*6.Bölüm*
"Sanki sevecekmiş gibisin..."____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Alelacele olmuştu evden çıkışları. Çıkmadan evvel Fatma Hanım'ın elini öpüp hayır duası dilemişler, birbirlerine kaçamak bakışlar atarak Tuncay ve Leman eşliğinde nikah dairesinin yolunu tutmuşlardı. Eksikliklerinin burukluğu içlerini kaplayan heyecanlarıyla uçup gitmişti. Nitekim Tuncay ve Leman kalabalık bir insan topluluğunu aratmayacak kadar gürültülüydüler. Bir o kadar da güzel yürekli. Kısacık bir sürede kıyılan nikahtan sonra onları önce Kenan'ın daha evvel ayarladığı fotoğrafçıya götürmüşler, arkasından da ısrar kıyamet evlerine davet ederek güzel bir nikah yemeği yemişlerdi birlikte. Leman bir gece evvel yapraklar sarmış, dolmalar doldurmuştu gelin ve damat için. Bir de baklava yapmıştı ki Tuncay tatlıya zaafı olan bir adam olarak tam üç tabak yemişti. Bir tabak daha yerdi de Kenan'ın yeter oğlum tepsiyi de yeseydin deyişi ile tadında bırakmaya karar vermişti. Nihayetinde akşama varmıştı bugünde. Üstelik bu kez taptazecik, çiçeği burnunda evli bir çift olarak batırmışlardı güneşi. Eve dönüş yolunda sessizdi ikisi de. Arabada tek duyulan Orhan babanın kısık sesli kasediydi.
Her geçen günün ardında
senden bir davet var,
hep gelecekmiş gibisin.
İçimde bir duygu,
gözümde bir hayal,
sanki sevecekmiş gibisin!Tek katlı evin önünde yavaşlayarak durdu Maviş. Genç kızın gözleri yamacındaki adama anlık bir bakış atmış, ardından kapıyı açıp yavaşça inmişti aşağı. Lambalar yanmıyordu. Çocuklar ve Fatma Hanım çoktan uyumuş olmalıydı. Peki ya şimdi ne olacaktı? İçeri girdiklerinde yine ayrı odalara mı dağılacaklardı ? Yoksa sözsüz bir iletişim sağlayarak aynı yastığa baş mı koyacaklardı? Düşünmekten patlayacak bir zihinle kapıyı açıp içeri girdi Nilüfer. Kenan kendini ağırdan alıyor gibi arabanın içinde oyalanıyordu. Dimdirek koridoru aşıp mutfaktan geçerek odaya yöneldi. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Gelin olmuştu o . Taksici Kenan'ın nikahlı karısı olmuştu. Peki ya neydi karnına giren bu kramplar? Kapıyı açıp aceleyle girdi içeri . Bakışları odadaki değişiklikle bir an duraksamıştı. Buruk bir tebessüm oluşmuştu dudaklarında. Anlaşılan Fatma Hanım Ahsen ile iş birliği ederek onu bu odaya yollamış, yatağa sandıktan çıkmış naftalin kokulu dantelli çarşaflar serdirip baş uçlarına bahçeden toplanmış bir demet de çiçek koydurmuştu. Gelin odası yapmışlardı ona ellerinden geldiğince. Ne de güzel yapmışlardı !
Adımları odanın orta yerine doğru ilerleyip yatağın hemen kıyısında durdu. Dış kapının kapandığını duymuştu. Kenan eve girmiş ve muhtemelen buraya doğru adımlıyordu. Allah'ım ! Bayılacaktı heyecandan ! Küçük kalbi deli gibi çarpıyor, nefesi daralıyor, avuç içleri sırılsıklam terliyordu. Derken tahmin ettiği gibi de olmuştu. Kenan gelmiş, kapı ardına dek açık dursa da içeri girmek yerine eşikte duraksayarak başı yere doğru dönük vaziyette kapıyı tıklatmıştı. Genç kız başını ondan yöne çevirdiğinde gözlerini gözlerine değdirmeden yürümüştü içeriye. Adımları karısının yamacına vardığında durup koyu kahverengi gözlerini denizden maviliklere usulca çevirmişti.
-Ben...'dedi sesi boğazından zorlukla çıkarken. Bakışları Nilüfer'in gelinliğinin eteklerini tüm kuvvetiyle sıkan yumruklarına değdiğinde puslanarak yere çevrildi. 'Ben yastığımı, yorganımı alayım.'
Bir avuç kor boğazından aşağıya yuvarlanıverdi genç kızın. Uzun ve gür kirpikleri hem bir parça kırgınlık hemde bir parça rahatlama ile kıpırdanmıştı. O değil miydi Kenan'dan ziyadesiyle çekinen? Az evvel kalbinin durmasından korkan o değil miydi? Peki ya neden kalbi binbir parçaya ayrılmış gibi sızlıyordu şimdi? Başını onaylar gibi hafifçe sallayarak yüzünü istemsizce astı. Kocasından gelecek herhangi bir adıma hazır olduğunu yaşadığı buruklukla anlıyordu. Fakat buna rağmen ona gitme kal diyecek cesareti bulamıyordu kendinde. Genç adam dönüp yüklüğe gitmek yerine hala kızın karşısında duruyordu. Kaskatı kesilen bedeninden, sıktığı ellerinden, gözlerine dönemeyen gözlerinden içindeki mahcubiyeti hissedebiliyordu. Derken bir anlık cesaretle elini uzatıp Nilüfer'in yüzüne düşen perçemini tutup ağır hareketlerle kulağının ardına koymuştu. Heyecanla ona çevrilmişti açık maviler. Dudakları belli belirsizce kıvrılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Fiction générale... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...