*29.Bölüm*
''Kabahat seni sevende...''____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Derinlerden bıkkınlık dolu bir nefes üfleyip denizden bakışlarını odanın içinde dolaştırmıştı genç kız. Kaşlarını mahsun bir tavırla havalandırmış, alnını hafifçe kırıştırmıştı. Öyle sıkılıyordu ki can sıkıntısından patlayan ilk insan olabilirdi. Hatta belki de kurdeşen falan dökerdi. Belki o zaman biterdi bu eziyet. Derken açık mavi gözler sobanın üzerindeki çaydanlık ile kesişmiş, dudağında ufacık bir tebessüm belirmişti. Hemen kalkıvermişti oturduğu yerden. Gidip elini kahvaltıda içip bitmiş çaydanlığa uzatmış, tam da o esnada çaydanlık ondan evvel büyük bir avuç tarafından kavranıvermişti. Tedirginlikle dudaklarını birbirine bastırarak başını usulca çevirmişti. Tam da tahmin ettiği gibi bir parça kızgınlık dolan koyu kahveler ona uyarıcı bakışlar atıyordu. Dudağının ucuyla cık cık'ladı Kenan.
-Yavrum sen iş yapmadan duramaz mısın ? Kafamı ne zaman çevirsem birşeyler yapmaya çalışıyorsun. Gitmeyeyim mi ben işe ? Başını m bekleyeyim böylece ?'
Duyduğu serzeniş ile sıkıntılı bir nefes üflerken dudaklarını küskünlükle bükmüş , kollarını göğsünde kavuşturup divanın ucuna yavaşça çökmüştü. Ama yavaşça çökmüştü. Mazallah biraz hızlı falan oturursa Kenan Beyden hemen uyarıyı yerdi ! Herşey bir hafta evvel baygınlık geçirmesiyle başlamıştı. O gece korkudan ne yapacağını şaşıran Kenan ve Ahsen hemen doktor çağırmışlardı. Gelen doktor ise tam da tahmin ettikleri gibi Nilüfer'in kendini fazla yorduğunu, muhtelemelen kan değerlerinin de düştüğünü ve tansiyonunun sıklıkla değiştiğini söylemişti. Bu baygınlıkların azalması ve gebeliğin sorunsuz ilerlemesi için güzel ve dengeli beslenme, dinlenme ve stresten uzak kalmayı tavsiye etmişti. Hal böyle olunca tüm ev halkı seferber olmuştu. Murat dahi Nilüfer'in çok ayakta kalmaması, fazla eğilip kalmaması konusunda onu uyarmaya başlamıştı. Herşey annelerinin ve kardeşlerinin sağlıklı olması içindi. Ev işlerini Ahsen üstlenmiş, hatta sınav dönemi başlayana dek bir gün gidip bir gün gitmeyerek yengesinin kendini toparlaması için destek olmuştu. Kenan'da boş durmamıştı elbet. Sabah kalktıklarında Ahsen ile kahvaltı ve sofra işlerini paylaşıyorlardı. Karısını elleriyle besliyor, aldığı pekmezleri de her sabah ve her akşam bizzat içiriyordu. Genç kızın can sıkıntısı ve fazla beslenmeden imdat diyerek kaçmasına çok az kalmıştı. Açık maviler yerdeki halıya dönerken Kenan gelip küçük bir kız çocuğu gibi tavır yapan karısının önünde hafifçe eğilmişti. Küçük ellerini avuçlarına saklamıştı.
-Yine mi küs olduk küstüm çiçeğim? Biliyorsun doktorun söylediklerini. Sende , bebeğimizde iyi olun istiyoruz sadece.'
Açık maviler usulca havalanıp ona sevgiyle bakan koyu kahvelere çevrilmişti. Bunları biliyordu. O da bebeğinin sağlıkla doğmasını istiyordu. Ama kendini iyi hissederken boş boş oturmak, sürekli yatmak ona göre değildi. Böyle yetişmemişti bir kere. Alışmamıştı ! Sıkılıyor, bunalıyor, daralıyordu! Ben böyle sıkıntıya girmesi bebeğini daha olumsuz etkilemiyor muydu ? Ziyadesiyle toparlamıştı. Nitekim haftaya ağabeyi ve en yakın arkadaşının düğünü vardı. Sonraki gün ise babasının evine Türkan'ın çeyizini asmaya gideceklerdi. Yani Kenan istemese de o artık hareketlenmeye başlayacaktı. Kiraz dudaklarını öne doğru hafifçe büzerken derinden bir iç çekmişti.
-Vallahi iyiyim Kenan. Toparladım artık. Söz veriyorum sık sık da dinleneceğim. Ama beni daha fazla bunaltma kurbanın olayım !'dedi isyan eder gibi bir mırıltıyla. Haksız da sayılmazdı hani. Kenan bu korumacı tavrını son zamanlarda öyle abartmıştı ki gece uyanıp kızın nefeslerini dahi kontrol ediyordu. Sağdan sola dönerken ona doğru yaklaşıp nefesini sayan adamı görünce ödü kopmuştu gece yarısı ! Üstelik bir de başka bir durum vardı ki o mevzuda kocasının sabrını takdir ediyordu doğrusu. Günlerdir elleriyle soymuş, elleriyle giydirmiş, hatta banyo yapamasına yardımcı olmuş, ama asla başka bir girişimde bulunmamıştı. Karısına ve evladına olan hassasiyeti tüm erkeksi duygularının önüne geçmişti anlaşılan. Büyük avuçlar içindeki küçük elleri sevgiyle okşarken mutfağın kapısı açılmış, kısa konuşma böylece sona ermişti. Ahsen siyah önlüğünün içine giydiği beyaz gömleğinin kollarını düzelterek girmişti içeriye. Bakışları ağabeyinin yamacındaki yengesine dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Ficción General... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...