5. BÖLÜM: ESKİ SAHİBE VE İLK VÂRİS

126 31 124
                                    

Düşüyorum. Gözlerim dehşetle aralanmış, sırtımın sertçe yere çarpacağı anı bekliyorum. Beklediğim olmuyor. Biri beni kolumdan tutup sarsıyor.

"Uyan regina," diyor. "Dengenin ve düzenin koruyucusu, elementlerin kraliçesi... Evrenin kraliçesi."

Ayaktayım. Gözlerimi kapatıp birkaç saniye kendime gelmeyi bekliyor, hemen ardından gözlerimi tekrar aralayıp karşımdaki kişiye bakıyorum.

Rüyalarımı esir alan ölü kadın. Yine her zamanki gibi tüm asilliğiyle karşımda dikiliyor. Bu sefer siyah saçları düz. Birkaç tutamı başının üzerinde taç gibi görünecek şekilde toplanmış. Üzerinde beyaz, iç gösteren tül benzeri bir kumaş giyili. Kefene benziyor. Kumaşın üzerine yıldız tozları dökülmüş, parlıyor.

Sertçe yutkunuyorum. Kendimi konuşmayı yeni öğrenmiş, ne yaptığını bilmeyen cahil bir bebek gibi hissediyorum. "Kiana?" diye fısıldıyorum. Gülümsüyor, itiraz etmiyor. Artık ölü bir kadına değil, güçlerinden feragat etmiş ilahi bir varlığa bakıyorum. Yıldız Kuşağı'nın eski sahibesi. Elementlerin kudretli kraliçesi.

"Gel buraya," diyor hevesle. Onu ikiletmiyorum. Birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatıyorum. Kolları boynuma dolanıyor. Kollarım beline sımsıkı sarılıyor. Onu tanımıyor ama aynı zamanda bir tek onu tanıyor gibi hissediyorum.

Onunla buluştuğumda yeniden doğduğumu sanıyorum. Birbirine mahkûm iki ruhun özlemi gibi. Sahibini bulmuş bir köle, suya muhtaç bir insan gibi onu arzuluyorum. Yanımda olmasına ihtiyacım olduğunu biliyorum. Onun için saatlerce savaşabilirmişim gibi geliyor. Onun için ölebilirmişim gibi...

Göremesem de üzerimde olduğunu hissettiğim ateş mavisi gözleri beni yakmak yerine ısıtıyor, beni koruyor. İnce uzun parmakları, beyaz saçlarımın arasında geziniyor. Rahatsızlık duymuyor, aksine sevinç duyuyorum.

"Neden böyle hissediyorum?" diye sorma cesaretinde bulunuyorum. Neden sana bağlıymışım gibi düşünüyorum?

Kiana geri çekiliyor ama elleriyle ellerimi sıkıca tutup kıkırdıyor. "Böyle hissettireceğini düşünmemiştim." diyor. "İlk defa gerçekten buradasın, ilk defa ellerim ellerinde, ilk defa kayıp ruhumu bulmuş gibi hissediyorum." İç çekiyor. "Yıldız tozları etrafını kuşatmış. Artık Custos Siderum'un korumasına ihtiyacın yok."

"Neden?" diye yineliyorum sorumu. "Neden böyle hissediyorum?" Yok olsan yok olacakmışım gibi...

Kiana'nın gülümsemesi büyüyor. Yıllarca bu anı beklediğini düşünmeme sebep oluyor. "Çünkü büyük bir savaş engellenebilir ama birbirine bağlanmış iki ruhun birleşmesi kaçınılmazdır." Baş parmağıyla elimi okşuyor. "Evrende bizden başka kimsenin hissetmeyeceği bir his bu. Büyü bizi sarmalıyor. Ruhlarımızı birbirine yamalıyor. Sen olmadan ben eksiğim, ben olmadan sen eksiksin. Ruhun çaresizce beni arıyor ve ruhum sensiz ateşler içinde yanıyor. Benim için, benim yerime doğdun Freya. Kaybettiklerimi kurtarmak, onlara sahip çıkmak için."

