*4.Bölüm*
''Bugün öyle dertli, öyle yalnızım ki, çok ihtiyacım var sana...'_____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Bütün bir geceyi holün tavanını uçuk bir tebessümle seyrederek geçirmişti genç adam. Bakışları her bir pürüzde, her bir çatlakta düşünceyle gezinmiş, içinde bulunduğu vaziyetin mihneti göğsüne bir ağırlık gibi çökerken kulaklarında yankılanan incecik bir ses ona nefes olmuştu. Kenan demişti ya Nilüfer ona, işte o tek bir kelam bütün sıkıntısını alıvermişti omuzlarından. Koyu kahverengi gözler içten bir mutlulukla kısılmış, burnuna dolan beyaz sabun kokusu ile başını tertemiz çarşaflar üzerine yaslamıştı. Tek kolu başının altına destek olmuş, kimi zaman bakışları perde arasından içeri vuran sarı sokak lambasına kaysa da aklı hemen duvarın arkasında kalan odadaydı. Dün gece karanlıklar içinden parlak bir nesne bulmuş, eve vardığında onun altın olduğunu anlamış gibiydi. Bir gün. Tek bir günde hayatında olan değişime ermiyordu aklı. Elinde cigarasıyla koltuğun köşesine çöküp geç saatlere kadar dertlendiği geceler çok geride değildi. Şimdiyse mavi beyaz çizgili pijamaları ile beyaz sabun kokan çarşaflar arasında yatıyordu. Çocuklar içeride mışıl mışıl uyuyor, evde tek bir dağınıklık görünmüyor, hatta anası bile daha az öksürüyordu. Bütün bunları yalnız başına o küçücük kızın yaptığına inanamıyordu. Rüya olabilir miydi tüm yaşadıkları? Sabah uyandığında kendini o dağınık yatak odasında bir başına bulabilir miydi? İçi ürperti dolsa da kapattı gözkapaklarını. Zihninde binlerce soru işareti dolaşırken kendini uykunun huzur dolu kollarına teslim etti.
-Baba kalk ! Baba hadi kalk !'
Henüz kapanmış gibi hisseden gözkapakları küçük bir irkilmeyle açıldı geriye. Bakışları onu dürten büyük oğlunun yüzüne dönerken içeriyi aydınlatan güneş ışığıyla sabah olduğunu anlamıştı. Kafası altında kalıp uyuşan kolunu tutarak ağır hareketlerle doğrulmaya çabaladı. Siyah saçları dağılmış, koyu kahverengi gözleri uyku mahmuru bir şişkinliğe bürünmüştü. Büyük eli İlyas'ın adını taşıdığı dedesini andıran yüzüne uzanıp yanağını sevgiyle okşadı. Ufaklığın iri gözleri mutfağa doğru bir bakış atarken babasının elini tutup kalkması için çekiştirmişti.
-Baba kalk hadi. O abla sofra hazırlamış. Babanı uyandır gelsin dedi.'
Duyduğu sözlerle yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuştu genç adamın. Bakışları dün gece boş olduğuna emin olduğu zemindeki tertemiz halıya düşmüş, kaşları hafifçe havalanmıştı. Anlaşılan birileri erken kalkmaya alışkındı. Günün ilk ışıklarıyla uyanılmış, evin tüm halıları sessizliği bozmadan yayılmış, çocukların üstleri değiştirilmişti. Ha tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de sofra kurmuştu ha? Eliyle oğlunun başını okşayıp banyoya geçmiş, elini yüzünü güzelce yıkayıp asılmış temiz havluyla kurulamıştı. Aynadaki yansımasına takıldı bakışları. Elleri dağılmış saçlarını eğretiden taramaya koyulurken bıyıklarını da düzeltmeyi ihmal etmemişti. Sakalları mı uzamıştı biraz? Yok canım. Daha kesecek kadar uzun değildi. Lakin nikahtan evvel mutlaka bir tıraş olması şarttı. Çıplak ayakları taş zemine yavaş adımlar basarak banyodan çıkıp mutfağa yöneldi. Daha eşiğine geldiğinde burnuna dolan güzel kokular onu memnun etmeye yetmişti. İçeriye bir adım attığındaysa bakışları hasret kaldığı bir manzaraya takılıp kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Ficção Geral... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...