Masanın üzerindeki imparatorluk mührü olan zarfa kilitlendi bakışlarım. Merakla birinin onu açmasını bekledim ama kimse yapmadı.
Düğün gününün üzerinden birkaç gün geçmişti. Ortalığın yavaş yavaş durulması beklense de aksine daha fazla sarsılıyordu her şey. Halk korkuyor, biz sessiz kaldıkça sorular dört bir yanımızı sarıyordu. Yangın haberi neredeyse tüm dünyaya yayılmıştı.
Ellen birlikte geçirdiğimiz üç günde krallıkta terör estiriyordu. Hizmetçiler artık benden çok Ellen'dan korkuyordu! Ne büyük facia. Yeni kraliçe hiçbir konuda en ufak bir hata dahi kabul etmiyordu. Hizmetçiler gülemez, muhafızlar yemek yemek için bile mola veremezdi gibi... Sarayın düzeni tamamen değişmişti.
"Arcelia, Deamarrel ve Norfolk yıkılmış, kül olmuş!" dedi Yura iç çekerek. "Bu alevler çok ayrı bir şey. Su bile söndüremiyor." Seninde gizli bir hayranlık sezdim. Kendi eseriyle gurur duyuyor, biraz da başına geleceklerden korkuyor gibiydi. Merakla devam etmesini bekledim.
William ortaya atladı. "Biri kasıtlı bir şekilde krallıklara zarar vermek için büyü gösterisi yapıyor!"
Evelynn onu başıyla onayladı. "Evreni yok etmeye çalışıyorlar."
Gerçekler büyük bir tehditti. Bir savaş başlamıştı ama kazananı belli değildi. Zihnimde bir kahkaha sesi duydum. Belki de belliydi. Sırtımı arkamdaki duvara yasladım, kollarımı göğsümde birleştirdim. Odada sadece dördümüz olduğu için rahattım.
Ağabeyim Yura sandalyesinden kalkıp çalışma masasının arkasındaki duvarı kurcaladı. Koca bedeninden dolayı ne yaptığını göremiyordum. Geri çekildiğinde orada gizli bir bölme olduğunu fark ettim. Tek kaşımı kaldırdım.
Oradan aldığı birkaç kâğıdı masaya koydu. Oraya yaklaşmadan göz gezdirdim ama pek bir şey anlaşılmıyordu. Duvardan uzaklaşıp masaya yaklaştım. Elime kâğıtlardan birini aldığımda iyice meraklandım.
"Khaloskha'nın yardımınıza ihtiyacı var," dedi Yura. Derin bir nefes alıp verdi. "Yok olacağız."
William oturduğu yerde doğruldu. "İyi de ben ne yapacağım? Khaloskha'yla hiçbir bağlantım yok." Aynı şeyi ben de sorgulamıştım. Ayrıca Khaloskha'da ne oluyordu? Krallığınız lanetlendi. Custos Siderum tüm korumasını üzerinizden çekti. Başımı iki yana salladım. Sadece bir rüyaydı. Custos Siderum tüm dünyayı korumak zorundaydı.
"Bizimle bir bağlantın var," diye yanıtladı Yura.
"Burada neler oluyor?" dedim sabırsızca. "Bu çizimler de ne?" Elimdeki çizim Khloskha'nın ikinci sınır kapısını gösteriyordu. Yerde binlerce ceset vardı. Kan yoktu ama ölüm çoktu. Kapıda nöbet tutan askerler bile yoktu.
Yura sandalyesine geri oturdu ve doğruca bana baktı. "Durumlar kesinleşmeden sana anlatmak istemedim." İç çekti. "Ama geç kaldım."
"Biraz daha açık olacak mısın?" diye sordu Evelynn. Ona hak verdim.
Yura ellerini masanın üzerinde birleştirdi, kız kardeşinin ve arkadaşlarının üzerinde göz gezdirdi. "On yıllar önce Khaloskha'nın bir kraliçesi vardı. Gücü öylesine fazlaydı ki onun Dünya'yı korumak için geldiğine inandığım olmuştu. Benim aksime çoğunluk kendisinden korkar, yıkıma ait olduğunu düşünürdü."
"Büyükannem mi?" diye sordum çatık kaşlarımın arasından.
"Hayır, Freya. Bitirmemi bekle." Derin bir nefes alıp devam etti. "Krala ondan korktuklarını, onun yıkım getireceğini söylediler. Kral bunu haklı buldu ve karısını öldürdü. En azından buna inanılıyor ama ben onun yaşadığına emindim. Yangınlar da bunu kanıtlıyor. Kraliçeden yönetme hakkını, çocuklarını, ailesini aldılar. O'ysa intikam için geri döndü. Sınırlarımızı büyüledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ KRALLIK - KRALİÇE'NİN İNTİKAMI
FantasyEn küçüğünden en büyüğüne kadar her insanda büyü gücü olan bir evrende; yirmi üç yıldır büyü gücü olmayan Khaloskha Krallığı'nın prensesi Freya, babasının düğününde çıkan yangını araştırırken kendisiyle ilgili gerçekleri yavaş yavaş öğrenmeye başlar...