Her bir sözünde kalbim heyecanla atıyor. Sesi insanı kendisine hayran bırakıyor. Ateş ve suyun birleşmesi gibi. Havanın nefesini, rüzgârın ürkütücü ama bir o kadar da buyurgan sesini andırıyor. Kazananı çoktan belli olan bir savaş, sertçe sallanan toprak ve kanın demir kokusuymuş gibi hissettiriyor. İlahilerin soyundan olan. Bana ait olan...

"Bu bir rüya mı?" diye soruyorum. İçten içe öyle korkuyorum ki. Lütfen gerçek olsun, diye sayıklıyorum kendi kendime.

Kiana gülüyor. Nefesimi tutuyorum. Onun ufak bir hareketi bile böyle hissettiriyorsa bana, benim böyle sabit durmam acı veriyor muydu ona? "Zihinde doğru ya da yanlış, gerçek ya da sanrı yoktur. Sadece olur. Sorularının cevabını asla alamazsın. Gerçekten burada olup olmadığımın cevabını ben bile bilmiyorken sana açıklayamam."

İç çekiyorum. Merakla etrafımı inceliyorum. Yeşilliklerle donatılmış açık bir alandayız. Her yer çim ve ağaç ama ben dışında tek bir canlı yok. Birkaç adım ötemizde hâlâ donmamış bir dere var. Burası soğuk değil.

"Gece ve gündüzü aynı anda yaşatıyorsun. Sıcak ve soğuğu, kuraklık ve suyu." Sözlerime gülüyor. Derin bir nefes alıyorum. "Geçici bir his mi bunlar Kiana? Benimle sonsuzluğa gidecek misin yoksa gerçekten ölü müsün?"

Cevap vermek yerine elini havada sallıyor ve ikimizin altında bir sandalye beliriyor. Şaşırıyorum. "Güçlerini tamamen kaybettiğini sanıyordum."

Kiana gülümsüyor. "Burası zihin," diyor. "Zihinde büyü gücüne ihtiyaç yoktur. Sadece istersin ve olur." Gözleri korkuyla aralanıyor ve hızla arkasını dönüyor. "Duyuyor musun?" diye soruyor bana.

"Hayır," diyorum. "Sorun ne?"

Başını iki yana sallayıp tekrar bana dönüyor. "Sanırım biri sana sesleniyor. Önemli değil." Başını sol omzuna doğru eğiyor. "Sormak istediğin sorular ve regina. Vaktin az, hadi sor."

"Güçlerini neden bana devrettin?" diye soruyorum. "Onları istemiyorum." Ama artık içten içe istiyordum. Aramızdaki bağa hayran kalıyor ve onu istiyorum.

Gülümsüyor. "Khaloskha kadınlarına her zaman hayranlık duymuşumdur." deyip rahatça omuz silkiyor. "Herkes duygularıyla hareket eder ama siz zihninizi kullanırsınız. Zaafınız, zayıf noktanız yoktur. Dilerim öyle kal. Dilerim âşık olma."

"Neden burasın?" diye soruyorum.

Başını iki yana sallıyor. "Gerçekten önemli olduğunu düşündüğün soruları sor regina. Artık uyanman gerekiyor."

"Tamam!" diyorum. "Son soru. Custos Siderum'un korumasını neden kaybettik?"

Sinsice gülümsüyor. "Artık onların korumasına ihtiyacın yok. Elementler seninle."

"Ama neden kaybettik?"

"Güçten gözü boyanmışların hamlelerini sorgulayamazsın regina." diye açıklıyor Kiana. "Bir delinin günahkâr olamayacağı gibi..."

LANETLİ KRALLIK - KRALİÇE'NİN İNTİKAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin