyi misin Mavişim?""Evet noldu ki"
Yok bir şey der gibi kafa salladı. Mehmet hoca da gelmişti. Edebiyat hocası tam bir aşk adamıydı. En sevdiğim hocaydı."Kitabımızın 58. Sayfasını açın ve okumaya başlayın."
Herkesin okumadığını bilse de hep öyle derdi.
"Prenses sana birşey sorabilir miyim?"
Dedi kulağıma yaklaşarak.
"Sor" dedim ben de ona fısıldayarak.
"Aras'la aranızda hiçbirşey olmadığına emin misin?"
"Böyle sorular sorarsan bir daha yanımdan kalkarsın."
Sinirlenmiştim. Her fırsatta bu soruyu sormasından bıkmıştım.Zil çaldığında kantine gidiyordum. Azralar kantindeydi. Onların yanına gidiyordum.
Koridorda Ecem'i görünce duraksadım. Kendisi okul başkanıydı.
"Ecem burda ne yapıyorsun?"
"Ali hoca -beden eğitimi hocası- basketbol takımı için geçen seneki basket takımındakileri yazıyorum. Listeye baktığımda, Kuzey ve Ufuk'u gördüm. Onlarda basket takımındaydılar.
Tabii ya Aras'ın madalyaları vardı. O da katılabilirdi.
"Ecem sana bir kişi söyleyeceğim. Oda basket takımında oynamak istiyordu"
Aman yalandan kim ölmüş ki ben öleyim."Kim?"
"Aras Kılıç"
"O yeni gelen yakışıklı kaslı olan mı?"
"Hı hı evet"
Adını yazdıktan sonra kantine gitmiştim.
Acaba bana kızar mıydı?
Neden Kızsın ki sevdiği bir spor ki madalyaları var.Kantinde masa birleştirmişlerdi. Herkes bir masadaydı.
Ben gidince Koray'ın gülümsemesi suratında donup kalmıştı. Beni sevmediğini fazla belli ediyodu.
Oysa ki onlar babamı öldürmek istese bile ben onları hayatımda istiyorum.Aras nekadar kendini nefret ettirecek cümleler kursa da bana kötü davransa da ondan nefret edemiyorum. Edemiyordum işte...
Zilin çaldığını duyunca hepimiz sınıfa doğru ilerliyorduk.
Aras beni kolumdan tutup kenara çekti. Ve bana yakınlaşarak:
"Teklifimi düşündün mü?"
"Saçmalıyorsun" deyip giderken kolumu daha güçlü bir şekilde kavrayıp sırtımı duvara dayadı. Ve bana daha fazla yaklaştı. Dudaklarımızın arasında milimler vardı. Nefesini bana üfleyince sigaralı nefesi suratıma çarptı."Sen bilirsin babanın ölmesini kendin seçtin" sözcükleri söylerken nefesleri suratıma çarpmıştı. Sonra benden uzaklaşarak merdivenlerden çıktı.
Ben de onun büyüleyici hareketlerinden kurtulup hızlıca sınıfa çıktım.
Derse Mehmet hoca girince peşine Ecem girdi. Hocadan izin alarak söze başladı.
"Ufuk Yılmaz, Kuzey Güneş ve Aras Kılıç
Ali Hoca çağırıyor" deyip onlarıda alıp sınıftan çıkmıştı. Aras şaşırmıştı. Ama Kuzey ve Ufuk anladılar takım için çağırdıklarını.Dersi de boş geçirip zil çaldıktan sonra bugünlük ders bitmişti. Herkes toplanırken Aras hızla sınıfa girip çantasını alıp sinirli bir şekilde "Kapının önündeyim" dedikten sonra çıktı. O anda Azra ile göz göze geldik. Çantamı alıp sınıfın kapısındaki sinirli Aras'a baktım.
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun kızım?"
Diyerek kolumu sıkıyordu."Canım yanıyor, kolumu bırak" Deyince bıraktı. Kolum kıpkırmızı olmuştu. Salak.
"Ne yaptım?"
"Salak ayağına yatma. Neden basketbol takımına aldırdın beni?""Evde madalyalarını görünce bende katılırsın diye düşündüm."
"Ya kızım sanane benden bir siktir git uğraşma benle sanane sana mı düştü.?"
Omuzuma vurup gitmişti. Neden bukadar sinirlendi anlamadım ben onun için yapmıştım.***
Eve geldiğimde üstümü değiştirip yemek yemek için mutfağa gittim.
Hafize sultan önümdeki tabağa birşeyler koydu ama ben hiçbirini yemek istemiyorum.
Çatalla ve bıçakla önümdeki salatayı birbirine karıştırdım ama birtane bile yememiştim.Babam odasına yatmaya giderken ben de akşam sporu diye evden çıktım.
Sahile doğru gidip boğazın karşısında ki banka oturdum.
Aras'ın söyledikleri hep kafamı karıştırdı.
Aynen neden ben karışıyorum ki?.
Zaten istese o takıma katılırdı."Gece gece sokağa çıktığında başına gelenleri biliyoruz"
"Aras"
Yanıma oturdu. Bana hiç bakmadan karşısındaki denizi izliyordu."Güneş kolejine gelme sebebimi biliyor musun?"
"Evet babamın intikamı için""Hayır, basketbol takımı için, imkanları çok iyi ve takım başarılı olduğu için babam beni Güneş kolejine kayıt ettirdi.
Ama babam bu olaydan bir hafta sonra öldürüldü. Ben de babamı öldüren adamın kızıyla aynı okulda olduğumuzu öğrendim."Ben intikam için geldiğini zannetmiştim. Okula babası kayıt ettirmişti. Sonra oğlunun başarılarını görmeden ölmüştü.
"Ben çok üzgünüm"
"Eğer babam ölmeseydi. Yani öldürülmeseydi senin baban tarafından biz belkide başka bir şekilde tanışırdık. Belki en yakın arkadaş belki de çok kıskanılacak bir ilişkimiz olabilirdi.
Ama ikimizde kaybettik"
Deyip giderken arkasından bağırmıştım."Belki olabilir"
"Güldürme beni Irmak Korkmaz"
Bağırarak demişti. Sonra arkasına bile bakmadan gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ
Teen FictionBabasının intikamını almak isteyen yakışıklı bir erkek. Babasını o intikamdan korumak isteyen güzel bir kız. Sizce hangisi kazanır? İntikam mı? Aşk mı? -Her aşk diğerinin intikamıdır aslında...