*FinalBölümü*
''Ayşe ! Ayşe ! Bak şu işe ! Ayşe ! Ayşe ! Dur de bu gidişe !''Sene 1996...
İstanbul, Karagümrük..._____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Aralık duran pencerelerden tüllerin dahi kıpırdamadığı sıcak bir yaz günüydü. Hole sızan güneş ışığı krem tonlarındaki koltuk takımına vuruyordu. Özenle dikilmiş kahveli ve mavili kırlentler üzerine gelişi güzelce bırakılmıştı. Köşede duran ahşap zigon sehpaların üstündeki bibloların yeri ise yine değiştirilmişti. Ve artık bunu kimin yaptığını araştırmaya dahi gerek yoktu. Elbette evin küçük sahibesi yine birşeylere kendi kendine karar vermişti. Ona kim karşı koyabilirdi ki ? Çoğu zaman rekabet altında oldukları annesi mi ? Yoksa ağzından çıkacak bir tanecik sözle ona dünyaları feda edecek babası mı ? Allem edip kallem edip akıllarını çeldiği ağabeyleri ise başka bir mevzuydu.
Nilüfer ayağına giydiği topuklu terliklerinin üzerinde ustalıkla durarak çıkmıştı yatak odasından. Omuzları vatkalı parlak saten kumaştan diktiği mavi elbisesini giymiş, geçenlerde yaptırdığı permalı saçlarına güzel bir toka tutturup omuzlarına serbest bırakmıştı. Yaptığı mavi tonlardaki göz makyajı ve uçuk pembe ruju son zamanların modasına en uygun olandı. Avuçları kıyafetinin kumaşını düzeltirken telaşla tezgahta kalan son servis tabağını almıştı eline. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Bu poğaçalar da içerideki büyük masaya konulduğunda eksik kalmayacaktı. Yüzüne yayılan heves dolu tebessümüyle açık mutfak kapısından içeriye yürümüştü.
-Bu tokayı da taktık! Hadi bunu da takalım ! Tamam çiçeğim başka papatyalı toka kalmadı. Hepsini tutturduk ipek saçlarına!'
Açık maviler elindeki tabakla büyük masaya doğru ilerlerken göz ucuyla tekli koltuklara oturmuş ve hala saç yapmakla meşgul olan baba , kıza bakmıştı. Dudaklarının ucuna dek gelen gülüşünü zorlukla tutmuştu. Süreyya Hanım'ın yine annesi ile zıtlaşacağı tutmuş, saçlarını babasının yapmasını istemişti. Tek sorun üçüncü kez beğenmeyip bozdurmasıydı. Ve az sonra Kenan'ın kulaklarından duman çıkmazsa iyiydi. Taramak neyse de , ne anlardı canım Kenan lokmalı topuz yapmaktan? Gel de bunu yıldız çiçeğine anlat ! Babasının onu asla kıramayışı işine geliyordu. Hal böyle olunca anne ile rahatlıkla zıtlaşıp soluğu baba kollarında alabiliyordu. Ah minik cadı ah ! Akşam uyku öncesi masal okuması için annesini isterdi ama !
Genç kadın tabağı masanın boş bir kısmına güzelce yerleştirmiş, yine topuklu terlikleri üzerinde dimdik yürüyerek oğlanların odasına yönelmişti. İçeriden gelen seslere bakılırsa karne hediyesi alınan atari açılmıştı. Üstelik misafirlerin eli kulağındayken ! Denizden bakışlar yapmacık bir kızgınlıkla dolarken aralık duran oda kapısını hafifçe aralayıp başını içeriye uzatmıştı. Tam tahmin ettiği gibiydi herşey! Ama öyle de güzellerdi ki nasıl kızacaktı? Boğazından kısa bir öksürük geçirirken küçük beyler irkilerek ona doğru dönmüşlerdi bile. İlyas artık bir delikanlı olduğunu hareketlerinden de belli eder olmuştu. Murat'dan evvel yerinde dikleşip mahcup bir edayla bakmıştı genç kadını yüzüne.
-Anne beş dakika. Valla dedemler gelince kapatacağız.'
Oğlunun dediğiyle çatılı kaşları istemsizce havalanmıştı Nilüfer'in. Sert olmasına uğraştığı bakışları anında yumuşamıştı. İlyas ve Murat ona anne demeye başladığı o ilk günden beri her duyduğunda içinin mutlulukla dolmasına engel olamıyordu. Büyümüşlerdi. Büyütmüştü evlatlarını. İlyas bu yıl orta ikinci sınıfa başlayacaktı. Murat desen ilkokulu bitirecekti. Ama her ikisi de zehir gibiydi. Biri doktor olacağım diye tutturmuştu. Diğerinin gözü ise hakimlikteydi. Babalarına söz vermişlerdi. Okuyup büyük adam olacaklardı. Tıpkı hayal ettikleri gibi. Genç kadın başını peki madem der gibi sallamış, avucuna bir buse kondurup yavrucuklarına doğru üfleyerek girmeden çıkmıştı odadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Ficción General... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...