*42.Bölüm*
''Neredesin sevgilim, neredesin kaderim?''_____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Anahtarı usulca çevirirek sessizce itmişti demir kapıyı genç adam. Elini uzatıp koridorun ampulünü yakmış, kapıyı kapatıp ayakkabılarını çıkartmıştı. Çok değil, dakikalar önce ayrılmıştı sevdiği kadının yamacından. Burnunda hala onun kokusu mu vardı ? Yoksa eve girer girmez duvarlara sinen çiçek kokusu muydu duyduğu ? Boğazına iri bir düğüm takılmış, ne kadar yutkunursa yutkunsun bir türlü kurtulamamıştı. Birkaç adım atmış, kapalı duran oda kapısının önünde duraksamıştı. Elini uzatıp ağır ağır indirmişti kapı kolunu. Araladığında ise burnunun direği keskince sızlamıştı. Nilüfer'in dikiş odası... Dikiş makinesi, boynuna taktığı mezurası, ince bileğine taktığı iğnedanlığı...
Dayanamaz gibi girmeden çıkmıştı geriye. Sessiz olmaya özen göstererek koridorun lambasını kapatmıştı. Nitekim Ahsen ve oğlanlar çoktan uyumuşlardı. Tıpkı ondan öncesinde olduğu gibi yalnızdı Kenan. Yapayalnızdı ! Holün orta yerinde duraksayıp derin bir nefes almış, koyu kahverengi gözlerini sıkıca kapatmıştı. Yalnızlığın ne olduğunu Nilüfer hayatına girdikten sonra anlamıştı. Çünkü o geldiğinden beri bu soğuk duvarlar sıcacık olmuş, Kenan'ın gülümseyebilmesi için binbir sebep doğmuş gibiydi. Sokak lambasının eve sızar loş ışığında bakındı etrafına. Ev ne kadar da değişmişti. Çocuklar değişmiş, Ahsen dahi değişmişti. O küçük elleri hayatında nereye dokunsa güzelleştirmiş, şimdide geldiği gibi bir anda çıkıp gitmişti. Peki ya şimdi ? O yokken neden herşey eskisi gibi geliyordu ? Neden hayatı tepetaklak olmuş gibi hissediyordu ?
Kısa bir solukla çökmüştü yeşil koltuğun ucuna. Odaya gidemezdi. Nilüfer gittiği günden beri o odaya tek bir defa girememişti. Her yanda Nilüfer'in eşyaları vardı. Nitekim ev zaten bütünüyle ondan ibaretti. Doğurmadığı çocukların simasında dahi onu görüyordu. Ev Nilüfer'in olmamıştı. Ev Nilüfer olmuştu ! Ev olmuş, yuva olmuştu ! Bu dört duvar o yokken dışarının ayazlarından bile korumayan çelimsizlerdi ! Dönsündü Nilüfer ! Evine, ocağına geri dönsündü. Kenan olmadan da olmuştu bu ev. Ama Nilüfer olmadan olmuyordu! Evin direği o küçücük bedeniyle kendisiydi ! O dönsün de istemezse Kenan şu kapıdan içeri girmezdi ! Görmezdi yüzünü dahi ! Yeter ki Nilüfer dönsün, o sokağa bile girmezdi !
Bölük pörçük uyuduğu bir geceden sonra elindeki ballı sütten bir yudum daha almıştı Nilüfer. Aklında dün gece rüyasında gördüğü Kenan vardı. Ne kadar da kötü görünüyordu. Sanki o gece eve gittiklerinde pencereyi açıp dertli dertli cigarasını tüttüren adam vardı karşısında. Kokusu bile dolmuştu burnuna! Nitekim sabah Türkan söylemiş, dün gece Kenan'ın onunla konuşmaya geldiğini haber vermişti. Oysa ki Nilüfer günler sonra ilk kez daldığı derin uykusunda kocasının geldiğini hiç duymamıştı. Zaten duysa da onunla konuşmamak için uyuyor taklidi yapacağı aşikardı. Kafasının içinde devamlı onunla konuşuyorken bir de yüzüne bakarak konuşamayacaktı. Sadece kısa bir süre susmak istiyordu. Hem yüzüne baksa, kısılan o koyu kahverengi gözlerini görse dayanamazdı ki uzak durmaya !
Dönüp yamacında iç çekerek ayıkladığı taze fasulyeleri leğene atan Türkan'a çevirmişti açık mavilerini. Kahvaltı da yine pek birşey yiyemeyince Nuray Hanım eline ballı süt tutuşturmuş, o bulaşık yıkarken Türkan'da akşam yemeği için hazırlığa başlamıştı. Ama sabahtan beri bir durgunluk vardı üzerinde. Dünkü şen şakrak bıcır bıcır hali gitmiş, yerine derin derin iç çeken dalgın kız gelmişti. Genç kız annesinin arkasının dönmesini fırsat bilerek başını yengesi görünümlü arkadaşına uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Ficción General... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...