İçimdeki yangın yalnızca beni değil, tüm dünyayı kasıp kavuracak denli yakıcı ve büyüktü. Böyle bir hayatın içinde olmayı hiçbir zaman istememiştim. Ne bir krallık ne bir taht ne bir taç, hiçbiri umurumda değildi. Ben onları istememiştim, ben onlara mecbur bırakılmıştım.
Elimde olsa üzerime yüklenen her şeyi bir kenarı fırlatıp uzaklaşırdım. Bir krallığın vârisi olmaz, denge ve düzeni temsil etmez, iki gezegenin hâkimiyetini sağlamak zorunda olmazdım. Yönetmem gereken iki gezegen varken birine bağlı kalmazdım.
Şimdi kimseye bir sorun olduğunu hissettirmemek için geldiğim ama Evelynn'i gördüğümde geldiğime bir o kadar da pişman olduğum kahvaltı sofrasında oturmuş elimdeki çatalla tabağımdaki yemeği karıştırıyordum. Onunla bir kere bile göz göze gelememiştim, bunu uzun bir süre sürdürmeyi düşünüyordum.
Sessizliğimin farkında olan Sentogu'nun bana sunduğu birkaç cümleyi kısa cevaplarla geçiştirmiş, onun bile yüzüne bakamamıştım. Öyle çok utanıyordum ki ondan ve Evelynn'den... Onlarla aynı masada oturmak bile bana yasakmış gibi geliyordu.
"Freya."
"Hm?" Başımı usulca kaldırıp ağabeyime baktım.
Masanın üzerinden aldığı mendille ağzını sildi ve üzerindeki takım ceketinin iç cebine uzanıp oradan bir zarf çıkardı. Normalde olsa içinde ne olduğunu merak edeceğim zarfa sessizce baktığımı gördüğünde kaşlarını çatsa da bir şey söylemedi.
Üzerime sabitlediği bakışları beni rahatsız etmeye başladığında Valentina'nın yaptığı şeyi sakladığım için ondan da utandığımı fark ettim.
"İmparatorluk Sarayı'ndan bir mektup var."
"Evet?"
Rahatsız olduğunu belli eder şekilde iç çekse de umursamadım. "İmparator ve imparatoriçe senin kim olduğunu herkese açıklamak istiyordu, kabul ettim. Bu akşam yapılacak baloda büyük haber verilecek."
Yemekle oyun oynamayı bırakıp çatalımı tabağın kenarına koydum. Sahte bir rahatsızlıkla ona bakıp başımı iki yana salladım. "Ve bana bunu şimdi mi söylüyorsun?"
"Seni gördüğümüz mü var Freya?" diye sordu sitemli bir şekilde. "Artık her zamankinden daha yoğunsun."
"Benimle ilgili kararlar vermeyi bırak. Bir şey olacaksa bana söyleyeceksiniz. Hepiniz." Kollarımı göğsümde birleştirdim. Aslında hoşuma gitmeyen bir durum olsa da bunu ona belli etmek istemedim. "Her şeyin bu noktaya gelmesine sen sebep oldun. Şimdi de rahatsız olduğunu mu söylüyorsun?"
"Freya, rahatsız olmuyorum..."
Sözünü kestim. "Her neyse ağabey... Önemli değil." Eskiden olduğu gibi normal bir şekilde baktım ona. "Krallık yangın yeriyken böyle bir baloya ihtiyaç yoktu."
Usulca sandalyesinden kalktı ve zarfı bana uzattı. "Bunu erteleyemeyiz. Olana çare yok kardeşim, depremin yarattığı hasarlar tamir edilir ama senin ortaya çıkışın iptal edilirse her şey daha da zorlaşır."
"Ne zorlaşabilir ki?"
"Prenses..." diye araya girdi Sentogu.
Yavaşça Sentogu'ya döndüm. Normalde olsa ona, bu konuşmaya karışmamasını söyleyebilirdim ama artık birkaç kelime söylemeye bile gücüm yoktu.
Ayağa kalkıp Yura'nın uzattığı zarfı aldım. "Pekâlâ, bu sefer sorun çıkartmayacağım." Kimsenin bir şey söylemesini beklemeden yemek salonundan çıktım.
İMPARATORLUK SARAYI
İmparatoriçenin kendi özel hizmetçilerinden oluşan bir grup kız eşliğinde geniş bir yatak odasına alınıp hazırlandığımda ya da üzerime giydirdikleri özel dikim olduğu her halinden belli olan haki yeşili saten elbiseyi gördüğümde bile hiç heyecanlanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ KRALLIK - KRALİÇE'NİN İNTİKAMI
FantasyEn küçüğünden en büyüğüne kadar her insanda büyü gücü olan bir evrende; yirmi üç yıldır büyü gücü olmayan Khaloskha Krallığı'nın prensesi Freya, babasının düğününde çıkan yangını araştırırken kendisiyle ilgili gerçekleri yavaş yavaş öğrenmeye başlar...