*11.Bölüm*
''Şimdi aşk zamanıdır, aşk ömrün baharıdır...''__________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Yerdeki ıslak çamaşır dolu seleyi kucağına alıp bel oyuntusuna güzelce yerleştirdi genç kız.Tek eliyle yazmasından firar eden perçemlerini düzelterek nefeslendi. Gözünü sevdiği merdaneli makinası! O geldiğinden beri çamaşır yıkama işi daha çabuk biter olmuştu. İnce bilekleri yalnızca lekeleri çitilerken yoruluyor, ama yinede el işi yapmaya mecali kalıyordu. Adımları mutfak kapısından içeri girerken aklına gelenle kaşlarını havalandırdı. Annesinden alması gereken bir tığ vardı. Onu almazsa Fulya'nın çeyizlik havlu kenarı örülmeyi daha çok bekleyecekti. Fakat geçen gün önüne çıkan musibet yüzünden ayağını kapı dışarı uzatası gelmiyordu.
Arka bahçeye çıkıp asmaya koyuldu sakız gibi bembeyaz yıkadığı çamaşırları. Kenan'ın atleti, Kenan'ın gömleği derken hepsini bir başka tebessümle ve iç çekişle asıyordu. Sona kalan ise ucundan bir karış dantel sarkan yatak çarşaflarıydı. Eli selenin dibine uzanırken aklına gelenle ısırmıştı alt dudağını. O gece kötü başlamış olsa da rüya gibi bitmişti. Kenan onu öyle güzel sevmişti saatlerin nasıl akıp geçtiğini bilememişti. Ne canı yanmış, ne hevesi kırılmıştı. Uyumak üzere birbirlerine sarıldıklarında sabah ezanları okunmaya başlamıştı. Elma gibi kızardı yanakları. Eli ipe astığı çarşafı düzeltip mandalını takarken hülyalı bir iç çekmişti. Tam da o anda beline dolanan bir çift kol ile minik bir çığlık firar etmişti dudaklarından. Başını çevirip boynuna sokulan adamın yüzüne bakmaya çabaladı.
-Kenan !'dedi yüzündeki heyecan ve mahcubiyet dolu gülüşü bastırmaya çalışırken. Tedirgin bakışları etrafta temkinle dolaşmıştı. Bu esnada kocası çoktan boynunu ve gerdanını dudaklarının izine bulamıştı. Avuçlarını karnı üzerinde büyük eller üstüne kapattı. 'Kenan dur! Bir gören olacak.'
Karısının utangaç serzenişleri umrunda değildi genç adamın. Sabah şu evden çıkıp akşam gelene dek kokusu burnunda tütüyordu zaten. Her kırmızı ışıkta bakışları Maviş'in kaportasına dalıyor, gördüğü deniz rengi ona bu küçük kızın parıldayan gözlerini anımsatıyordu. Kolları arasındaki minyon bedeni usulca kendine doğru çevirip Nilüfer'in alnına doğru eğmişti başını. Yüzünde her daim o içi gider tebessümü asılıydı. Acele bir buse kondurdu al yanaklara.
-Kim görürse görsün. Helalimizi özlemek mi kabahat arkadaş ?'dedi sesi en ağır abi modunda çıkarken. Karısının mahcup gülüşüyle o da gülmüş, genç kızı çekip göğsüne yaslamıştı. Ona her an böyle sımsıkı sarılası geliyordu. Sanki kollarını biraz gevşetse Nilüfer bir kuş olup uçup gidecekti koynundan. Gözlerini kapatıp huzur dolu bir nefes çekmişti içine. İstemeye istemeye ayırdı kızı kucağından. Koyu kahve bakışları denizden gözlere takıldı. 'Kuru simide talim etmeyeyim, yemek yiyeyim diye uğradım. Ahsen'le birlikte girdik içeri. Onunda yarım günmüş bugün dersleri. Annemin yanında şimdi. '
Dudaklarını birbirine bastırıp cilveli bir bakışla hafifçe sallandı genç kız. Bugüne dek öğle yemeğine eve gelmeyen adamın niyeyse gelesi tutmuştu. Madem karısını görmek için yemek bahanesi uydurmuştu, ona da kocasına sofra kurmak düşerdi. Yere eğilip boş seleyi aldı kucağına. Ve açık mavi gözleri tekrar kocasına dönerken başıyla duvar dibindeki ahşap masayı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)
Ficção Geral... -Buna mı ulan ? Mahallenin en zengini sana talip olmuşken sen bu taksici parçasına mı kaçtın?' Nilüfer gözlerinden akan inci taneleri ile sıkmıştı parmaklarını. Açık mavi gözleri bir babasında , bir de babasının hemen ardına sıralanmış iri kıyım...