*22.Bölüm*
''Gelişin yaşamak kadar güzel bana, gidişin ecel sanki...''_____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Kimine göre hızlı, kimine göre ağır , kimine göre ise can yakıcı... Her ne şekilde olursa olsun geçiyordu günler. Kara kış yerini kuru soğuklara bırakmaya başlamış, mart ayına sayılı gün kalışı bazı gönüllerde bahar gelişinin hevesini uyandırırken büyükler daha mart soğukları var diyerek tüm heveslere limon sıkıyordu.Ama yinede alınan bazı kararlar olmuştu tabii. Mesela Kadir ve Türkan'ın nisan ayı ortasına düğün günü kesilmiş, büyük nişan fikrinden vazgeçilmişti. Her ne kadar Kenan'ın durumu içlerde bir burukluk olarak kalsa da elden gelen birşey yoktu. Lakin yine de içine sinmeyen Kadir annesinin vasıtasıyla Nilüfer'in bu duruma gücenip gücenmeyeceğini sormuş, aldığı olumlu cevapla içi bir nebze olsun rahatlamıştı. Kenan'ın vaziyeti şimdilik belliydi. Bir mucize olmadığı takdirde oradan yedi yıl sonra çıkacaktı. Hal böyle olunca Nilüfer de kimsenin bu durum sebebiyle hayırlı işini ertelememesini rica etmişti.
Düğün günü kesilince birden çok elden girişilmişti hazırlıklara. Kadir ve Türkan ilk etapta Faik ustanın evinde yaşayacaktı. Belki ileride çoluk çocuğa karıştıklarında ayrı eve çıkmayı düşünebilirlerdi. Lakin şimdilik eski adetlere uyarak baba evine gelin gelecekti. Bu karardan sonra Kadir'in odası tadilata alınmış, içi bir güzel boyanırken bir yandan yatak odası mobilyası bakılmaya başlanmıştı. Nuray Hanım Türkan isterse salona da dilediği bir takımı ve gümüşlüğü alabileceklerini söylemiş, fakat genç kız bu masrafa gerek olmadığını söylemişti. Öyle ya, ileride kendi evine çıkarsa o zaman son modellerinden alabilirdi. Şimdiden alıp eskiyecek şeyi neden yeni eve götürsündü ? Üstelik düğün üzeri var olan eşyadan evvel gerekli şeylere masraf yapılmalıydı. Zaten lüzumsuz birşey istese annesinden çimdiği yerdi ya !
Faik ustanın evinde koşturmacalar sürerken taksici Kenan'ın evinde değişen birşey yoktu. Tek hareketlilik eve provaya gelip gitmeye başlayan sosyetik kesimden insanlardı. Birde okula gidip gelen çocuklar. Murat ise ilk günlerde eve gelen yabancılara fazlasıyla şaşırıp çekinse de her geçen gün bu duruma alışıyordu. Hatta kendi çapında küçük bir yardımcı olmuştu Nilüfer'e. Prova yaparken iğne kutusu tutuyor, öte beri getiriyor, yere dökülen ufak parça kumaşları toparlıyordu. Bol bol da kıkırdayıp genç kızın kucağına atlıyordu.
Kadir ve Türkan'ın düğün hazırlıklarından elbet onlarda almışlardı nasiplerini. Nilüfer aldığı dikiş işleri haricinde bir de vakit buldukça Türkan'ın kına tuvaleti ve gelinliğini dikiyordu. Kumaş ve diğer malzemeleri alıp getirmişler, hatta bu işi meslek olarak yaptığı için ücret ödemek de diretmişlerdi ağabeyi ve annesi. Lakin Nilüfer buna izin vermemişti. Arkadaşına ve ağabeyine düğün hediyesi olacaktı bunlar. Hatta kenara attığı paralarla ikisine birer tane takmak üzere çeyrek altın yapmıştı. Kuyumcudan çıkarken avucundaki yuvarlak altınlara bakmış, içi mutlulukla dolarken gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Bir gün de cümbür cemaat çarşıya çıkılmış, Nilüfer ne kadar ben gelmeyeyim dese de Türkan ve Nuray Hanım'ın zoruyla gitmişti. Tabii onlar yatak odası için mobilya takımı bakarken genç kız derin derin iç çekerek dükkanın diğer ucundaki bebek beşiklerine bakmıştı. Çaktırmadan biraz da ağlamıştı.
O gün dalgın gözlerle takvime bakarken düşmüştü aklına özel dönemi. Dikkatlice düşünüp ufak bir hesaplama yaptığında yaklaşık üç aydır geciktiğini fark etmişti. Yani Kenan'la geçirdikleri o son gece... İçi korku ve ümitle dolarken soluğu aşağı mahalledeki sağlık ocağında almış, bir ebeye muayene olmuştu. Kendi mahallesinde herkes tanıdıktı. Ve eğer böyle bir durum varsa ve üzüntünün etkisinden gecikmediyse bir müddet daha kimse bilsin istemiyordu. En azından Kenan'ı görebileceği bir görüş gününde ona söyleyene kadar. Olmuştu da! Ebe ona tahmin ettiği gibi birkaç aylık gebe olduğunun müjdesini vermiş, biraz da kulağını bükmüştü. Nilüfer Kenan'a olan hasreti ve üzüntüsüyle yemesine içmesine hiç dikkat etmez olmuş, birde uzun saatler çalışınca hepten güçsüz düşmüştü. Ebe kadın bu durumun psikolojik olduğunu fark edince biraz da abartarak bebeğini kaybetmekle korkutmuştu onu. Durum böyle olunca genç kız daha varlığını öğreneli birkaç dakika olan bebeği için deli gibi endişelenmişti. O günden sonra hiçbir öğünü atlamamış, ağır kaldırmamış, en azından geceleri yatıp dinlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Fiction générale... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...