10. BÖLÜM: KONSEY

39 8 20
                                    

YURA MATİAS KHALOSKHA

Toplantı odasından içeri girdiğimde oda neredeyse boştu. Kont Deckard uzun pencerelerin birinden dışarıyı izlerken içerideki hizmetçiler boydan boya uzanmış masanın üzerindeki mumları yakıyordu. Her bir mum odayı bir nebze daha aydınlatırken kontun yanına doğru adımladım.

"Ne düşünüyorsunuz?"

Kont sesimi duyduğunda irkildi, hızla bana dönüp başını eğdi. "Üzgünüm prensim..." Uzanıp iki kez koluna dokunduğumda başını kaldırıp kahverengi gözlerini usulca bana çevirdi. "Son günlerde havanın gözle görülür değişimini düşünüyordum."

"Khaloskha'da havanın sıcak olması hiçbir zaman iyiye alamet olmamıştır." dedim gergince. Kontun biraz önce baktığı yere odaklandım; dağları yuva bilmiş karlar, tepelerde gezinen kurtlar, düz olan her zemine inşa edilmiş küçük kuleler ve melek heykelleri bana buraya ait olmanın sevincini yaşattı.

Kont iç çekti, yanıma geçip tekrardan dışarıyı izlemeye koyuldu. "O geri döndü prensim." diye fısıldadı. Sesindeki korkuyu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. "Yalnızca Khaloskha değil, tüm krallıklar tehlikede. Hepimiz yok olacağız, kaçınılmaz son bu!"

"Ondan nefret ediyormuş gibi davranma..." derken güldüm.

Gözlerini yandan bana doğru çevirdi, yüz ifadesini hiç değiştirmeden konuştu: "Ondan nefret edemem. İtiraf etmeye korksam da, her ne kadar ona karşı çıkacak olsam da Kraliçe'yi haklı buluyorum."

"Çünkü gerçekten haklı ve tüm dünya bunu biliyor."

Kırklarına merdiven dayamış adam hayretle bana baktı. "Siz de mi onu haklı buluyorsunuz?"

Dudaklarım iki yana kıvrıldı, bir sır veriyormuşcasına fısıldadım: "Benden duymuş olma ama babam bile onu haklı buluyor."

Odanın kapısı açıldığında kont kimin geldiğine bakmak için arkasını döndü, bense gözlerimi pencereden almadım.

"Oğlum!"

Babamın sakin sesini duyduğumda yanımda diz çökmüş olan konta bakmadan arkamı dönüp onunla yüz yüze geldim. Başımı hafifçe eğip selam verdim. "Baba."

Ufak adımlarla masanın başındaki yerine geçtiğinde bakışları yine bizim üzerimizdeydi. "Ayağa kalk Deckard." dedi yanımdaki konta. Kont babamın sözünü dinleyip ayağa kalktı ama bakışlarını yerden kaldırmadı. Kont babamın sözünü dinleyip ayağa kalktı ama bakışlarını yerden kaldırmadı. "Freya nerede?"

Zihni kontrol alınmış bir asker gibi yerimde dikleştim. "Element Kraliçesi, Su Koruyucusu'nu bulmak için saraydan ayrıldı." Bakışlarımı ondan uzaklaştırmak, kimseye bir kez daha Freya'yla ilgili bilgi vermemek istiyordum ama bunu yapamadım.

"Kız kardeşinin tek gitmesine izin mi verdin?" diye sordu sertçe, ayıplayan bir ses tonuyla.

Başımı olumsuzca iki yana salladım. "Ateş Koruyucusu Gedi onunla birlikte, baba."

Babam onun varlığını unutmuşçasına şaşırdı. "Bir de o vardı değil mi... Bana hiç güven vermiyor, bir kez daha Freya'yı onunla baş başa bırakmayacaksın."

Tamam demek zorundaydım. "Baba..." dedim itiraz eder bir ses tonuyla. "Freya uzun süre onlardan ayrı kaldı. Hepsine karşı büyük bir açlık çekiyor." Yani der gibi tek kaşını kaldırdı. "Onlara biraz zaman tanımalıyız. Evrene ait olan hiçbir şey Element Kraliçesi'ne zarar veremez. Ancak onların yokluğu Freya için bir yıkım olur. Buna izin vermem."

Yanımda duran kontun usulca başını kaldırıp babama baktığını gördüm. "Herkesi toplamamı ister misiniz, majesteleri?"

Bu konuşmaya şahit olmamak için bunu istediğini anlamam çok da uzun sürmedi. Babam cevap vermediğinde ona dönüp omzuna dokundum. "Git, Deckard." Kont son kez, emin olmak için babama baktı ama hiçbir tepki alamadığında gitmekten başka çaresi olmadığını anladı ve usulca odadan çıktı.

LANETLİ KRALLIK - KRALİÇE'NİN İNTİKAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin